Son günlerde dünya basınına Başbakan Binali Yıldırım’ın ‘serveti ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘offshore hesapları ile ilgili belgeler sızdı. Bir çok Uluslararası medyada haber oılan bu haberlerin sızması ne anlama geliyor?
Gazeteci yazar Adem Yavuz Arslan bu haberlerin ne anlama geldiğini analiz etti...
İşte TR724.com'da yayınlanan yazısı....
Eğer Türkiye’de yaşayan ve ‘alternatif haber kaynaklarını’ takip etmeyenlerdenseniz böyle bir soruyu duyduğunuzda ilk tepkiniz “Malta belgesi ne ki?” olacaktır.
Dolayısıyla ne Başbakan Binali Yıldırım’ın ‘servetini’, ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘offshore hesaplarını’ duymuşsunuzdur.
Önce Koza İpek sonra da Zaman -STV grubunu çökerten, 15 Temmuz kumpas darbesi ile irili ufaklı, yerel-genel tüm muhalif-bağımsız medyayı bitiren Erdoğan’ın amacı da buydu zaten.
Tüm haberler Saray’ın kontrolünden geçsin, Erdoğan’ın istemediği hiçbir haber duyulmasın!
Mevcutlar da gazete-TV statüsünden ‘propaganda bülteni’ seviyesine indiği için normal şartlarda bir ülkeyi ayağa kaldırması, siyasi iktidarı rezil etmesi gereken skandalları kimse duymadı.
Peki, nedir bu ‘Malta Papers’ ve Türkiye ile ilgili neler yayınladılar?
Özetle ondan fazla ülkeden çok sayıda medya kuruluşu ve yaklaşık 40 gazetecinin girişimi ile kurulan bir birlik European Investigative Collaborations (EIC).
Şu ana kadar yaklaşık 200 bin belgeyi inceleyip Malta’nın vergi kaçırmak için nasıl liman haline geldiğini ortaya koydular.
Elde edilen veriler Avrupa’nın irili ufaklı medya kuruluşlarında yayınlanıyor. Aralarında L’espresso, Der Spiegel ve El Mundo gibi büyük gazeteler de var.
Dosyaların içerisinde tabi ki sadece Türkiye yok. Rusya başta olmak üzere bölge ülkelerine dair detaylar da var.
BAŞBAKAN YILDIRIM’IN DUDAK UÇUKLATAN SERVETİ
Fakat Türkiye ile ilgili olanlar yenilir yutulur türden değil.
İlk haber Çalık Holding’in offshore hesapları ile ilgiliydi ve 19 Mayıs’ta çıktı. Haberin detaylarına göre Berat Albayrak’ın yönetici olduğu şirket vergi kaçırmak için Malta’da offshore şirketler kurmuştu. Albayrak bakan olduktan sonra ise çıkarılan ‘Varlık Barışı’ ile bu hesaplarda tutulan milyonlarca doların sorgusuz sualsiz ve vergisiz Türkiye’ye girmesi sağlandı.İkinci haber daha büyük ‘bomba’ydı.
Çünkü Başbakan Binali Yıldırım ve ailesine ait hesaplar, gemiler ve milyonlarca Euro’luk servetten bahsediliyordu. 24 Mayıs’ta çıkan haberde Yıldırım ailesinin çok sayıda gemisi olduğu ve Hollanda merkezli şirketlerde 140 milyon Euro’luk bir mal varlığına sahip olduğu ortaya çıkarılıyordu.
The Black Sea sitesinin detaylarını verdiği habere göre Yıldırım ailesi gayrimenkulleri banka kredisi kullanmadan nakit aldı.
ERDOĞAN’A HEDİYE EDİLEN 25 MİLYON DOLARLIK GEMİ
Üçüncü ve ‘büyük balık’ ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gizli offshore anlaşmalarına dairdi.
İddialara göre daha sonra Türk vatandaşı olacak olan Azeri milyarder Mübariz Mansimov, 2008 yılında Erdoğan’a 25 milyon dolarlık gemi hediye etmiş.
Mansimov’un ticari hayatına dair başka detaylar da var ancak şu ana kadar ortaya çıkan bilgileri bile hazmetmek mümkün değil.
Düşünebiliyor musunuz?
Ülkenin başbakanı, Cumhurbaşkanına dair milyonlarca dolarlık servetlerden bahsediliyor.
Yapılan hukuksuzluklar, vergi kaçırmalar da cabası.
Bırakın normal şartları, normal olmayan şartlarda bile bu bilgiler ortaya döküldüğü zaman ülke ayağa kalkmalıydı.
Peki, ne oldu?
Türk medyasında neredeyse (birkaç küçük çaplı haber dışında) bir şey çıkmadı. Ana akım diyebileceğimiz medya ise çiçek böcek ve kedi videoları yayınlayıp olaya dair tek satır vermedi.
Halk zaten ‘çalıyor ama çalışıyor’ modunda olduğu için haberlere şaşırmadı bile. Böyle iddiaları -kendi tabanları bile- yadırgamadı.
Ne Başbakan ne de Erdoğan cephesinden tek satır açıklama geldi.
Normalde yerel bir gazetede çıkan haberden bile rahatsız olup telefona sarılan Erdoğan Avrupa’nın birçok gazetesinde yer alan bu haberlere karşı sessiz.
Erdoğan’ın uçağında dolaştırdığı iki düzine gazeteci ise bu konuda soru sorma cesareti göstermekten uzak.
Peki, bu haberler neyin habercisi?
Cevabı kestirmeden vereyim: daha büyük skandallara hazır olun. Üstelik Erdoğan merkezli haberler sadece Avrupa kaynaklı olmayacaktır.
Zira insan hakları ihlalleri, hukuksuzluklar ve seçim şaibeleri nedeniyle Erdoğan’a karşı giderek yükselen bir antipati var.
Son Washington ziyareti ve burada yaşanan rezalet sonrası artık ABD medyasının da ‘öncelikli gündemi’.
Belki AKP yönetimi ve kitlesi farkında değil ama ABD medyası Washington’da yaşanan dayak skandalının peşini bırakmıyor.
Tabi tek gündem Erdoğan’ın talimatı ile estirilen terör değil.
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı’ndan istifa etmek zorunda kalan General Michael Flynn de hala manşetlerde. ABD medyası nefis fikri takip nasıl yapılır örnekleri vererek Flynn ve Türk hükümeti arasındaki ilişkileri deşiyor.
Alptekin’in Flynn’e ödediği paranın kaynağı araştırma konusu.
Ben bu yazıyı yazarken CNN International’da Ekim Alptekin üzerinden Türkiye ile Trump arasındaki ilişkileri analiz eden bir dosya yayınlanıyordu.
Bu arada şu notu da düşmek lazım: ABD medyası ile Trump arasında savaş yaşanıyor. Washington Post ve New York Times’ta Trump ve etrafına dair her gün yeni bir skandala dair haber görmek mümkün.
Trump zaten sevilmeyen bir figürdü, Erdoğan gibi sevilmeyen bir başka figür ile yan yana gelince medya için cazip bir konu haline geldi. Trump’la savaşan ABD kurumlarının aradan Erdoğan’a dair skandalları da ortaya dökmesi sürpriz olmamalı.
Hele bir de 15 Temmuz’a el atarlarsa siz o zaman görün gürültüyü.