Cuntanın planını millet bozdu

Cuntanın planını millet bozdu
Danıştay saldırısının üzerinden henüz 8 ay geçmişti. Huzura sıkılan kurşunlara 19 Ocak 2007'de İstanbul'da bir yenisi eklendi.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. 'Kafes' planında 'operasyon' olarak söz edilen saldırı sonrası millet sokağa döküldü. Ancak milletin sağduyulu tavrı cuntacıların oyununu bozdu. Türkiye'yi kaosa sürükleyip siyaseti ele geçirmeyi amaçlayan 'Kafes' planında Hrant Dink cinayetinden 'operasyon' olarak söz ediliyor. Planın, toplumun sağduyulu davranması ve medyanın etkisi sebebiyle başarılı olamadığı şu cümlelerle anlatılıyor: "Rahip Santoro, Malatya Zirve Yayınevi ve Hrant Dink operasyonları sonrasında Türkiye'de yaşayan gayrimüslimlerin irticai grupların hedefinde olduğu yönünde kamuoyu oluşmuş, ancak AKP tarafından karşıt medyanın da desteğiyle söz konusu olayların Ergenekon tarafından organize edildiği şeklinde yoğun propaganda faaliyetlerinde bulunulmuştur." Hrant Dink cinayetinden sonra sokağa dökülen ve sorumluların bulunmasını, cinayetin aydınlatılmasını isteyenler, gelinen noktada sergiledikleri duruştan memnun. Onlar da cuntanın bu yöndeki tespitini onaylıyor: "Doğrudur, planı biz bozduk." Doğan Tarkan/DSİP Başkanı: Askerî vesayet son bulmalı Türkiye'de askeri vesayet ve soygun düzenini sürdürmek isteyen cuntaya ait belge, darbe planının "Hepimiz Ermeni'yiz" diye yürüyen 200 binden fazla insanın ve onlarla aynı duyguları paylaşan milyonlar tarafından bozulduğu belirtilmektedir. Doğrudur, bu tespite katılıyoruz. Halkın darbe karşıtı çoğunluğu artık askeri vesayete son verilmesini talep etmektedir. Demokrasi ve özgürlük istemektedir. Darbecilerin tamamen tasfiye edilmesini, hak ettikleri cezaları almalarını ve Kürt sorununun çözülmesini istemektedir. Biz hâlâ 'Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeni'yiz' demeye devam ediyoruz. Dink'i Ergenekon çetesi öldürdü. Dink ve Santoro cinayetleri, Malatya katliamı davaları Ergenekon davasıyla bir an önce birleştirilmelidir. Zeynep Tanbay/Sanatçı: 12 Eylül'den beter olurduk Hrant'ın ölümü hiç aklınıza gelmeyecek insan kitlesini sokağa çıkardı. O kitle, 'artık biz bu sistemi, bu cinayetleri kabul etmiyoruz' dedi. Türkiye kamuoyu çok açık bir şekilde vesayet rejimini kabul etmediğini gösteriyor. Hakikaten o sessiz yürüyüş sayesinde darbenin yapılamadığını görüyorum. İnsanlar bize 'Ne darbe sorunu ne de şeriat sorunu var' diyorlardı. Ne sorunu olduğu ortada. 365 gün 24 saat darbe tehdidi altında yaşıyoruz. Bunların hepsi ortaya çıkıyor. Dersim olaylarında, 6-7 Eylül olaylarında ne düşündükleri ortaya çıkıyor. Mart 2009 planı hayata geçseydi, ben de dahil bugün Türkiye'nin çok büyük bir kitlesi yaşamıyor olurdu. 12 Eylül'ün bile ötesine geçerdi. Özlem Dalkıran/Helsinki Yurttaşlar Derneği: Planlı bir cinayet dedik, haklı çıktık Biz Hrant'ın ölümünden beri 'bu 3-5 çocuğun işi değil, devlet işi, çok planlı yapılan bir cinayet' diyorduk. Şimdi bunun bir organizasyon olduğu açığa çıktı. Cuntanın, topyekün bir infial yaratma adına planlar yaptığı görülüyor. Bunun sorumlularının yargılanması çok önemli ancak sadece cuntacıların yargılanması yetmez. Sorumluluğu olan herkes yargılanmalı. Derya Alabora/Sanatçı: Yavaş yavaş demokratikleşiyoruz Bu sivil duyarlılığın toplumlar üzerinde çok etkisi var. Korkmamak, cesaretli olmak gerekiyor. Çünkü toplum tamamen yanlış yönlendiriliyor. Ben bugün biraz daha demokratik bir ortama doğru gittiğimizi düşünüyorum. Hrant'ın davasında çok ciddi bir ilerleme sağlanamadı ama bir şeyler değiştikçe daha iyi şeyler olacaktır. Artık bir şeyler değişmek zorunda gibi duruyor Türkiye'de.
23 Kasım 2009 08:00
DİĞER HABERLER