Fethullah Gülen Hocaefendi, haftanın Bamteli sohbetinde Hizmet Gönüllülerine önemli uyarılarda bulundu....
Fethullah Gülen Hocaefendi son Bamteli sohbetinde Hizmet Gönüllerine çizginizi bozmayın tavsiyesinde bulundu....
Hizmet gönüllülerine daha fazla zulümler yapılabileceği konusunda uyarılarda bulunan Hocaefendi şunları söyledi....
Bir kısım vehimlere binaen ne zulümler irtikap ediyorlar: “Bunlar da falanlara mensup, bunlar da filanlara mensup!.. ByLock kullanmışlar, dolayısıyla onlardan; tut, at içeriye bunları!..” Çocuklar ölsün, analar ölsün!.. Meriç’i geçerken, aileler boğulsun!.. Yüzlerce aile orada; cesetleri suyun içinde kalsın!.. Fakat bir kin, bir nefret, bir hazımsızlık, bir çekememezlik… Ha böyle bile olsa, bence, mukabele-i bi’l-misil kaide-i zâlimânesinde bulunmamak lazım.
Evet, başkaları her şeyi yapabilir; hiç olmayacak şeyleri size isnad edebilirler. Bakın; olmuş şeylerden bahsedeyim size: Birileri dedi mi demedi mi? “Efendim, bunlar, fayları kırmak suretiyle bizi helak edecekler!,.” Yani bu hareket, bu Cemaat içinde, yerin altındaki fayları kıracak şeyler var, büyüler var, esrarengiz güçler var, kuvvetler var!.. O faylar nerededir, onu bilmez bu insanlar; sizin insanınız bilmez fayların nerede olduğunu. Belki Jeologlar (Sismologlar) bilirler; belki zelzelenin önceden olacağını bilirler. Zannediyorum onlar bile şiddeti mevzuunda kat’î bir şey söyleyemezler. Allahu A’lem, “Üç şiddetinde, dört şiddetinde, beş şiddetinde olacak!” derler, altı şiddetinde olur; “altı” derler, üç şiddetinde olur. Onlar bile meseleyi kestirip atamazlar. Ama bir tanesi kalktı dedi ki, “Efendim, bir fay kırılması yapmak suretiyle, bunlar, intikam alacaklar sizden!” Bir gün gökten bir meteor gelse, başlarına düşse, -elli defa hak etmiş olabilirler onu ve Allah da düşürebilir- bulundukları bir yere düşse, “Bunlar gökteki şeytanlara tesir ettiler; o şeytanlar vasıtasıyla bu meteor geldi, bizim başımıza düştü!” derler. Diyebilirler; çünkü şimdiye kadar yaptıkları şeyler, bu türlü şeyleri yapabilecekleri adına birer referans mahiyetinde. Evet, bunu yapabilirler bunlar.
Daha neyi yapabilirler? Bir gün şunu da yapabilirler: İki tane canlı bomba, ortaya sürerler; kendilerinden… Zaten o türlü -böyle- kendini öldüren, kâtil-maktuller vardır; hem kâtildir, hem maktûldür. Ve kendini öldüren, böyle intihar eden insanlar, kâfir gibi ebedî cehenneme giderler. Bunu IŞİD de yapabilir, Boko-Haram da yapabilir, Murâbıtîn de yapabilir; başkaları da yapabilirler, başkaları da yapabilirler. Şimdi, dünyanın her yerinde yapılagelen bir şey halini aldı, ahvâl-i âdiyeden bir şey haline geldi. Böyle iki tane -bağışlayın- sergerdan bulurlar; bunları birbirine düşürürler. Nereden çıkarıyorsun bunu? Şu âna kadar ortaya koydukları tablo, buna kadar yolun açık olduğunu gösteriyor. Sizden biriniz caddede yürürken, bir bayana emretmelerine ve onun sizin boynunuza sarılmasına kadar.. hemen, şip-şak orada fotoğrafınızı çekmelerine kadar.. “Bakın filanın haline!” demelerine kadar.. itibarınızı yerle bir etmelerine kadar… Buna kadar her şeyi yapmaya kararlı görünüyorlar. Çünkü tam bir “ibâde”ye, “tenkîl”e, “tedmîr”e, “tetbîr”e niyet etmişler; bunlar Arapça kelimeler, tamamen bitirme, kökünü kazıma demek.
Bakın dünyanın değişik yerlerinde, o mübarek ışık müesseselerini söndürmek için etek etek para döküyorlar. Hazineyi bitirmişler, bir yerde bir kuruş kalmamış; fakat “Olsun!” diyorlar, “Bunları bitirme, bir gâye-i hayaldir; bunları bitirirsek, kazandık; Nobel ödülü alırız!” Şimdi bütün bunlarla, meseleyi bütüncül bir nazar ile değerlendirdiğiniz zaman, meseleye bütüncül bir nazarla, mahrûtî olarak baktığınız zaman, bu türlü şeyleri de yapabileceklerine ihtimal vermek lazım. Değişik şehirlerde üç-beş tane sergerdan bulabilirler. Birkaç yerde, birden bire, bu türlü şeyleri yapabilirler. Ve onlardan bir tanesine de “Ben, evlere gidip-gelmiştim!” dedirtebilirler; “Bunların okullarından mezundum!” Kendilerinin bile o okullardan mezun olmayanı çok azdır ama öyle dedirtirler: “Ben, bu okullarda okumuştum!” Yani, demek ki, “Bana bu türlü şeyler, o okullarda öğretildi!” Böyle demek/dedirtmek suretiyle, dırahşan çehreli bu Cemaat mensuplarını karalamak için, ellerinden gelen her şeyi yaparlar.