Eski HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu yargılandığı davada duruşmaya katılarak mahkeme heyetinin çekilmesi gerektiğini söyledi.
AİHM’in Kasım 2016’dan bu yana Edirne Cezaevi’nde bulunan Demirtaş’ın salıverilmesi yönündeki kararının ardından Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’ne tahliye başvurusu yapılmıştı.
Mahkeme, AİHM’in kararının kesin olmadığını belirterek Demirtaş’ın tahliye talebini reddettmiş, bu karar bir üst ağır ceza mahkemesinde onanmıştı.
HDP’li siyasetçi, bugünkü duruşmaya çıkmadan günler önce “Ankara’daki duruşmada yüzüme nasıl bakacaklar bilmiyorum. Fakat beklesinler, duruşmaya geliyorum. Söyleyeceklerim var…” demişti.
‘Mahkeme heyet çekilmeli’
Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre Demirtaş, Kürtçe başladığı savunmasında ilk olarak ‘PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin son bulması için’ açlık grevini sürdüren HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’i ‘selamladı’ ve ‘tecridin’ son bulması gerektiğini söyledi.
HDP’li siyasetçi, mahkemeye şöyle seslendi: “Mahkeme heyetinden iki talebim olacak. Mahkeme heyeti olarak tarafsız ve bağımsız yürütemeyeceğiniz gerekçesiyle öncelikle heyet olarak çekilmelisiniz, aksi halde reddi hakim talebinde bulunacağız. Beni sahte bir Twitter hesabından atılan tweetlere dayanarak tutukladınız. Üstelik bu deliller bugün cemaat üyesi olmakla suçlanan kişiler tarafından hazırlandı ve siz bunlara dayanarak beni tutukladınız.”
‘Avukatım demişti’
Demirtaş savunmasında şunları söyledi:
“Bunu çok iyi hatırlıyorum, avukatım şöyle olacak demişti: ‘AİHM tahliye kararı verecek, İstanbul’daki dosya, Bölge Adliye Mahkemesi’nde (BAM) onaylanacak ve siz de buna dayanarak Demirtaş’ı tahliye etmeyeceksiniz’ Ve geldik bugüne. O dosyayı dışarıda bıraktınız. Bakın, Yargıtay kararları var. Hem de bir tane de değil. Bu konuda verilmiş istinaf kararı, Yargıtay 5’inci uyuşmazlık mahkemesinin, Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi’nin… Deniliyor ki; ‘Bir sanığın aynı dönem içerisinde temadi kesilmeden işlediği iddia edilen benzer suçlar hatta soruşturmalar varsa birleştirme hususu değerlendirilmeden esas hakkında karar verilmesi yasaya aykırıdır.’ Bozma nedenidir. Biz bunları istinafa da sunduk.
Beni ilk tutuklatan savcı neden Elazığ ve İstanbul dosyalarını birleştirmedi biliyor musunuz? ‘Bunlar çok uyduruk, bundan bir şey çıkmaz, bunları birleştirmeyelim onlar orada kendi halinde yürüsün gitsin’ diye birleştirmediler. Çünkü hani ‘propaganda’ demek için kör, sağır, vicdansız, ahlaksız olmak lazım, o mahkeme öyle yaptı. Barış konuşmamıza ben ve Sırrı Süreyya beye en ağır cezayı öngörerek ve fiili tahliyemi engelleyecek süreci öngörerek ve ilginçtir dört yıl sekiz ay neye tekabül ediyor biliyor musunuz siyasi yasak açısından? 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de kurtarıyor. Hayır, benim niyetim yok ama 2023 için fakat öyle hesap yapılmış, ince bir mühendislik hesabı. Ola ki Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi buna uymak zorunda kalırsa, bu dosyada tahliye kararı verirse, Demirtaş tahliye olmasın ve siyasi yasağı da 2023’ü aşsın. Matematik, mühendislik hesabı bu. Ve İstanbul İstinaf Mahkemesi, bütün dünyanın gözü önünde aleni bir şekilde hiç sıkılmadan, üyelerinden biri de sekiz-10 yıl önce AKP’li bir avukat. Benim kararımı onaylayan avukatlardan biri hakimliğe geçmiş, jet hızıyla da istinaf üyesi olmuş, bir HDP’linin dosyası önüne gelince de belli ki siyasetteki atmosfer, yaratılan algı oradaki hakimlere ne yapması konusunda açık bir direktif anlamına gelmiş. Kendilerinin yıllardır önünde bekleyen yasaları bir tarafa itip, usule yasaya, her şeye aykırı olan bu dosyayı gerekçesiz bir şekilde onayladılar.”
‘Dünya Erdoğan’a mı kalacak?’
İstinaf Mahkemesi benim kararımı onadığı esnada Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, Recep Tayyip Erdoğan’la fotoğraf veriyordu. Bunların hiçbiri tesadüf değil. Yine diyorum, krala yaslanan düşer. Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmamış, Erdoğan’a mı kalacak?
Adalet Bakanlığı’na yazı yazılmasına karar veriyorsunuz. Diyorsunuz ki; ‘Kesinleşip kesinleşmediğinin sorulmasına…’ Ama bir önceki cümle diyorsunuz ki; ‘Kesinleşmediği için tahliyesinin reddine…’, ikinci cümlede, ‘Kesinleşip kesinleşmediğinin Adalet Bakanlığı’na sorulmasına…’ Adalet Bakanlığı kim? AİHM’deki karşı taraf. Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı açtığım davanın karşı tarafına yazıyorsunuz.
‘Bakanlığın haddine mi?’
O kadar hukuk bilginiz vardır herhalde. AİHM kararı kesinleşmiş mi, kesinleşmemiş mi, kesinleşmeden mi uygulanır, nasıl uygulanır? Bunu neden Adalet Bakanlığı’na soruyorsunuz. Mehmet Uçum’a niye sormadınız? Keşke ona yazsaydınız. O karar veriyor, Saray adına kendisi yürütüyor bu işleri. Dolayısıyla aleni bir şekilde taraf tuttunuz. Kararların kimler tarafından verildiğine gerekçeniz de atıf yaptınız. Yani resmen şunu demek istediniz bana ve kamuoyuna: ‘Kararı biz veremiyoruz, Adalet Bakanlığı’na yazdık, onlar ne derse öyle yapacağız.’ Adalet Bakanlığı’nın ne işi var sizin ara kararınızla ilgili yorum veya görüş belirtmeye? Haddine midir? Siyasi bir taraftır, mahkemede de karşı taraftır. Türkiye Cumhuriyeti devletini, hükümetini Adalet Bakanlığı temsil etmiştir AİHM’de. ‘Demirtaş-Türkiye kararı’dır AİHM kararı. Adalet Bakanlğı’nın avukatları ve hukuki temsilcileri orada Hükümet adına savunma yapmıştır. Ama siz ona soruyorsunuz; ‘Demirtaş kararını uygulayalım mı, kesinleşti mi?’ diye. Dolayısıyla tarafsızlığınızı aleni bir şekilde yitirmiş oldunuz.
‘Aleni bir çarpıtma’
(Yargılandığı mahkemenin tahliye talebini reddettiği yazısında ‘Demirtaş savunmadan kaçtı, savunma yapmadı’ ifadesi üzerine) Ara kararınızdaki gerekçelerden biri de savunmadan kaçtığım ve savunma yapmadığımdır. O yüzden yargılamanın uzadığını söylüyorsunuz. ‘Yargılamanın uzaması mahkemenizden değil; sanıktan kaynaklıdır’ diyorsunuz. Açık, aleni bir çarpıtma yapıyorsunuz. AİHM uzun yargılamadan söz etmiyor ki. AİHM uzun yargılamadan ihlal vermiş değil. Uzun tutukluluktan ihlal vermiş. Ama siz burada, ‘Demirtaş’ın veya sanığın bilinçli uzatması nedeniyle bu noktaya geldi’ diyorsunuz. Ortada uzun yargılama tartışması yok. Ne bizim böyle bir itirazımız var Ne AİHM’in böyle bir kararı var. Ama siz çarpıtıyorsunuz. Diyorsunuz ki; ‘Uzun tutukluluk bizden değil sanıktan kaynaklandı.’ Burada da çarpıtıyorsunuz, benden kaynaklandığını iddia ederek, 25 aydır beni yargılıyorsunuz ama 15 ay hakim karşısına çıkmadım. Sadece 10 aydır yargılanıyorum. 10 aydır sadece hakim karşısındayım. 10 ayda Türkiye’de 32 fezlekenin birleştiği 80 klasörlük dosyayı nasıl bitirebilirsiniz? Ama siz bitirmemiş olmayı da bana suçlama olarak kararınızda yöneltiyorsunuz. Görünen o ki seçim meydanlarında ‘Bu Demirtaş niye ceza almadı’ diye bağırır, çağırırken siz kendi üstünüze alınmışsınız. Bence alınmayın. 80 klasörlük, bizim sunduğumuzla birlikte 130 klasörlük belki bir şeye dönüşecek. Mesele uzun yargılama değil uzun tutukluluktur bu aşamada.
‘Böyle adli kontrol duymadım’
Ben savunmadan da kaçmadım. Her aşamada savunmamı yaptım. Bir duruşmada avukatlarım ısrarla ‘Adli tatil sırasında duruşma vermeyin’ dediler. ‘Burada değiliz’ dediler haklı olarak. Ben de SEGBİS’e çıktım, avukatlarım yok diye savunma yapmadım. Onun dışında ben hangi savunmadan kaçtım? Ne suçlama var ki ben savunmadan kaçacağım? Çarpıttınız, tarafsızlığınızı açık, aleni bir şekilde yitirdiniz.
Kararınızda diyorsunuz ki, ‘Sanığın duruşmalarda adli kontrol şartına uyacağına dair herhangi bir beyanda bulunmadığı…’ Bunu tartışmaya bile gerek yok ama CMK’de böyle bir şey var mı ya hu? ‘Biz seni serbest bırakacağız ama söz veriyor musun, yurt dışına kaçmayacaksın?’ Böyle mi olur adli kontrol? Ben duymadım. Ben hiç daha önce adli kontrol almadım ama avukatlarım aldı. Böyle bir uygulama yok. Sanık çıkıp, ‘Ben adli kontrol kurallarına uyacağıma namusum, şerefim üzerine söz veriyorum’ mu diyecek, ne diyecek? Türkiye’de hiçbir mahkeme kararında böyle bir şey yok. Ya denir ki, ‘sanığın adli kontrol şartına uymayacağı anlaşıldığından’ ya da ‘uyacağı anlaşıldığından…’ Sanığın, benim beyanıma bağlı kalarak mı siz tahliye kararı verecektiniz. ‘Ev hapsi verseniz evden çıkmayacağım, kelepçe verseniz kaçmayacağım.’ Bunu mu demem gerekiyordu? Ben şunu dedim: ‘Sizden tahliye talep etmiyorum. Siz beni tutuklamadınız. Tahliyeme kararı siz veremezsiniz. Veremezsiniz.’ Ben sizden bugün de tahliye talep etmiyorum.
‘Beni tutuklamadınız, rehineyim’
Yaşım gelse 90’a, ağzımda diş kalmasa, burada hala tutukluysam o halimle ‘Sizden tahliye talep etmiyorum’ diyeceğim. Siz beni tutuklamadınız. Ben bir siyasi rehineyim. O yüzden sizden tahliye talep etmedim. ‘Adli kontrol şartına uymayacağım’ falan filan… Ben kaçmayacağımı adli kontrolle ilgili değil beni kovsanız kaçmayacağımı belirttiğim için belirttim. Yoksa sizden ne adli kontrol istedim ne de tahliye talep ettim. ‘Siyasi rehine niye tahliye talep etsin ki’ dedim.”
HDP’li siyasetçi, reddi hakim talebinde bulundu.
Hüküm giymişti
AİHM’in kararı, Demirtaş tutukluyken verilmişti. Ancak daha sonra Demirtaş’ın 2013’teki Nevruz konuşması nedeniyle İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen dört yıl sekiz aylık hapis cezası istinafta kesinleşmişti. Artık tutuklu değil hükümlü statüsünde bulunan HDP’li siyasetçi için tutukluluğa yönelik verilen AİHM kararı geçersiz kılınmıştı.