Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, Batı’nın Ukrayna’ya sağladığı silahlar konusunda kırmızı çizgilerden vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.

Frederiksen, Batı’nın Kiev’e silah tedarikinde gecikmelere izin vermemesi ve bu silahların kullanımına yönelik kısıtlamalar getirilmemesi gerektiğine inandığını belirtti.

Bloomberg’e yaptığı açıklamada, Frederiksen, “Kırmızı çizgi tartışmalarına son verelim” diyerek, Rusya’nın başlattığı askeri operasyonun “en önemli kırmızı çizgi” olduğunu vurguladı.

Ona göre bu adım, gerilimin daha da tırmanmasına yol açmayacak. Frederiksen, çatışmanın küresel bir boyutu olduğunu, ancak Rusya’nın Çin gibi bir dış destek olmadan bu krizi Avrupa’ya genişletme kapasitesine şüpheyle yaklaştığını ifade etti.

Frederiksen’in bu açıklamaları, Batı’daki ülkeler arasında Ukrayna’nın Batı silahlarını Rusya içindeki hedeflere karşı kullanması konusundaki farklı yaklaşımların ortasında geldi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Kiev’in Batı’nın uzun menzilli silahlarını Rusya’ya karşı kullanmasının “kırmızı çizgiyi aşmayacağını” belirtirken, ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’ya bu amaçla Amerikan silahlarını kullanma izni vermediğini söyledi. Almanya da Ukrayna’ya Moskova’yı vurabilecek uzun menzilli Taurus füzeleri sağlamayacağını açıkladı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı’nın uzun menzilli silahlarının Rusya’ya karşı kullanılmasının NATO’nun Rusya ile doğrudan bir savaş durumuna girmesi anlamına geleceği konusunda uyardı.

Ayrıca, Putin’e göre Ukrayna bu tür saldırıları tek başına gerçekleştiremez; NATO uyduları ve askeri personeli bu saldırılarda kilit rol oynar.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov aynı şekilde, bu tür saldırıların ciddi sonuçları olacağı konusunda uyardı. Ayrıca, Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’nın İngiliz yapımı Storm Shadow füzeleriyle Kırım’a ve Batı silahlarıyla Kursk ve Belgorod bölgelerine saldırılar düzenlediğini bildirdi.

Bu gelişmeler, Ukrayna’daki çatışmaların Batı ile Rusya arasındaki gerilimi nasıl etkilediği ve tarafların kırmızı çizgi tartışmalarına nasıl yaklaştıkları konusunda uluslararası kamuoyunda önemli bir tartışma başlattı.