Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi (GÜSAM) Başkanı Ercan Taştekin, Ankara'daki hain terör saldırısına ilişkin çarpıcı tespitlerde bulundu.
Terör olaylarında hedef alınan insanlarla ‘psikolojik üstünlük’ mesajı verilmek istendiğini anlatan Taştekin, "Amaç toplum, hatta dünya kamuoyunu etkilemektir. Bu, bir psikolojik güç mücadelesidir. Stratejiler ve atılan adımlar buna uygundur. Ankara saldırısının da etkin bir şekilde topluma korku salması amacıyla, haber öncesi saatlerine yakın bir zamanda planlanmış olmasının bir anlamı var." ifadelerini kullandı.
Birgün Gazetesi'ne konuşan Taştekin, yayın yasağı ile ilgili yaptığı değerlendirmede, "Elbette medya mensupları bu olaylarda dikkatli olmalı ve etik değerlere riayet etmeli. Çünkü terörün esas amacı geniş kitleler üzerinde olumsuz bir etki yaratabilmek. Ne var ki şahit olduğumuz türden yayın yasakları buna yönelik değil. Yasak, siyasi iradenin terörle mücadele konusunda yaptığı büyük hataların bedeli olarak topluma dayatılıyor. İktidar, oy ve itibar kaybetme endişesiyle bu tür olayların detaylarını toplumdan gizlemeye çalışıyor. Bu son derece riskli bir yaklaşım. Sırf bu nedenle sorunun ne olduğu ortaya konamaz ve çözüm bulunamaz!" ifadelerini kullandı.
Emniyete atama yapılmaması büyük vebal
Taştekin konuyla ilgili şunları söyledi: "Tepe yöneticinin bir otoritesi ve yaptırım gücü olmazsa, bırakın terörle mücadeleyi pasaport ve sürücü belgesi işlemleri bile yürütülemez. Tüm birimlerinin koordineli, şeffaf ve hesap verebilir olması aynı zamanda tek elden denetlenebilmesi şarttır. Oysaki emniyette 5 aydır asil müdür yok. Bu da üretemeyen, koordine edemeyen, denetleyemeyen, bir emniyet demek. Peki, neden uzun süredir bir müdür atanmıyor? Kamuoyuna yansıyan tez çok üzücü. AKP iktidarı, farklı düşüncelerin birbiriyle çekişmesinden dolayı atama yapamıyor. Bu büyük bir vebal ve siyasi sorumsuzluk.
Bürokrasi siyasallaştı, öncelik toplum güvenliği değil!
Uzun süredir, bürokrasinin siyasallaşmasından kaynaklanan vahim bir süreçle karşı karşıyayız. Esas kaygı toplumun güvenliği değil! Devlet kendi işini yapmıyor. Bürokrasi çıkarlar nedeniyle ‘politize’ edildi. Bu nedenle bürokrasinin siyasileri çok yanlış yönlendirdiğini ve bilgilendirdiğini görüyoruz. Başbakan Davutoğlu’nun “Canlı bombaları biliyor ama yakalayamıyoruz” gafı buna bir örnek. Yaşananlar ve üzerine yapılan açıklamalar, Türkiye’yi bir üçüncü dünya ülkesi gibi gösteriyor.
Tedbirler çağdışı
Üzerinde tartışılan iki güvenlik önlemi var. Biri, polisin görünür kılınmasıyla ilgili. Bu uygulamayla ancak taciz, yankesecilik gibi konularda başarılı olursunuz. Artık gelişmiş metropoller insansız hava araçlarıyla denetleniyor. 2016’da, 1966 ya da 76’nın yöntemlerini kullanarak başarılı olamazsınız. Bu katliamları ancak etkin bir istihbarat servisiyle önleyebilirsiniz. Terörle mücadelede esas olan; problemi çözmeye yönelik güvenliktir. Etkin bir istihbarat servisiniz olmadan, birikim, deneyim ve donanımdan yoksun bir anlayışla bu büyük katliamlar engellenemez. Diğer bir güvenlik tartışması; her sokağı bir polise zimmetlemek. Yani bekçilik sistemine geri dönüş. Burada da insanın aklına ‘üç ay boyunca tankla giremediğiniz bir sokağın güvenliğini, bir polisle mi sağlayacaksınız?’ sorusu geliyor.
İstihbarat çökerse saldırılar yoğunlaşır
İstihbarat ve terörle mücadele konusu çok karmaşık bir yapıdır. Bu alanda çok güçlü olmanız, gücünüzü doğru yere yönlendirmeniz ve kullanmanız gerekir. İstihbarat zafiyetlerini virüs giren ve hastalanan insan bedeni gibi düşünebiliriz. Sisteminiz zayıflamaya başladığı andan itibaren saldırılar yoğunlaşır. Bu başka ülkelerin istihbarat servisleri de olur, taşeron örgütler de... Sistem çok zayıfladı. Yönetim zafiyeti olduğu sürece olayların sıklığı artacaktır. Esas korkulması gereken bu. Şeffaf, sorgulanabilir, hesap verebilir bir yönetim tarzı olmadığı için kaos büyüyor.
Ucu açık istihbarat raporları
Türkiye’nin istihbarat refleksi yok edildi. Eylemleri gerçekleştirenler Türkiye’nin güvenlik şemsiyesinin ve istihbarat sisteminin delik deşik olduğunu göstermek için üst üste en zor yerleri seçip mesaj veriyor. Adeta bizim istihbarat sistemimizle alay ediyorlar. Müttefik olduğunuz devletler bile artık kendi güvenlikleri üzerine kendileri yoğunlaşıyor. Ucu açık istihbarat raporu yazarak kamuoyunda kendinizi temize çıkaramazsınız.
Şaşırtıcı olan siyasi iktidarın refleksleri
Taştekin, “Saldırının PKK tarafından gerçekleştirilmiş olması muhtemel” derken PKK’nin tarz değiştirdiğinden de söz ediyor. Taştekin, siyasi iktidarın reflekslerine de dikkat çekiyor: “Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesiyle başlayan süreç, ikinci Ankara vakasıyla intihar eylemine dönüştü. Bir eylem farklılığına gidildiğini görüyoruz. Bu olayın arkasından da PKK’nin çıkması şaşırtıcı olmayacak. Esas şaşırtıcı olan devletin tespitleri. Zaten karmaşık bir konu olan terör, ‘kokteyl örgüt’ tarzı açıklamalarla daha da çözülmez hale getiriliyor” diyor.
(KAYNAK: BİRGÜN)