Ben Başbakan olayım ama hiçbir yetkim olmasın isteniyordu, bunu Sayın Cumhurbaşkanımız istedi. Ben ayrıldığımda düşük profilli bir başbakan istendi, ben kendimi bilirim, düşük profilli olamam.
Ben kongre toplasaydım, AKP bölünürdü.
Keşke bir ay daha bekleseydim, vize muafiyetini alıp AB'den, ondan sonra ayrılsaydım.
Partinin kurumsal yapısının bozulduğunu, karar alma yetisinin azaldığını görüyorum.
Susarak içerde beklemeyi de susarak ayrılmayı da doğru bulmuyorum. Şu an yaygın kültür bu. Ekonomik kriz yok denildiğinde yok diyorlar, ekonomik kriz var. Devlet işlemiyor diye kapalı kapılar ardından konuşuluyor, bir araya gelince mükemmel işliyor deniliyor. AKP içinden birçok yetkili isim arayıp biz bu metnin altına imza atardık dediler. Susarak kopmayı da kabul etmiyorum. Bu da başka bir yanlış. Ben bu partinin iki yıl genel başkanlığını yaptım, 2 genel seçimde genel başkanlık yaptım. Bu partinin kitlesinin travması benim de travmam. 23 Haziran'da YSK kararının yanlış olduğunu açıkladım. Kaybederiz, vicdanı da kaybederiz dedim. Manifestoyu açıklamamın üzerinden 3 ay geçti. Tartışılması bile yasaklandı partide.
Parti kurmak bölücülük değildir.
Bana galip nereye gidiyoruz diyen arkadaşlarla istişarelerde bulundum. Her şey iyi gitseydi, tekrar siyasete girmeyi düşünmezdim.
Din siyasete alet edildi. Muhafazakar siyasetin temsili yok. Dini bir ankette en düşük güven oranı din adamlarınaysa bunu düşünmek gerekir. Bu ancak yeni bir pratikle ortaya çıkarak çözülebilir.
Eski kadrolar tasfiye edildi, Cumhurbaşkanına o günlerde hakaret eden herkes siyasetin merkezinde. Cumhurbaşkanının bunu düşünmesini istiyorum.
Çok sayıda siyasetçiyle ilgili kendi oğullarıyla ilgili talepler gelince, vekillerin birinci derecede yakınlarının siyasete girmemesi için teklif getirmiştim.
Başkanlık sistemi referandumunda evet demedim. Cumhurbaşkanlığı sistemi revize edilmeli. Teknokrat bakan olmamalı. Yüzde 50+1 büyük bir hata. AKP, MHP'ye bağımlı hale getirildi.
BABACAN VE GÜL AÇIKLAMASI
Parti kuracaklarını ilan ettiklerini duymadım, ayrıldılar.
Benim çok derin bir hukukum var Ali Babacan'la, en son manifestomu açıkladıktan sonra konuşmuştum.
Hakkında soruşturma başlatılması sonrası kendisini aradım.
Aramızda bir genel başkanlık ihtilafı yok, görüş ayrılığı da yok. (Aradaki sorun ne peki?) Ben de bilmiyorum, anlam veremiyorum.
(Babacan-Gül ekibinin sizi islamcı bulduğu, liberal bir parti kurmak istedikleri, Suriye politikasını başarısız buldukları ve Beşir Atalay'ın sizi istemediği belirtiliyor) Ben Müslümanım ama hiçbir zaman "cı" ekini kabul etmiyorum. Mesele oradaysa, bunun bir problem olmasını zul addederim, bunu yakıştırıyorlarsa oryantalist bir bakış olarak görüyorum. Böyle olduğu için söylemiyorum. Liberal politikalarsa sorun açın manifestomu okuyun. Özgürlüklere muhalif, otoriter eğilimli tek bir not yok.
SURİYE AÇIKLAMASI
Suriye konusunda tüm olumsuzluklar benim üzerime yıkılmak isteniyor. Tüm politikalar Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genelkurmay, MİT hepsi ortak karar verir. Kendinizi dışında tutarsanız, bir kişiye yıkarsanız bu ahlaksızlık olur.
Arap Baharı'nda ben Dışişleri Bakanıydım, Gül Cumhurbaşkanıydı, Erdoğan Başbakandı, Babacan bakandı, kimse itirazda bulunmadı.
Ben üç yıldır konuşmadığım için Suriye bagajı bana yıkılmak isteniyor.
(Yıllar önce Esad birkaç hafta içinde yıkılır demiştiniz, buralara bu kadar burnumuzu sokmak doğru mu?), (Bir pişmanlığınız var mı?) Sayın Esad'la, o zaman öyle bir hukuk vardı ki, kendi Dışişleri Bakanı kadar güvenirdi, ben de güvenirdim. 2013'te temaslar kurduk. 60 kez gittim, arada güven ilişkisi oluştu, vize kalktı, sınır kapısı kalktı. Arap Baharı başladığında Erdoğan'la Suriye'ye gittik, reformalar yaparak bu dalgayı yönetmesini söyledik.
Suriye'de tek bir can yandıysa pişmanlık duyarım ama elimizden gelen her şeyi yaptık.
Şam'da Emevi Camisinde namaz kılma sözü bana ait değil, böyle bir ifadem yok benim, kimin söylediğini biliyorsunuz. (Erdoğan'ı işaret ediyor)
Suriye'de kimse kazanmadı, insanlık kaybetti, biz bunun için elimizden geleni yaptık.
ÖSO'ya destek) Ateş çemberinden geçmek, çelişkilerin içinden geçmek demektir.
Esad'la yaptığımız son görüşmeye ilişkin efsaneler dolaşıyor, tüm görüşmelerim kayıtlıdır. Büyükelçimize yazdırdık görüşmeyi. Benim devlet kaydına girmemiş hiçbir görüşmem yoktur. Esad'a ihvan demişim, adı bile geçmedi. ÖSO'yu Türkiye kurmadı, Esad'ın sünni bölgelerde katliam yapması nedeniyle kuruldu. Başta hiçbir ilişkiye girmedik ÖSO'yla. İlişkiler sonra.
2013'te üç şey Suriye'yi etkiledi. DEAŞ girdi sahneye, Irak'tan girdi DEAŞ.
DEAŞ hiçbir yerde rejimle savaşmadı.
DEAŞ geldikten sonra bizim eğit-donat faaliyeti başladı. Bu da TSK içindeki unsurlar tarafından engellendi.
Benden DEAŞ'a destek verecek bir şey çıkar mı?
(Ankara Gar katliamından sonra 'oylarımız yükselişe geçti' sözleriniz var.) Gar Katliamı'yla ilgili olay mahalline giden bendim. O katliam gidilen seçimin meşruiyetini sarsmak içindi. Katliamla hiçbir bağ yok o konuşmada. O konuşmanın tam kaydına bakın, bu iki konu arasında hiçbir mantıksal bağ yok. Bunu söylemeyi ahlaksızlık olarak görürüm.
S-400 AÇIKLAMASI
Türkiye'nin güvenlik ihtiyacına bakıldığında, ülkeler arasında savaş genellikle yaşanmıyor, asimetrik savaş ve füzelerle saldırılar oluyor. Türkiye iki temel alanda güvenlik riskine sahip, asimetrik terör ve füzeler. Biz hava kuvvetleri yapılanmasını hep taaruzu olarak planlamışız. Bu dönemde füze savunmasına yönelik saldırılara karşı NATO şemsiyesi düşünülmüş. 2013'te Irak savaşı yaşadığımızda biz Patriot talep ettiğimizde bunun ulaşması haftalar sürdü. Ulusal olarak yapalım dedik, 2005'te kapatılması planlanan ama kapatmayarak çok önemli bir iş yaptığımız Roketsan altyapı çalışmalarına başladı.
Bu süreçte ABD ve Avrupa tarafına bizim ihtiyaçlarımızı karşılayan teklifler getirin dedik, daha sonra milli üretime geçeceğimiz tranferi de yapın dedik. En yüksek fiyata bunu satmak, teknoloji transferi sağlamayarak vermek istediler. Türkiye'nin kendi güvenliğini sağlamak adına attığı her adım doğru bir adımdır.
Burada kişisel ilişkiler üzerinden devlet ilişkilerini sürdürmemek gerekiyor. Trump-Erdoğan, Putin-Erdoğan'ın ikili ilişkilerinin ötesine geçen kurumsal ilişkiler kurulmalı.
RUSYA İLE İLİŞKİLER
(Rusya ilişkilerini siz mi bozdunuz?) Putin ve Esad Türkiye'ye geldiğinde ben Türkiye'nin eksenini kaydırmakla suçlanmıştım o dönem, şimdi de Alman ajanı olarak gösteriliyorum.
Sınır ihlalini yapan uçağın düşürülmesi talimatı var. Bu talimat doğrudan Başbakan tarafından verilir. Ben Başbakan olduğumda angajman kuralları yenilendi. Ben daha hükümet kurma çalışmalarını sürdürürken, Cumhurbaşkanımız da ben de bu konuda uyarıda bulunduk, ihlaller olmaya başladı. Bayırbucak Türkmenleri vuruluyordu bizim hava sahamız ihlal edilerek. 24 Kasım günü hükümet kurmak için Sayın Cumhurbaşkanıyla görüşeceğim sırada, Genelkurmay Başkanı aradı, 'Rus uçağı düşürüldü' dedi. '10 kez uyarıldı, iki kez ihlal yaptı' denildi. 'Rus uçağı olduğuna emin misiniz' dedim, 'evet' dedi.
Sakın açıklama yapmayın, önce Rus tarafıyla iletişime geçelim, ulusal onurlarının kırıldığını düşünmesinler dedim. Önce Rus tarafıyla temas kurup açıklama yapmayalım kararı aldık, bu sırada bir işgüzar tarafından Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Rus uçağı düşürüldü diye açıklama yapıldı.
'UMARIM ERDOĞAN ADIM ATAR...'
Umarım Erdoğan tekrar partiyi refaha çıkaracak adımlar atar, ülkeyi feraha çıkarır. Bu olursa bir çalışma içinde olmam. Bu olmazsa başka çalışmalara devam edeceğim.
Sayın Erdoğan'ı, Sayın Gül'ü her bayram ararım. Arınç ve Ali Babacan da beni aradı. O görüşmede Erdoğan benden bazı şeyler talep etti (Binali Yıldırım'a destek talebi) evet, bir destek talep etti, bu konuda istişare mekanizmalarının işletilmediğini söyledim, prensipte 23 Haziran seçimlerinin yenilenmesine karşı olduğumu zaten söylemişti.
Yavuz Oğhan kişisel sosyal medya hesabı Twitter'dan program öncesi şu fotoğrafı paylaştı: