"Sonrası konuşulmaya başladı bile. Yerine kim gelecek? Ankara’da isim toto oynanıyor. Her köşe başında farklı birini duymak mümkün. Binali Yıldırım potansiyel aday. Davutoğlu’nun rakibiydi. Pusuda bekliyor. Bekir Bozdağ’dan Numan Kurtulmuş’a kadar isim çok. Bu isimler iktidar mücadelesinin tarafı oldu. O yüzden ben başka bir isim derim." Mustafa Ünal yazdı.
AK Parti’de ‘Davutoğlu sonrası’ konuşuluyor
Siyasetin tek gündemi Ahmet Davutoğlu. Ankara’da MHP kurultayı da, dokunulmazlık tartışmaları da geri plana itildi. Davutoğlu meselesi nasıl gelişecek? Devam edemeyeceği konusunda neredeyse konsensus var. Grup konuşmasını ‘veda nutku’ olarak yorumlayanların oranı az değil. Sıradışı konuşma olduğu kesin. Hiç alışık olmadığımız şekilde kısa. Yarım saatten daha az. Oysa Davutoğlu ‘uzun konuşmalarıyla’ nam salan siyasetçi. Ünü sınırları aştı.
Konuşmanın muhtevası da normal değil. Duygusal bir metin. Kırgınlığı, moralsizliği cümlelere birebir yansımış. Rest, meydan okuma falan yok. ‘Dağılmış’ bir başbakan. ‘Bu bana yapılır mı?’ şaşkınlığı içinde. Ve ne yapacağını bilemeyen kararsız bir siyasetçi görünümünde. Nitekim akşam saatlerinde parti yöneticilerine ‘Henüz karar vermedim. Ama istifayı düşünüyorum. Tezekkür ediyorum’ demiş. Genel Merkez’deki toplantının duygusal konuşmalara sahne olduğu kulislere düştü.
KIRILAN KOL, KANGREN OLDU
Su yüzüne yeni çıktı ama Davutoğlu krizi son birkaç günün konusu değil. Kamuoyunda ‘Her şey bir anda oldu’ kanaati var. Hayır, bir anda değil, adım adım geldi. Ve giderek büyüdü, kırılan kol yenin içinde saklanamaz hale geldi. Kangren oldu çünkü. Zirvelere yakın biri bana aylar önce ‘Erdoğan-Davutoğlu görüşmeleri hep kriz’ demişti.
Davutoğlu bileğinin hakkıyla ‘Başbakan koltuğuna’ oturmadı. Hak ederek bir mücadelenin sonucu elde etmiş değil. Lütfedildi. Verildi. Kendisine biçilen rol belliydi. Yetki ve sorumluluklarının sınırları vardı. Erdoğan’ın gölgesinden çıkmayacaktı. Başbakan gibi davranmayacaktı. Ama o daha ilk andan itibaren sınırları zorladı. Erdoğan yüzüne açıkça söyledi: ‘Ahmet Hoca sen bu rolü başta kabul ettin. Ben klasik başbakan arasaydım, o koltukta sen değil Abdullah Gül oturuyor olacaktı.’ Doğru. Gül ‘başbakan’ gibi davranacaktı. Ve güç Saray ile Başbakanlık arasında paylaşılacaktı.
Davutoğlu, Erdoğan’ın ayak izinden yürümeyi kabul ettiği için koltuğun sahibi oldu. Kongrede listeye itiraz etti, milletvekili adaylarında inisiyatif almaya kalktı, birlikte çalışacağı bakanları kendisi belirmek istedi. Saray’ın önerdiği kimi bakanlara karşı çıktı. ‘Falan hakkında şöyle iddialar var, filan hakkında böyle söylentiler var’ dedi. Birkaçını liste dışında bırakmayı başardı. Nihat Zeybekçi’yi bu kapsamda değerlendirmek mümkün. ‘Bakan olmasın’ diye fişlediği bazı isimleri kabulden başka seçenek bırakılmadı. Kimler olduğunu tahmin etmek zor değil. Ben listenin başına Çavuşoğlu’nu yazarım.
Fişleme ve dosya AKP’yi de, Saray’ı da rahatsız etti. Tıpkı geçen yıl kendisi hakkında Saray’a sunulmak üzere rapor yazıldığını öğrendiğinde deliye döndüğü gibi. Saray’daki ilk Bakanlar Kurulu toplantısında ‘asık suratlı’ fotoğrafı vardı ya, işte o görüntünün asıl sebebi bu rapor. İstifa restleşmesi o zaman da yaşandı. Ama sıkıntı henüz olgunlaşmamıştı. Soruna rağmen iki taraf da ‘devam’ dedi. Aslında mesele sadece Davutoğlu da değil. Sadece bir parçası Davutoğlu. Sorun çok daha derinlerde. Davutoğlu’ndan sonra da sular durulmayacak. Bir söylentiyi aktarmak isterim. Partiye sonradan giren çok tecrübeli bir siyasetçi, AKP’nin ömrünü tamamladığını düşünüyor ve ayrılmak istiyor.
ARTIK DİRENEMEZ
Şu an konumuz Davutoğlu. Bugünün sorunu… ‘Davutoğlu ne yapacak, direnebilir mi?’ diye soran çok. Hayır, direnemez. Fırsatı kaçırdı. ‘Nasıl olsa bir gün parti bana kalacak’ diye her sorunu geçiştirdi. ‘Genel Başkan’ koltuğunda oturmasına rağmen partide hiçbir gücü yok. Bir yalnız adam. Tek başına. Neredeyse oy birliğiyle MKYK’nın yetkilerini budaması bunun göstergesi. İmza atmayan 3-4 kişi var, doğru ama ‘tartışma’ falan yok.
Saray ‘kolu kanadı kırılmış’ Davutoğlu ile bir süre daha çalışmak isteyebilir. Ama bu süre ‘uzun’ olmaz. Futbol diliyle anlatmak gerekirse 90 dakika bitti, maç uzatmalarda… Oyuna sonradan giren Davutoğlu başbakanlığının uzatmalarını oynuyor. Mağlup ve maçı çevirmesi de imkansız. Tribünler geri saymaya başladı. Bugün havuz medyasının Davutoğlu meselesine bakışı bunun bir parçası. Vazo kırıldı. Artık eski hale dönülemez.
Sonrası konuşulmaya başladı bile. Yerine kim gelecek? Ankara’da isim toto oynanıyor. Her köşe başında farklı birini duymak mümkün. Binali Yıldırım potansiyel aday. Davutoğlu’nun rakibiydi. Pusuda bekliyor. Bekir Bozdağ’dan Numan Kurtulmuş’a kadar isim çok. Bu isimler iktidar mücadelesinin tarafı oldu. O yüzden ben başka bir isim derim. İsmet Yılmaz benzeri biri. Ama esas oğlan Berat Albayrak. Direkt koltuğa oturma ihtimali de var elbette. Bir ‘geçiş dönemi’ yaygın kanaat.
AKP’de sancı büyük. Siyaset her türlü gelişmeye gebe…
Mustafa Ünal - Yarına Bakış