Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hükümeti kurma görevini verdiği sürenin dolmasına günler kala muhalefete son kez 'seçim hükümeti' kurma çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı'nın erken seçim ilan etmesine gerek kalmadan Meclis'ten bir karar alınmasını isteyen Davutoğlu, bunun gerçekleşmemesi halinde de Meclis'te kurulacak hükümete bütün partileri katılmaya çağırdı. Davutoğlu, Bahçeli'nin sıkıyönetim çağrısına da tepki göstererek 'siyasi sorumsuzluk' nitelemesinde bulundu.
AK Parti Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen MYK sonrasında basın toplantısı düzenleyen Davutoğlu, konuşmasının başında sıkıyönetim isteyen MHP lideri Devlet Bahçeli'yi eleştirdi. 'Ülkeye sıkıyönetim davetinde bulunmak siyasi sorumsuzluktur' diyen Davutoğlu, "Demokrasilerde seçimlerle birlikte oluşan Meclis, nihai çözüm makamıdır. Ve siyasi sorunların tartışılacağı konuşulacağı yerdir. Bu anlamda da sorunları çözecek olan Meclis'te temsil edilen partilerin genel başkanları olmak üzere kadrolarıdır. Bunları yapmakla sorumlu olanların daha bu konuda gerekli adımları atmadan sıkıyönetim çağrısında bulunmasını demokrasimiz adına da siyasi partilerimizin dayanması gereken demokratik ilkeler adına da bir şanssızlık olarak değerlendiriyorum. Sıkıyönetim yılları Türkiye'de geride kalmıştır. Olağanüstü hal de geride kalmıştır. Birileri özgürlüklerin sınırlandırıldığı, Türkiye'nin olağanüstü hal görüntüsü verilerek uluslararası itibarının sarsıldığı günleri hayal edebilir. Ama biz buna asla izin vermeyeceğiz." diye konuştu.
Erken seçim bile olsa bunun Cumhurbaşkanına bırakılmadan Meclis'ten çıkarılması gerektiğini söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu: "Ben ülkeme güvenirim, demokratik süreçlere güvenirim, bizlere oy vermiş halka güvenirim, TBMM'deki milletvekillerinin tümüne güvenirim, ama hiçbir şekilde TBMM dışında bir platformda çözüm arayışına girmem. Onun için bizi takip edenler sürekli bir şeyi vurguladığımı göreceklerdir. 7 Haziran'dan bu yana TBMM'nin mantığı ve dokusu içinde bir çözüm bularak sayın cumhurbaşkanımızın 45 günlük sürenin dolmasıyla ilan edeceği bir erken seçim sürecine mahal bırakılmaması için çağrıda bulundum. Yani şunu söyledim; olabilecek 9 opsiyondan sonuncu opsiyondan olmaması için hepimizin elimizi taşın altına koymamız gerektiğini ifade ettim. Ve bedenini de taşın altına koyacağını, diğer genel başkanlardan duyunca ümitlendim. Ne çözüm ürettiler, ne teklif ettiler? Her teklife hayır dedikten sonra çıkıp sıkıyönetim talebinde bulunmak, TBMM içinde bir çözüm üretelim dedikten sonra çıkıp MGK zeminine olayları çekmeye çalışmak, 28 Şubat mantığı gibi bir mantıktır. Evet doğru 28 Şubat'ta MGK'da kararlar alındı. Bugün MGK'da halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanımızın başkanlığında kendi görevini ifa eder. Ama Türkiye Cumhuriyeti'nin kararları TBMM'de ve onun içinden çıkmış ondan güvenoyu almış hükümetlerce çözülürler. MGK görevini anayasal çerçevede yürütür."
PARTİLERE 'HÜKÜMETE KATILIN' ÇAĞRISI
Davutoğlu ardından partilere şu çağrıyı yaptı: "Şimdi önümüzde iki yol var. Ben bütün siyasi partilere bu anlamda bir çağrıda bulunmak istiyorum. 24 Ağustos günü gelmeden önce yani TBMM içinde bir hükümet çıkamadığı için Sayın Cumhurbaşkanımızın hükümet çıkmaması dolayısıyla erken seçim kararı almasına mahal bırakmaksızın gelin biz görevimizi yapalım ve TBMM içinden bir hükümeti erken seçim kararını da TBMM içinde alarak biz vazifemizi yapalım. Madem hükümet kurulamadı gelin erken seçime Cumhurbaşkanının kararıyla değil 7 Haziran'da oluşan ve her biri asil mileltvekillerinden oluşan TBMM'nin manevi ve hukuki şahsiyeti ile yürüyelim. Madem ki olmadı hükümet kuramadık, seçime giderken milletimize biz sizden aldığımız emaneti tekrar size getiriyoruz derken bu emaneti alan milletvekillerinin oylarıyla kararıyla gidelim. Cumhurbaşkanımızın kararıyla değil. Sayın Bahçeli ve Kılıçdaroğlu'na buradan bir çağrıda bulunuyorum. En kısa zamanda nerede ve hangi şartlarda isterlerse bir araya gelmeye hazırım. İstedikleri mekanda istedikleri süreyle istedikleri gündemle oturmaya hazırım. Yeter ki millet bizim emanet verdiklerimiz, görevden ve sorumluluktan kaçtı demesinler. Bir kez daha Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli ile üçlü olarak oturmaya erken seçim için gerekli olan zemini yasal ve anayasal reform zeminini konuşmaya, hangi düşünceleri varsa bunları tek tek ele almaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Yarın Cuma. Sayın Bahçeli mübarek Cuma sonrasından bahsetti. İşte yarın mübarek Cuma sonrasında milletimizin çağrısına uyarak nerede istiyorlarsa buluşalım. İsterlerse Haı Bayram'dan bir yere gideriz. İlk Meclis'te buluşalım. 1920 23 Nisan bilinciyle buluşalım ve Meclis bunu çözer diyelim. Oturalım konuşalım. Şehit cenazemizde Ankara'da yüreği dağlayan sahneler yaşanırken, bir ses arkadan "Sayın Başbakanım bir araya gelin ve konuşun" dedi. Ben bir araya gelip konuşmaya hazırım. Burada HDP ile ilk ziyareti yaptım ama şimdi şehitlerimize gerekli saygıyı göstermeyen, terör örgütlerine açık övgü dizenlerin böyle bir çağrıda karşılığı olmadığı kanaatindeyim. Milletvekili listesi dağda hazırlananlar, kendi iradeleri ile bir caddeden başka caddeye geçemeyecek olanlar bize irade hatırlatmasında bulunuyorlar. Biz irademizi nereden alacağımızı biliriz. Yeter ki TBMM'den bir çözüm bulalım. Madem koalisyon imkansızlığı ortaya çıkmıştır. Birbirimizi suçlamak yerine hep beraber heybemizde ne varsa ortaya koyalım. Birlikte bir hükümet kuralım. Terörle mücadele edilirken o kadar kapsamlı milletin evlatlarının geleceği söz konusu olduğu günlerde birbirimizi yıpratmak son derece seviye anlamında düşük seviyede cereyan eden polemiklere girmek yerine gövdemizi bu taşın altına koyalım. Hem terörle birlikte mücadele edelim. Hem halkımıza giderken birbirimizi suçlamadan terörle mücadele etmiş liderler olarak halkımızdan pozitif bir gündemle oy isteyelim hem de erken seçime giderken yapılması gereken seçim güvenliği bağlamında yapılması gereken yasaları içeren bir reform paketiyle gidelim. Nihayet iki aydan bahsediyoruz. İki ay birbirimize tahammül edemeyecek miyiz aynı masa etrafnda oturmayacak mıyız? Konuşalım bu çerçeveyi çizelim ve Cumhurbaşkanımızın bir karar almasına gerek kalmaksızın bu adımları atalım. Birinci yol buur, bunun olmasını ümit ederim."
Davutoğlu, bir hükümet kurulmması ve Cumhurbaşkanının erken seçim kararı alması durumunda ise partileri hükümete katılmaya çağırdı: "Eğer bu olmazsa Cumhurbaşkanımızın erken seçim kararı alması durumunda bütün partilerin bu hükümette yer alması çağrısında bulunuyorum. Hiçbir bahane göstermeden hiçbir gerekçe ile birinin diğeri dışlamasına izin vermeden madem ki bu kadar büyük sınamalarla karşı karşıyayız mademki böyle bir karar almak zorunda kalında. Bütün Meclis'i temsil eden bir tabloyla hükümet kuralım diyorum. Anayasanın 114 ve 116. maddelerini bir kez daha okumalarını rica ediyorum. O maddeler şunu söylüyor: TBMM'den hükümet çıkmazsa ya da güvenoyu alamazsa Cumhurbaşkanı bir başbakan atar. O başbakan TBMM'nin tespit ettiği oranlara göre grupların katılımıyla bir hükümet kurar. Bunu da tek tek kişilere teklif eder. Anayasa maddesinin detayları herkese malum. Burada Anayasa parti gruplarına bu görevi vermişken yani ülke hükümetsiz kalmasın hepiniz burda temsil edilin demişken anayasanın bu hükmünü yok sayarak, bu hükmünü sanki ilga edilmiş gibi addederek ben buna katılmıyorum demek anayasayı tanımamaktır. Anayasaya saygı göstermemektir. Her fırsatta anayasaya davet diyeceksiniz sonra anayasa size diyor ki o hükümette yer alın, siz diyorsunuz ki hayır yer almam. Niye yer almıyorsunuz? Çünkü şu partiyi beğenmedim diyor MHP ben onla yanyana durmam. Meclis'te duruyorsunuz? Hatta iç güvenlik yasasında nasıl işbirliği yaptığınızı çok iyi biliyoruz. Anayasanın hükmü bu. Biz şu veya bu partiyle iradi olarak bir araya geliyor değiliz ki. Anayasa bunu söylediği için bunu tartışmıyoruz. CHP son olarak gerçekten son derece karşılıklı saygı içinde yürüttüğümüz müzakereler esnasında tutum ve üslupla dün yapılan açıklamada katılmayacaklarını ifade ettiler. Peki gerekçe ne? Anayasanın amir hükmü bu, böyle olur yapılır diyor. MHP ve CHP liderlerine, pazartesiden önce ne zaman ve nerede isterlerse bir araya gelmeye ve ülkeyi birlikte alacağımız kararlar ve yasal reformlarla omuz omuza seçime sühuletle götürme çağrısında bulunuyorum. Birlikte konuşalım. Bu olmazsa Cumhurbaşkanı karar aldığında herkesin anayasanın bir gereği olarak herkesi hükümete katılmaya çağırıyorum. Bunların hiçbirini yapmazlarsa hesabı millete de tarihe de verirler. Onlar bu sorumluktan kaçsalar da biz kaçmayız."
HDP'NİN TUTUMUNA CEVAP: BAKANLARI BEN BELİRLERİM
Ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Davutoğlu'na HDP'nin milletvekillerinin belirlenmesine ilişkin tutumu soruldu. Davutoğlu, "62. Hükümet döneminde benim oluşturduğum Bakanlar Kurulu'nu Cumhurbaşkanımıza arz ettim. Cumhurbaşkanımız anayasal olarak daha önceki bütün cumhurbaşkanlarında olduğu gibi onaylar ve o anlamda istişarede bir söz hakkı da vardır o ilişkinin doğası gereği ortaya çıkan. Bunu tartışmaya açtıktan sonra HDP'nin, gelecek üyelerin kendisine danışılmasını istemesi tam anlamıyla bir tutarsızlıktır. Ben ne yapacağımı bilirim. Anayasa ne derse onu yaparım. Eğer böyle bir ithamda bulunmasalardı, belki bir istişare ihtiyacı hisseder veya demokratik süreçlere duyduğum saygı gereği belki de bir istişarede bulunur, sorabilirdim. Ama bana hakaret ettikten sonra, anayasal çizgi dışına çıkıp benden bir tavır beklemeye de hakları yok. Bakarım, anayasa ne diyorsa onu yaparım Cumhurbaşkanının beni görevlendirmesi halinde. Bunun gereği olarak da ümit ederim ki diğer partiler de bu hükümete katılırlar, tekliflerimizi yaparız, kabul edenler eder. Edilmezse bağımsız atanır ama bu ülke hükümetsiz kalmaz." şeklinde cevapladı.
OKULLAR 28 EYLÜL'DE AÇILACAK
Davutoğlu, son bir soru üzerine de önceden öngörülen tarih 14 Eylül olan okulların açılmasının 28 Eylül Pazartesine ertelendiğini bildirdi.
CİHAN