Deniz Baykal’a çok kızıyorum. Çok kızıyorum çünkü çeyrek asır Türkiye’yi ve Türk halkını CHP ile aldatmış.
Üstelik siyasetin tabiatına aykırı olarak CHP’yi ülkenin tek kurtarıcısı, devletin varlığının sebebi ve ‘kutsal seçilmişler’ in partisi gibi yansıtmış.
Bu yüzden ilk karşılaştığımda, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı olarak Türkiye’yi yıllarca boş umutlarla neden oyaladığının hesabını soracağım.
Doğrusu CHP’nin Bugün ki siyasi temsilcilerine bakınca, Baykal’ın ‘kumdan bir kale’yi bize yıllarca dev aynasından nasıl yansıttığını hatırladıkça içim acıyor.
Öyle ki! CHP’de devletin değişik kademelerinde çalışmış, tecrübeli, akademik kariyeri yerinde, Profesör, büyükelçi, mühendis gibi sıfatları vitrine çıkarırken, söz konusu kişileri halkın yakından tanımasına fırsat verecek tavır ve davranışlarına engel olmuş.
Hatta bugün halkın gözünün içine baka baka hakaret edenlerin; vizyondan uzak, halkın tüm değerlerine karşı, demokrasiyi kendileri için hak, halk için lütuf gören, ‘radikal laik fundemalist’ lerden oluşan bu gruba; Deniz Baykal ‘dağları ben yarattım’ cakasıyla perde olmuş ve adeta CHP’yi tek başına sırtında taşımış.
Ve Baykal, yıllarca CHP’nin ülkenin ana muhalefeti olarak vazgeçilmezliğini pekiştirmesiyle birlikte, sevenlerinin gözünde de görevinin hakkını vermiş.
Üstelik parti içindeki ‘halka rağmenci’ CHP’lileri de idare ederek..
Bugün, Deniz Baykal’ın kaset skandalıyla CHP içindeki paratonerliğinin sona ermesi ise bizim CHP’deki bu yapıyı görmemizi sağladı.
İşin halka bakan yönüyle değerlendirdiğimizde ise, bugün CHP’deki çok seslilikle beraber bencil siyasetin boyutları vatandaş tarafından da daha kolay fark edilmesine neden oldu. Bu halk adına sevindirici bir olay.
Ancak Deniz Baykal’ı kaset operasyonu yapanların bugünleri çok da düşündüğünü söylemek mümkün değil. Bir hesapları vardı belki, ama bilinmez.
Ancak evdeki hesabın pazarda tutmadığı da besbelli.
Kaydetmem gerekirse; doğrusu Deniz Baykal’ın böyle Bizans oyunuyla aktif siyasetten uzak tutulmasına gönlüm razı değil.
Ancak olan oldu. Deniz Baykal’ın kaset skandalıyla CHP Genel Başkanlığı’ndan istifasıyla boşalan koltuğa; aday değilim-adayım ikilemiyle, medyanın da rüzgârıyla Kemal Kılıçdaroğlu oturdu.
Genel Başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu, konuşma yapacağı kürsü yerine tribünlere yönlendirilince; CHP’de bugün yaşanacakların işareti daha o gün olağanüstü kurultay salonunda ortaya çıkmış ve bu durum karşısında NTV’de canlı yayını takip eden sunucu Oğuz Haksever,"İnsanın aklına bu salonu yönetemeyen CHP'yi nasıl yönetecek sorusu geliyor.” Deyivermişti.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun daha koltuğa ısınmadan, ülkenin önemli meselelerinin çözümünde söyledikleri ve ikircikli açıklamaları bile konunun ehemmiyeti açısından önemli. Ama CHP için kontrolsüzlüğün boyutlarının bu kadar olacağını kimse düşünmüyordu/düşünmedi şüphesiz.
Bugün ise partinin önde gelen isimleri halka hakaret dolu söylemleri ve değer yargılarını hor gören tavırlarıyla tartışmaların merkezinde duruyor.
Canan Arıtman’nın 12 Eylül Anayasa değişiklik paketi oylamasına ‘evet’ diyenleri aşağılaması, Parti teşkilatlarının Başörtülülere hakaret içeren afişler bastırması, Onur Öymen'in Dersim isyanının kanlı şekilde bastırılmasını savunması, CHP Genel Başkan Yardımcısı Hurşit Güneş'in söylediği iddia edilen "Kürtler kucağımıza oturacak" sözleri ise, halk nezdinde bardağı taşıran damladan ziyade tsunami oldu.
Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum’un, TSK için ‘kağıttan kaplanmış’ nitelemesi ise CHP’deki dağınıklığın ve çok sesliliğin, bir partiden öte kişilerin hem içindekileri hem de bulundukları çevrede halka karşı nasıl takiyye yaptıklarını ortaya koyuyor.
Görünen o ki! CHP: kağıttan kaplan diyemeyeceğim kadar zayıf ve tam bir ‘kumdan kale’den ibaret.
Hatta bir üf/lesem (yok yok, hoh! Diyeyim. Neme lazım! Kalkıp ta hemen birilerinin, ‘ bak CHP’ye büyü yaptılar, üfleyip duruyorlar’ iddiasında bulunabileceğini göz önüne alarak) anında yıkılacak kadar zayıf durumda.
Öyle ki, yılların CHP’lisi Tarhan Erdem’in, ‘CHP yönetilemiyor’ çığlıkları everest’ i aştı ama maalesef CHP’de yankı bulamıyor.
Bırakın muhalefet olarak ülke yönetimi için alternatif program ve projeler dillendirmeyi, halkın beklentilerini dahi göremeyen bir tavır var CHP’de.
Üstüne üstlük perdenin yıkılmasıyla halkın değer ve moral değerlerini hor gören, aşağılamada ısrar eden bir davranış bozukluğu yansıyor kamuoyuna. Ancak ‘CHP’nin bu durumu Kemal Kılıçdaroğlu’nun görevi’ der geçerim.
Ama Baykal’ı affedemem. Çünkü yıllarca bu duruma perde olan CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, kamuoyuna öncelikle bir özür borcu olduğuna inanıyorum ve bir açıklama bekliyorum.
[email protected]