Havuz medyası tabir edilen Sabah gazetesi yazarı Okan Müderrisoğlu, Merkez Bankası'nın harcanan 130 milyar dolar civarındaki rezervleriyle ilgili akıllara zarar açıklama getirdi. Müderrisoğlu, "Ya IMF'ye gidecekti. Ya da objektif ve sübjektif gerekçelere dayanan döviz talebini karşılayacak ve bir geçiş dönemini takiben rezerv tablosunu onarıcı önlemleri devreye alacaktı" dedi.
Berat Albayrak'ın kardeşi Serhat Albayrak'ın yönettiği gazetenin, geçmiş ekonomi yönetiminin her kesimce eleştirilen ve yargılanma talep ettiği rezerv boşaltılmasına ilişkin kılıf bulma çabası devam ediyor. Gazetenin Ankara temsilciliğini de yapan Okan Müderrisoğlu, Merkez Bankası'nın dövizlerinin erimesiyle ilgili olarak ilginç bir köşe yazısı kaleme aldı.
"Bir süredir, özellikle sosyal medya ortamında, Merkez Bankası döviz varlıkları üzerinden 'Kimlere satıldı?' sorusu ileri sürülerek, bir tür suistimal, iltimas algısı yaratılmaya çalışıldığı görülüyor. Muhalif siyasi partilerin sözcülerinin de eşlik ettiği bir faaliyet, giderek organize hal alıyor" diyen Müderrisoğlu, şunları söyledi:
"Döviz rezervlerine ilişkin 'peşkeş çekildi' söylemi ile vatandaşların ve piyasaların zihninin kirletilmesi gayretleri hakikaten ibretlik. Aman dikkat diyorum! Nedeni çok açık... Merkez Bankası bilançosunda, bankaların ve kurumların kayıtlarında, ödemeler dengesi hesabında rezervlerin seyrine dair somut veriler bulunuyor. Yani Türkiye, döviz işlemlerini kişiye ve kuruluşa özel ve kapalı devre yapmıyor. Her şey şeffaf ortamda cereyan ediyor."
Türkiye'nin bir dizi döviz operasyonuna uğradığını ve ve bir tercihe zorlandığını savunan Müderrisoğlu, şöyle devam etti:
"1- Ya IMF'ye gidecekti. Ki bunu epey isteyenler de oldu.
2- Ya faizleri şok biçimde artıracaktı. Ki dünya, pandemi krizini aşmak için faizleri indirip parasal genişlemeye giderken Türkiye'nin faize abanması, reel sektörü felç edecekti.
3- Ya da objektif ve sübjektif gerekçelere dayanan döviz talebini karşılayacak ve bir geçiş dönemini takiben rezerv tablosunu onarıcı önlemleri devreye alacaktı.
Dediğim gibi burada stratejik tercihler, siyasi öncelikler ve ekonominin geleceğine dair öngörüler söz konusu idi.
Dövizi satan ne kadar belli ise alanlar da o kadar belliydi. Cari açığın finansmanı, kamunun enerji şirketlerinin ödemeleri, Türkiye piyasasından çıkmak ve türbülansı artırmak için konuşlanan spekülatif uluslararası sermayenin talebi, şirketler kesimi ile dövizi yatırım aracı olarak gören bireylerin alımları..."