Samanyoluhaber.com yazarı Ebu Abdurrahman, bir kutlu rüyadan işaretle bugünün muhacirlerini ve Hicret'in hikmetlerini yazdı...
Uzun zaman kabir gibi bir göz odada yaşamayı göze alan…
Olurmuş ehl-i irfan…
Dili de kalbi gibi bir irfan pınarı…
Ulu bir göze…
Bunu gördüm!..
Gösterene bir şükür.
Değil mi Rabbimin bir ismi ŞEKÛR…
Tahtını tâcını bırakıp sokaklara düşen İbrahim Edhem Hazretleri misali, bütün şirketlerini ve mevâl ve emlâkini kıyımcılarının talanına terk edip, kabir gibi bir göz odaya kendini hapseden bir mübareğin dilinden dökülenleri parça parça sizlere arz etmek istiyorum.
O diyor ki:
“Bismillah… Ağrı dağı infilak etmişti de dağlar gibi parçalar tüm dünyaya dağılmıştı bir kutlu rüyada… Şimdi Anadolu’nun bağrından, dağlar gibi yiğitler fiilen dağılıyor. Benim harimimden bile, bir parça Amerika’ya, bir parça Brüksel’e… Andolu’nun gülen ve ışıldayan yüzüyle mayalanacak tüm dünya… Hem de Anadolu’nun gerçek yiğitlerince… Temiz yürekli Anadolu da eski misyonuna kavuşturulacak yine… Bu yiğitlerce, vakti gelince… İnfilak ettiren O… Bütün dünyaya savuran O… Savurduklarını himaye edip de misyon veren hep O… O’nun elinde gassal önünde yatan meyyit gibi olmak ne güzel!.. Her icraatını, hayretle seyredip teslim olmak ne hoş!... Lütfettiği taksimata rıza, ne yüksek pâye!.. Hamdolsun Rabbimize!..
Rıza için koşana / Şevk ile çoşana / Zaman, mekân hiçtir. / Yaşamaz ki boşuna…
İlâ-i kelimetullah gayesi / Kulluktur tek pâyesi. Gayrisi mâlâyânî / Acz u şevk sermâyesi…
Yolda olmak… Batıp gideni sevmemek… Hep ebed peşinde ötelere seyahat.
“Attan inmeyesüz!” nidasına itaat… “Kul: sîrû fi’l-arz” yani “Dünyayı gezin, dolaşın’ de!” (En’am 6/11)
Güneşin doğup battığı her yere emaneti götürmek…
Bekleyen gözleri bekletmemek…
Mazhar olunan lütuflara, ayna olup da âlemin temaşasına vesile olmak…
Doğduk güneş gibi / Batmak mukadder
Isıt, ısıt, güneş gibi / Ömür olmasın heder
Geçer rüzgar gibi / Bırakmaz dalda yaprak
Sen ol tam bir ırgat / İmtihandır yaşamak…
Eskiden cemaat enaniyeti mi ne, öyle bir şey vardı…
Şimdi bu enaniyet, mağduriyet enaniyetine dönmesin sakın…
Halbuki, Sahabe Efendilerimiz işkenceden kalan sırtındaki yumruk sığacak yaraları, saklamıştı, Rabbi için…
“Ey Rabbim, bu Senin için!” diye… Dinini menfaati için kullanmak gibi mağduriyetini rüchâniyete vesile yapmak mı? Aman Allah’ım! Sen inâyet etmezsen, bâdi hevâ olacak bu muhteşem vâridat!... Ne olur Rabbim mağduriyetlerimizi, ihlâsla mayala da, Rızana muvaffak eyle!...
(Senâî Mazlum)
Ebu Abdurrahman