Ayasofya'nın statüsünün ne olacağını ilişkin Danıştay'da görüşülen duruşma sona erdi. Mahkeme kararını 15 günde içinde açıklayacak. Kararın ardından Ayasofya müze olarak kalacak ya da yeniden camiye dönüştürülecek.
Ayasofya'nın statüsünün ne olacağını ilişkin Danıştay'daki Duruşma yaklaşık 17 dakika sürdü. Ayasofya başvurusuna ilişkin Danıştay 10. Dairesi kararını daha sonra açıklamak üzere duruşmayı bitirdi. Danıştay, kararını 15 gün içinde açıklayacak.
Başvuruyu yapan Sürekli Vakıflar Tarihi Eserler ve Çevreye Hizmet Derneği avukatı savunmasını yaptı. Dosyaya ek olarak sunacağı maddeleri sıraladı.
Her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilen İstanbul’daki Ayasofya Müzesi 1.500 yıllık tarihi boyunca Bizans İmparatorluğu’nun merkez katedrali ve Osmanlı döneminde cami olarak hizmet verdi.
Bizans İmparatoru Jüstinyen tarafından yaptırılan Ayasofya, yüzlerce yıl boyunca Doğu Ortodoks Kilisesi’nin, imparatorların taç törenlerinin de yapıldığı merkeziydi.
Ayasofya, İstanbul’un 1453’teki fethinin ardından dört minarenin de eklenmesiyle camiye dönüştürülmüş, modern Türkiye’de alınan 24 Kasım 1934 tarihli ve 1589 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla müze olarak kapılarını yeniden açmıştı.
Dava, AKP iktidarı döneminde, Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği tarafından açılmıştı.
Bu dava dosyası, aynı dernek tarafından başlatılmış olan ikinci yargı süreci kapsamında yer alıyor. Dernek, Atatürk’ün Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi kararına imza atmadığını iddia ederek, cami olmasını talep ediyor.
Ayasofya Müzesi’nin yeniden İslam dini çerçevesince ibadethane olmasıyla ilgili tartışma Türkiye’nin siyasi tarihinde sağ siyasetçilerce sıkça gündeme taşınmış, ancak ulusal ve uluslararası politika çıkarları, 1.500 yıllık tarihiyle mimari yapı özelliği, turizm geliri ve kültürel-dini çatışmayı tetiklemesi gibi pek çok gerekçeyle rafa kaldırılmıştı.
Geçtiğimiz yıllarda Ayasofya’nın cami olarak kullanılması yönünde demeçleri olan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, son dönemde konuyla ilglili yeni açıklamalar yapmıştı.
Erdoğan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nda Corona virüsü salgını gerekçesiyle sokağa çıkma yasağı uygulanmasının ardından İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu döneminde 29 Mayıs 1453’te fethedilmesinin yıldönümünde “Fetih Şöleni” adıyla bir dizi tören yapılmasına öncülük etti. Erdoğan, 567’nci fetih yıldönümünde Ayasofya Müzesi’nde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın organizasyonuyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nca “Fetih Suresi” okunmasını düzenledi. Ayasofya Müzesi’nde sure okunması ve Erdoğan’ın, “Fetih Suresi”nin Arapça’dan Türkçe’ye anlamını anlatmasıyla gençlere yönelik kültürel ve dini mesajları canlı yayınlandı. Erdoğan, Ayasofya Müzesi’ndeki etkinliğe ilişkin Yunanistan başta olmak üzere uluslararası kamuoyundaki açıklamalara karşılıksa “Ayasofya'da namaz da kılınır, Fetih Suresi de okunur. Buna ancak ve ancak aziz milletimiz karar verir” dedi.
Sonrasında hükümete yakın medya kuruluşlarınca Erdoğan’ın kabine ve AKP MYK’sı toplantılarında Ayasofya’nın cami olmasıyla ilgili çalışma yapılması için talimat verdiği yazıldı.
Son olarak Erdoğan, müze kalması yönündeki tepkilerle ilgili Danıştay gündemindeki davaya işaret ederek ve sonucunda “cami olması” yönünde karar alınacağı imasında bulunarak, “Sakın ha Ayasofya ile ilgili ‘Orayı camiye çevirmeyin’ diyorlar. Türkiye'yi siz mi idare ediyorsunuz? Böyle bir adım atılacaksa bunun yetki sahipleri bellidir. Bu ülkenin dinamiklerinde yanan bir şey var. Şu anda biz bir hukuk devleti olarak Danıştay'ın vereceği kararı bekliyoruz. Kararı verdikten sonra atılması gereken neyse o adımlar atılır” diye konuştu.
Danıştay daha önce UNESCO’yu hatırlatarak reddetmişti
Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği daha önce de Ayasofya konusunda dava süreci yürütmüştü. Dernek Başkanı İsmail Kandemir ve dernek üyesi Hidayet Aksöz, Ayasofya’nın statüsünde değişiklik yapılması için 22 Ekim 2004 tarihinde 48746 sayılı dilekçe ile Başbakanlık’a yaptıkları başvuruya yasal süre içinde yanıt verilmediği gerekçesiyle dava açmıştı. O dönemde 2015 yılının Ocak ayında Bursa 2. İdare Mahkemesi kanalıyla dava, Danıştay 10. Dairesi’ne taşınmıştı. Daire, dernek yönetimince Ayasofya’yla ilgili kararda Atatürk’ün imzasında sahtecilik yapıldığı ve aslında imzası olmadığı iddiasında bulunulmasına karşın Ayasofya’nın müze olmasında hukuki aykırılık olmadığına 2 Temmuz 2008’de karar vermişti.
Danıştay 10. Dairesi’nin o dönem oybirliğiyle aldığı ret kararında, Türkiye’nin imzacısı olduğu UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde Ayasofya’nın da yer aldığı anımsatılarak, “kültürel miras” niteliği vurgulanmıştı.
O dönemde Danıştay’ın Ayasofya’nın cami olarak kullanılmasını reddetmesi üzerine söz konusu dernek yöneticileri, Anayasa Mahkemesi’ne 2015’te bireysel başvuruda bulunmuştu. Anayasa Mahkemesi ise “din özgünlüğü ihlali” iddiasıyla yapılan bireysel başvuruyu dernek tüzel kişiliği bakımından böyle bir hak ihlali olamayacağı gerekçesiyle 2018 yılında kabul etmemişti.
Türk basınında yer alan haberlere göre hükümet, Ayasofya camiye dönüşse de burayı turistlerin ziyaretine açık bırakmaya devam etmeyi planlıyor. Bu da statüsünün hem ibadete hem de turistik ziyarete açık Sultan Ahmet Camisi ile benzer olacağı yorumlarına neden oluyor.
Türk basınında yer alan bazı haberlere göre Danıştay’dan Ayasofya’nın cami olması kararının çıkması halinde tarihi bina 15 Temmuz’da ibadete açılabilir. Hükümet, 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişiminin ardından bu günü resmi tatil ilan etmişti.