Başbakan Ahmet Davutoğlu, kadına yönelik şiddette sadece gelenek ve görenekleri suçlamanın doğru olmayacağını, en modern toplumlarda bile şiddetin ve kadına yönelik şiddetin tırmandığını söyledi. Davutoğlu, "Şiddetin her türlüsüne tolerans göstermeden önlemler alan ülkemiz, kadına yönelik şiddete karşı son yıllarda çok önemli ilerlemeler sağladı." dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın Şişli Mariott Otel'de düzenlediği 'Kadına Yönelik Şiddetin Sonlandırılması: İlerleme Temelinde Değişimi Hızlandırma' konulu toplantıya katıldı. Toplantıda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve kadın dernekleri üyeleri de hazır bulundu.
Kadına yönelik şiddete ve hükümetin kadın politikalarına değinen Davutoğlu, kanunların şiddete karşı tek ve kesin çözüm olmadığına vurgu yaptı. Davutoğlu, "İnsanın hayata dair bütün felsefesi, bütün var oluşu ve hayattaki duruşu şiddetle münasebetini de belirlemektedir. Yer yüzünde insan olarak kendimizi nasıl konumlandırdığımız, hayatı nasıl anlamlandırdığımızv e hangi değerler sistemine tabi olduğumuz çok önemledir. Esas olan zihniyet meşelisidir. Ruh dünyamız üzerine inşa ettiğimiz değerlerdir. Bu değerler kendimizi konumlamamızı, başka insanlarla nasıl bir hukuk geliştireceğimizi belirler. Başkalarının hukukunu kendi hukukumuz gibi korumanın en önemli de budur. Şiddeti hayattan arındırmanın yolu, şiddete varacak olan yolları baştan kapatmak, başkalarının hukukunu çiğnetecek durumlara asla müsamaha etmemektir." şeklinde konuştu.
Kadına karşı şiddetin temelinde kültürel kodlar, sosyo-ekonomik durum, eğitim, çevre gibi birçok faktörün yattığını kaydeden Davutoğlu, "Kadına yönelik şiddet her ülkeye, her millete, her inanç grubuna ait küresel bir problemdir. Bu problemin çözümü elbette çok boyutlu bir mücadeleyi de gerektirir. Kadına şiddetin en önemli nedeni insan onuruna ve yaşama hakkına saygı eksikliğidir. Kadının istismar edilmesini insan haklarından ayrı okuyamayacağımız gibi, insanlık onuruna karşı dünyada yaşanan kıyıdan en çok kadınların ve çocukların zarar gördüğünü de görmezden gelemeyiz. Şiddet, modern toplumların kıskacında kavrulduğu büyük bir yangın, insani bir çözülme; kadın, çocuk, erkek, yaşlı, genç demeden hepimizi can evimizden vuran bir modern zaman olgusudur aynı zamanda." ifadelerini kullandı.
'GELENEK VE GÖRENEKLERİ SUÇLU BULMAKLA İŞİN İÇİNDEN SIYRILAMAYIZ'
"Kadına şiddet konusunda sadece yanlış olduğunu varsaydığımız gelenek ve görenekleri suçlu bulmak kolaycılığı ile işin içinden sıyrılamayız." diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugün en modern toplumlarda dahi şiddetin ve kadına karşı şiddetin ne kadar yaygınlaşmakta olduğunu görüyoruz. Hem insan dokusu hem de toplumların kültürel dokusu radikal müdahaleleri ve büyük yıkıcı değişimleri reddediyor. Kültür ve geleneklerimizi yargısız bir şekilde infaz ederek şiddetsiz bir topluma ulaşmak mümkün değildir. İzini süreceğimiz, özenle üzerine titreyeceğimiz en büyük değerimiz ailedir. Toplumun ayakta kalması, çözülmemesi öncelikle ailenin saygı ve sevgi temelinde sağlam oluşuna bağlıdır. Geçmişi, töreleri suçlayarak, yeni olan her şeyi kutsayarak bu insani soruna çözüm bulmak da tek başına yeterli değildir. Bu yükten kurtulmak için hastalığı doğru teşhis etmek gerekir. Ben insana ve kadına karşı saygıyı önce babaannemden öğrendim. Babamın anneme davranışından öğrendim bütün o geleneklerin aile içinde bu kültürü yerleştirmesi halinde ancak ve ancak ortak bir bilinç geliştirmesidir. Sorun her canı aziz bilen bizlerin bu kadim felsefeyi gelecek nesillere aktarıp aktaramadığımızdır."
'ŞİDDETLE MÜCADELEYE ÖZEL ÖNEM ATFEDİYORUZ'
Hükümetin kadına karşı şiddetle mücadeleye özel önem atfettiğini vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi: "TBMM'de geçen hafta okuduğum hükümet programında da hükümet çalışmalarımızda da bu konu özel bir yer almakta ve özel bir ilgiye mazhar olmaktadır. Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama ihtimali bulunan kadınların, çocukların ve aile bireylerinin tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması bu kişilere yönelik baskı ve şiddetin önlenmesi amacıyla hazırlanan, ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun da 8 Mart 2012'de TBMM'de onaylandı. Kanun fiziksel, psikolojik, ekonomik şiddet dahil şiddetin tüm biçimlerini yok etmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca kanun polis, mülki idare amir ve aile mahkemelerine şiddet mağdurları ya da şiddete uğrama riski olanlara destek ve koruma hizmeti sunma imkanı da tanımaktadır.
Kadına yönelik şiddet ile mücadelede en önemli mekanizmaların başında kadın sığınma evleri ve konuk evleri gelmektedir. Türkiye'de toplam 135 konuk evi, sığınma evi bulunmaktadır. Şiddet mağduru kadınlara destek amacıyla kurulan şiddet önleme ve izleme merkezleri 2015 Kasım ayı itibariyle toplam 40 ilde hizmet vermektedir. Amacımız 2016 sonlarında tüm illerimizde şiddet önleme ve izleme merkezlerinin açılmasıdır."
'TÜRKİYE BİRÇOK AVRUPA ÜLKESİNİN İLERİSİNDE ADIMLAR ATTI'
Türkiye'nin hukuki alanda, sağlık alanında, eğitimde; barınmaya, korunmaya ihtiyaç duyan mağdur kadınlar için, birçok Avrupa ülkesinin ilerisinde adımlar attığını savunan Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Hukuki alanda, sağlık alanında, eğitimde, barınmada, korunmada ihtiyaç duyan mağdur kadınlarımız için Türkiye birçok Avrupa ülkesinin ilerisinde önemli adımlar atmıştır. Şiddetle mücadelede ve kadınların korunmasında uluslararası standartların üzerinde bir mücadele verdiğimizi bütün dünya ve özellikle de Birleşmiş Milletler bilmektedir. Ancak bu güçlendirmenin sadece anayasa değiştirerek yahut kanunlar koyarak olamayacağının da farkındayız. Bu yüzden kadının güçlendirilmesi konusunda teknik düzenlemeler kadar pratik projelere de yer vermeye çalıştık. Hedefimiz, kadının karar alma süreçlerindeki etkinliğini artırmak ve iş gücüne katılım konusunda pozitif bir değişim sağlamaktadır.
Kadına yönelik şiddetle mücadele ulusal eylem planımızın 2016'da başlayıp 2019'da sonlanacak sürecinde de 5 temel konuda iyileştirmeler bekliyoruz. Bir yasal düzenlemelerin ihtiyaca göre artırılması ve var olan yasaların etkinliğinin artırılması, iki sosyo ekonomik şartlar göz önüne alınarak toplumsal farkındalığın ve zihniyet dönüşümünün sağlanması, önleyici ve korucu hizmetlerde sonuç odaklı iyileştirmeler yapılarak şiddet mağdurlarının güçlendirilmesi ve topluma intibakının yeniden sağlanması, dört sosyal hizmetlerin eksiksiz uygulanması, beş tüm bu hizmetlerin kurum ve kuruluşlar arasında uyumlu işbirliğ ile hızlı ve sorunsuz bir şekilde yerine getirilmesi."
Davutoğlu: Kadına karşı en fazla şiddet Suriye'de yaşanıyor CİHAN