DEM'den CHP'ye: Çözümün karşısındaysanız sözünüzü açık söyleyin

Partisinin grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, CHP lideri Özgür Özel'in süreç komisyonunun politikalarına ilişkin ifadelerine ve partisine yönelik eleştirilerine tepki gösterdi. Özel'in ifadelerinin "aşağılayıcı" olduğunu savunan Bakırhan, "Bu sorunun çözümünün karşısındaysanız, sağa sola çekmeden, yaftalamadan sözünüzü söyleyin" dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Meclis grup toplantısında açıklamalarda bulundu. CHP lideri Özgür Özel'i eleştiren Bakırhan, "Biz Meclis’te barış için yasa konuşurken, sokaklarda barışı toplumsallaştırırken, siz kürsüden neden bir halkı aşağılayıcı sözler kullanıyorsunuz?" diye sordu.

Bakırhan konuşmasına, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Dilan Karaman'ı anarak başladı. Bakırhan, yoğun bakımda tedavisi devam eden Hüseyin Aykol'un da bir an önce sağlığına kavuşmasını diledi.

Devamla Roman toplumunun kimlik mücadelesini paylaştıklarını kaydeden Bakırhan, Roman yurttaşlara yönelik ayrımcı politikaların karşısında olduklarını vurguladı.

Yarın, 3 Aralık Engelliler Günü olduğunu anımsatan Bakırhan, engellileri esas alan düzenlemelerin hayata geçirilmesi taleplerini yineledi. 2026 bütçesinde engelliler için 1,2 pay ayrıldığını vurgulayan Bakırhan, bu oranın yetersizliğine dikkat çekti. Bakırhan, bu oranın yüzde 10'a yükseltilmesi gerektiğini söyledi.

SÜREÇ KOMİSYONUNUN İMRALI ZİYARETİ

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun İmralı ziyaretine ilişkin de konuşan Bakırhan, "Komisyonun İmralı ziyareti çözüm yolunda atılmış çok önemli bir adımdır. Bu Türkiye’deki çözüm aklının da bir başarısıdır. Kardeşlik hukukumuzu, çatışma zemininden çıkartıp yasal ve demokratik zemine kavuşturma zamanıdır. Heyet İmralı adasına gidince kıyamet mi koptu? Oraya gidiş barış yolunda önemli bir eşiği aştı. 4 Aralık'ta komisyon yeniden toplanacak ve heyet görüşme tutanağını paylaşacak" dedi.

Bakırhan, İmralı'daki görüşme tutanaklarının kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini kaydederek, "Söz değil artık pratik adımlar zamanıdır. Türkiye barış için sözünü söyledi. Artık bu sözleri hayata geçirme zamanı olduğunu belirtmek gerekiyor. Şimdi sorumluluk Meclis’te, bütün partileri Kürt meselesinin çözümüne ve demokratikleşmesine sahici katkı sunmaya çağırıyorum" ifadelerini kullandı.

ÖZGÜR ÖZEL'E TEPKİ

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e yönelik eleştirilerde bulunan Bakırhan, "Biz Meclis’te barış için yasa konuşurken, sokaklarda barışı toplumsallaştırırken, siz kürsüden neden bir halkı aşağılayıcı sözler kullanıyorsunuz Sayın Özgür Özel?" diye sordu.

CHP'nin partilerine bazı ithamlarda bulunduğunu savunan Bakırhan, "Sayın Özel bize 'celladınıza aşık olmayın' diyor. Halkımız barış içinde eşit ve özgür yaşamak istiyor. Biz celladı çok iyi tanırız. Cellatları mezarlıklarımızdan, faili meçhullerimizden, direndiğimiz zindanlarımızdan çok iyi biliyoruz. Kimse bu hafızanın üzerine ucuz metaforlarla yaklaşmasın. Cellat defterini açacaksak hepiniz borçlu çıkarsınız. Bu sorunun çözümünün karşısındaysanız sözünüzü açık söyleyin" ifadelerini kullandı.

Bakırhan, özetle şu ifadeleri kullandı:

"Barış kapısı açıldığında eşikte durmak siyaset değildir. Biz bu kapıdan tüm Türkiye halklarının geçmesini, kimsenin geride kalmamasını istiyoruz. Kürt meselesi yalnızca Kürtlerin değil, 86 milyonun sorumluluğudur; çözüm de birlikte üretilmelidir. Yüzyıllık acılar ancak geniş bir toplumsal mutabakatla, tüm renklerin yer aldığı ortak akılla çözülebilir. Bu süreç bizler açısından hiçbir partiye angaje olmak değildir; ülkenin yüz yıllık meselesine çözüm arıyoruz. Bizim hattımız üçüncü yoldur: Ne başkalarının vagonu oluruz ne de çözümü erteleyenleri makul görürüz. Yolumuza ortak paydaları büyüterek, yapıcı dili koruyarak ve kararlılıkla devam edeceğiz. Ve sonunda hep birlikte barışa ulaşacağız.

Biz ortak paydaları büyütmeye çalışırken ana muhalefet partisinin lideri, partimize ve tabanımıza bazı ithamlarda bulunuyor. Öyle anlaşılıyor ki Sayın Özel, kurultay kürsüsünden bize 'Stockholm sendromu' teşhisi koyuyor, 'Celladına aşık olmayın' diyor. Biz de soruyoruz: Biz Meclis’te barış için yasa konuşurken, sokaklarda barışı toplumsallaştırırken, siz kürsüden neden bir halkı aşağılayıcı sözler kullanıyorsunuz?

"UCUZ POLEMİKLER VE ANLAMSIZ KAVGALARA BAŞVURMAK SİYASETSİZLİKTİR"

Sözü çözüm için kurmak varken, ucuz polemikler ve anlamsız kavgalara başvurmak siyasetsizliktir. Biz demokratik siyasi çözümü esas alan mücadele ve müzakere partisiyiz. Halkımız barış içinde eşit ve özgür yaşamak istiyor. Böyle bir halkı sendromla itham etmek demokratik siyaset midir? Kürt halkına saygı duymak bu mudur? Biz bu coğrafyada halklar, inançlar, devrimciler, ezilenler olarak celladı iyi tanırız. Cellatları mezarlıklarımızdan, faili meçhullerden, yakılmış köylerimizden, direndiğimiz o zindanlardan iyi biliriz. Kimse bu hafızanın üzerine ucuz metaforlarla yaklaşmasın. Cellatlığımıza soyunan çok oldu, haklısınız, ama bizi kurban yapmaya kimsenin gücü yetmedi ve yetmeyecek.

Herkes çok iyi bilsin ki “cellat” defterini açacaksak, geçmişi konuşacaksak hepiniz borçlu çıkarsınız. Herkesi polemikçi ve tutarsız dilden vazgeçmeye; çözüme ve barışa katkı sunmaya çağırıyorum. Açık konuşun. Bu sorunun çözümünün karşısındaysanız, sağa sola çekmeden, yaftalamadan sözünüzü söyleyin. Ana muhalefet partisi süreç karşıtlarının çekim merkezi olmaya adaysa büyük bir yanlış yapar. Buradan iktidara yürürüm stratejisini düşünüyorsa kaybeder. Bu vesileyle bir kez daha CHP Genel Başkanlığına seçilen Sayın Özgür Özel’i tebrik ediyoruz. Başta ana muhalefet partisi olmak üzere bütün muhalefet partilerine, yüz yıllık meselenin çözümünde ellerini taşın altına koymaya, sorumluluk ve inisiyatif almaya çağırıyorum. Barışa ve çözüme ortak olan kazanır."

ÖZEL NE DEMİŞTİ?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin 39’uncu Olağan Kurultayı’nda Türkiye’nin siyasal iklimine dair değerlendirmelerde bulunmuş, "Stockholm sendromu" benzetmesinde bulunmuştu.

Özel, şunları söylemişti: "19 Mart darbesi bir bütün olarak siyaset kurumunu, halkın seçme, seçtikleri tarafından yönetilme hakkını hedef almaktır. İşte tam bu nedenle biz bir mevzi olarak partimizi değil, bir cephe olarak demokratik siyaseti savunuyoruz. Herkesi de bizi değil, kendi varlıklarını ve çok partili rekabeti savunmaya davet ediyoruz. Herkesi canı istediğinde ‘Şu parti kapatılsın, kapatmıyorsa Anayasa Mahkemesi de kapatılsın’ diyenlerin demokratlığını hatırlamaya davet ediyorum. Bir Stockholm Sendromu’na kapılmamaya, dün elinden zor kurtulduğumuz celladımıza aşık olmamaya davet ediyorum. Meydanların susmadan haykırdığı gibi; kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz."

DEM Parti, "celladına aşık olmak" ve "Stockholm sendromu" benzetmelerini eleştirirken Özel, bu ifadeleriyle DEM Parti'yi kastetmediğini belirtmişti. Özel, "DEM Parti’yi doğrudan hedef almadım" ifadesini kullanmış ve tartışmayı sürdürmeyeceğini bildirmişti.

"KUZEY VE DOĞU SURİYE’DEN TÜRKİYE’YE UZANAN BİR DOSTLUK ELİ VAR"

Bakırhan, Suriye'deki gelişmelere ilişkin de Alevilere yönelik saldırılara dikkat çekti. "Bu saldırıları en güçlü bir şekilde kınıyoruz. Binlerce yıldan süzülüp gelen çoğulcu yapısını yok etmek isteyen herkes, kendisini de ülkesini de ateşe atmış olur. 10 Mart’ta Alevilere dönük yapılan sistematik ve toplu katliamların cezasız bırakılması bugünkü saldırıları teşvik ediyor" diyen Bakırhan, "Dünyanın ve bölgenin neresinde olursa olsun Alevi kardeşlerimize vurulan en ufak fiskeyi kendimize vurulmuş bir tokat olarak değerlendiririz" ifadelerini kullandı.

Devamla  Kuzey ve Doğu Suriye’den özellikle Türkiye’ye uzanan bir "dostluk eli" olduğunu söyleyen Bakırhan, bu elin tutulması gerektiğini söyledi.

Bakırhan, şöyle konuştu:

"Türkiye’nin ve bölgenin en önemli gündemlerinden biri de Suriye’deki gelişmelerdir. Suriye’de Ahmed Şara ismini, kıyafetini, rejimi değiştirdi. Ama soru şu: Tekçi yapıyı da değiştirecek mi? Pratiklere bakınca görünen tablo, yeni bir sayfa değil, eski kitabın devamı. Tekçi ve inkârcı zihniyet Suriye’nin 60 yılına mal oldu. Bu ülke başka bir 60 yıl daha aynı hatayı kaldıramaz.

Bakın, Suriye’nin sahil bölgesinde yaşayan Alevilere yönelik saldırılar kabul edilemez. Bu saldırıları en güçlü bir şekilde kınıyoruz. Binlerce yıldan süzülüp gelen çoğulcu yapısını yok etmek isteyen herkes, kendisini de ülkesini de ateşe atmış olur. 10 Mart’ta Alevilere dönük yapılan sistematik ve toplu katliamların cezasız bırakılması bugünkü saldırıları teşvik ediyor. Suriye üzerinde ilişkileri olan Türkiye, Alevilere dönük saldırılara karşı rejimi uyarmalı, bu yanlıştan vazgeçmelerini sağlamalı. Dünyanın ve bölgenin neresinde olursa olsun Alevi kardeşlerimize vurulan en ufak fiskeyi kendimize vurulmuş bir tokat olarak değerlendiririz.

"KÜRTLERİN SURİYE’DE ELDE EDECEĞİ KAZANIMLARDAN KAÇMAK KİMSEYE KAZANDIRMAZ"

Meclis, siyasi parti üyelerinden oluşan bir komisyon kurarak Suriye’ye gitmeli ve Alevi halklarının sorununu dinlemeli. Koalisyon güçlerini ve Suriye üzerinde ilişkileri olan bölge devletlerini de Alevilere dönük saldırılara karşı sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.

Öte yandan bunlar olurken Suriye’nin Kuzeydoğusundaki yönetim bir yandan Suriye’de çözümü arıyor, bir yandan da komşu ülkelere dost eli uzatıyor. Kuzey ve Doğu Suriye’den özellikle Türkiye’ye uzanan bir dostluk eli var. Artık bu elin tutulması gerekir. İlham Ahmed, bu hafta sonu partimizin düzenleyeceği uluslararası konferansa davetliydi. Henüz bir dönüş sağlanmadı. Sorusu olanlar sorularını sorsun, endişelerini yerine getirsin. Diplomasi ne için var? Çözümden kaçmak, Kürtlerin Suriye’de elde edeceği kazanımlardan kaçmak kimseye kazandırmaz. Getirin, oturun, konuşun, anlaşın. Diplomasi bunun için var. Diyalog bunun için var. Çözümden kaçmak kimseye kazandırmaz ama diyalog ve temastan bütün bölge kazanır."

"ASGARİ ÜCRET YOKSULLUK SINIRININ YARISINA ÇIKARILMALI"

Bakırhan, konuşmasının son bölümünde ekonomiye yönelik değerlendirmelerde bulundu. Halkın yeni yılda geçerli olacak asgari ücreti beklediğini vurgulayan Bakırhan, "Asgari ücret yoksulluk sınırının yarısına çıkarılmalı" dedi.

Bakırhan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Türkiye’de dert bir değil bin; en büyüğü de geçim sıkıntısı ve üretimden kopmadır. Bakın, tarım ve hayvancılıkta topyekûn bir çöküş yaşanıyor. Onlarca yıl dünyanın dört bir yanına ihracat yapan Türkiye bugün, dünyanın ikinci büyük canlı hayvan ithalatçısıdır. 2024 yılında 514 bin 869 baş hayvan ithal edilmiş, bunun bedeli 788 milyon dolar olmuştur. 2026 yılı için öngörülen rakam daha da ağırdır: 450 bin baş sığır ve 70 bin ton kırmızı et ithalatı yapılacak. Peki ihracat ne? İhracat: 0.

Yakın geçmişte Kars’tan araçlara hayvanlar yüklenir, hem iç piyasaya hem de Ortadoğu’nun dört bir tarafına giderdi. Şimdi ne hayvancılıktan eser kaldı, ne ihracattan… Hayvancılıkla uğraşanlar yem alamıyor, meraya çıkamıyor, girdi maliyetlerini karşılayamıyor. Yakıt pahalı, gübre pahalı, su pahalı, elektrik pahalı, teşvikler yetersiz.

"TEK BİR ÖNERGEMİZİ BİLE KABUL ETMEDİLER"

Sonuç? Üretici üretimden kopuyor, et fiyatı yükseliyor, halk dünyanın en pahalı etini almak zorunda bırakılınca kimse et yiyemez hale geliyor. Milyonlarca insan yeterli beslenemiyor, hakkıyla barınamıyor. Yapılan hesaplamalara göre son 10 yıla bakıldığında, enflasyon yaklaşık 10 kat artarken konut fiyatları ise 20 kat artmış. Yıllardır 'yeni ev yapalım, kriz çözülür' dediler. Bugün yine aynı şeyi tekrar ediyorlar. Hep aynı yoldan giderek farklı bir yere varmak istiyorlar.

Bakın, vatandaş fazla bir şey istemiyor. Milyonlarca insan ilk çağdan beri insanlığın sahip olduğu temel beslenme ve barınma ihtiyacını karşılamak istiyor. Bu temel ihtiyaçların karşılanması için 2026 bütçesi komisyonda görüşülürken onlarca önerge verdik, sadece birkaçını sayacağım: Barınma hakkı için adım atılması, çiftçilerin belli miktarda borçlarının silinmesi, emekli maaşlarının en az yoksulluk sınırının yarısına çıkarılmasını defaatle söyledik, hanelere ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz doğalgaz ve elektrik sağlanması, asgari ücretin yoksulluk sınırının yarısına çıkarılması… Ve bunları çoğaltabilirim.

Tek bir önergemizi bile kabul etmediler. Niye? Kaynak yokmuş. Herkes bilsin ki kaynak var ama iktidar kaynağı halka, emekçilere ve yoksullara ayırmak istemiyor. Ortada bir kaynak sorunu değil, siyasi irade sorunu var."
02 Aralık 2025 16:09
DİĞER HABERLER