Deprem bekleyen İstanbul'a 'Kanal İstanbul' ile bir felaket daha gelebilir

Hükümete göre, ülke ekonomisini rahatlatacak bir proje; uzmanlara göreyse hem ekonomik çöküşü hızlandıracak hem de çevreye, doğaya vereceği telafisi olmayan zararlarla bir ‘felaket’in habercisi bir girişim.

İnşaat sektörünün iştahını kabartan, AKP’nin ‘büyük gelir’ elde ederek ekonomideki açıkları kapatma hayalleri kurduğu Kanal İstanbul’un 2023’te tamamlanması bekleniyor ancak her geçen gün yeni bir rant haberi geliyor.

İstanbul’da bir hafta içinde üç bina çökme haberi basına yansıdı. Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker, “Kanal İstanbul için kanun çıkarma işlemi de tam bu işaretlerin zamanına rastlıyor” diyor.

Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle yapımı planlanan Kanal İstanbul için “Kent hakkımızı elimizden alan, hayatımızı tehdit etme ihtimali olan tehlikeli bir proje” ifadesini kullanıyor Toker ve ekliyor:

“Zira bilime kulak veriyoruz. Mühendisliği ne kadar mükemmel olursa olsun, çarpık kentleşmiş, betona boğulmuş ve yakın gelecekte büyük deprem beklenen bir metropolde Kanal İstanbul’un doğayla oynamak anlamına geldiği görülüyor.”

Toker, proje kapsamında çevreye verilecek zararları ise şöyle sıralıyor:

- Yapılacak hafriyat saatte 600 kg toz emisyonu oluşturabilecek. 
- İstanbul’un nefesi kirlenecek, hava kirliliğine bağlı hastalıklar artacak. 
- 100 milyon hafriyat kamyonu seferi yapılacak. 
- Hafriyatın 5 yıl süreceği düşünülürse, saatte 2 bin 283 kamyon seferi yapılacak.
Proje için ciddi miktarda hafriyat harcanacağına dikkat çeken Toker, saatte 600 kg toz emisyonu oluşturabileceğini söylüyor.

Hafriyatın 5 yıl süreceği düşünülürse, saatte 2 bin 283 kamyon seferi anlamına geliyor. 22.5 km’lik 2 bin 283 kamyon seferi, Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliği Yönetmeliği’nde bir araç için belirtilen 0.35 kg/km toz emisyonu düşünüldüğünde saatte toplam 19.979 kg toz emisyonu havaya karışacak. Binlerce kamyonun İstanbul’un trafiğine, yollarına getireceği yük halkın ulaşım güvenliğini tehdit edecek.

Kanal İstanbul’un etkilerini anlatan Politeknik’in Ocak 2018’deki yazı dizisindeki tespitlerden bazı öne çıkanları şöyleydi:

- Proje güzergâhında mühendislik yapılarının hayata geçmesiyle, alanda heyelan, sıvılaşma, korozyon, kireçtaşlarının ergimesine bağlı büyük zemin göçükleri gibi yeni zemin problemleriyle karşı karşıya kalınması muhtemeldir.

- Projenin en yüksek kotu 140 metre. Güzergâh tesis edilirken hafriyat alımı sırasında ve sonrasında çalışma ortamındaki yükseklik farklarının yaratacağı eğim artışları nedeniyle, doğal zemin mukavemet (dayanım) özelliklerini kaybedebilecek. Doğal hali zarar gören zeminlerde depremlerle veya yoğun yağış ile birlikte şev-heyelan riskleri ortaya çıkacak.

- Proje alanı birçok gömülü fay ile kesiliyor ve Kuzey Anadolu fay hattına en yakın uzaklığı 15 km ve en kuzeydeki bölümüne uzaklığı 60 km. Olası deprem ile birlikte oluşabilecek tsunami dalgalarının kanal güzergâhına girişiyle birlikte halk deprem dışında ikincil bir tehlike ile karşı karşıya kalacak. Proje kapsamındaki dolgu adalar, Marmara Denizi depremi esnasında risk altında olacak.
29 Temmuz 2018 11:48
DİĞER HABERLER