Depremin Yükünü Atmaya Çalışan Düzce'de Yeni Kurulan Dü'nün Gayretleri Takdir Topluyor

Depremin Yükünü Atmaya Çalışan Düzce'de Yeni Kurulan Dü'nün Gayretleri Takdir Topluyor
Onur Orhan - 1976 yılında kurulan Abant İzzet Baysal Üniversitesi Düzce Meslek Yüksekokulu'na dayanan tecrübesiyle, 2006 yılında da Konuralp beldesinde yapılan yeni binasıyla eğitim ve öğretim hayatına başlayan Abant İzzet Baysal'dan ayrılarak Düzce Üniversitesi (DÜ), hem genç bir üniversite olması hem de geçmişten gelen tecrübesiyle öğrencilerine farklı imkanlar sunuyor. Kampüs alanındaki yatırımlarıyla çok kısa sürede eğitim ve öğretim hayatına başlayan DÜ, şu an itibariyle 9 fakülte, 8 meslek yüksekokulu, 10 bin 700 öğrencisi, 600'ün üzerinde akademik kadro ve idari personeli, 300'ün üzerinde Tıp Fakültesi'nde çalışan akademik kadro ve çalışanları ile birlikte eğitim hayatına sunduğu olanaklarıyla adından söz ettiriyor. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Enformatik Enstitüsü'nün University Ranking By Academic Performance (URAP) Projesi çerçevesinde dünyanın ilk 2 bin üniversitesi arasına giren DÜ, kurdukları Arıcılık Araştırma, Uygulama ve Eğitim Merkezi (DAGEM) tarafından yapılan ''Birlikte Daha Fazlasını Yapabiliriz'' projesi ile Avrupa Girişimcilik Ödülü'nü kazanarak başarıdan başarıya koşuyor. Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Funda Sivrikaya Şerifoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, DÜ'nün 5 yıl gibi kısa bir zamanda kurulduğunu belirterek, bu süre içerisinde kampüs alanındaki yatırımları kısa sürede tamamlama imkanını yakaladıklarını ifade etti. DÜ olarak hızlı ve eşit bir fiziki yapılanma içerisine girdiklerini vurgulayan Şerifoğlu, ''Kampüste eğitim alanlarımızı tamamlarken, sosyal, kültürel, spor ve sağlık alanlarını da birlikte geliştirdik. Böylece kısa sürede öğrencilerimize ve çalışanlarımıza bol çeşitlilikte hizmet sunabilir bir yerleşke alanı yaratmaya çalıştık'' dedi. Kurulduğu günden beri üniversitenin 5 bini aşkın mezun verdiğini bildiren Prof. Dr. Şerifoğlu, 10 bin 700 civarında öğrenci, 600'ün üzerinde akademik ve idari personel ve bunun yarısı kadar Tıp Fakültesi çalışanıyla büyük bir aileye döndüklerini kaydetti. DÜ'nün diğer üniversitelerden farklı bir misyona sahip olduğunu dile getiren Şerifoğlu, şöyle devem etti: ''Kuruluş aşamasında paydaşlarla birlikte geliştirdiğimiz stratejik planlama sürecinde DÜ olarak, klasik içine kapanan, toplumdan biraz kopuk ve uzak, bilgiyi kendi üretip, kendi dinleyip kendi içinde yaymaya çalışan bir üniversite olarak kalmasın, akademik bilgiyi ve deneyimi içinde bulunduğu yörenin kalkınmasına katkı veren somut proje iş birliklerinde kullansın diye bir karar aldık. Bunun en güncel örneği Yığılca ilçemizde yaptığımız biyoloji bölümünden hocalarımızın Bakanlık, Kaymakamlık, yerel yönetim, belediye ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği halinde yürüttüğü Arıcılık Merkezi projemiz. Bu projeyle mayıs ayında Avrupa Girişimcilik Ödülü'nü kazandık. Bu proje de tam bahsettiğim gibi bilimsel bilgi yoluyla ilçemizdeki doğal bir kaynak olan arının önemli bir ekonomik değere dönüşmesi sağlandı ve ilçe halkında işsiz olan hanımların, engellilerin, genç işsizlerin işlendirilmesi sağlandı. Orada çalışan işsiz kitlenin gelir seviyesi arttı. Bu tam da kalkınmaya katkı veren, bilimsel bilgiyi toplum yararına kullanan bir örnek oldu.'' 2009 yılında da Bakanlıklar ve Sosyal Güvenlik Kurumu iş birliğinde ülkede sosyal güvenlik alanında yetişmiş eleman azlığından kaynaklanan sorunu gidermek için Türkiye'nin ilk ve tek Sosyal Güvenlik Programı'nı açtıklarını belirten Şerifoğlu, bu programı 2 yıldan 4 yıla çıkarmayı planladıklarını söyledi. - ''DÜ, bilimsel bilgisini toplum yararına kullanır'' - DÜ'nün bilimsel bilgisini toplum yararına kullanan, toplumsal ve sürdürülebilir kalkınmaya katkı veren proje işbirliklerini de değerlendiren bir üniversite olarak öne çıkmak amacıyla sürekli çalıştığını vurgulayan Şerifoğlu, bu kapsamda Düzce ve yöresine çok katkı sağladıklarını belirterek, şunları söyledi: ''Genellikle üniversitelerde katkı deyince öğrenci sayısı ve öğrencilerin harcama kapasitesi hesaplanır. Çünkü herkes kendisine en iyi faydanın bu olduğunu düşünür. Muhakkak ki üniversite şehirde ekonomik canlanmaya sebebiyet verecektir ama üniversitenin bundan çok daha öte işlevleri var. Bu anlamda üniversitemiz Düzce Teknopark'ın kuruluş aşamasını 1 Ekim 2010 tarihinde gerçekleştirdi. Bundan 6 ay sonra da şirketimizi kurduk. Şimdi ise 3 ay sonra Kuluçka Merkezi'mizi açıyoruz. Teknopark, son derece verimli bir çalışma süreci sonunda 20'nin üzerinde sanayicinin ortaklığıyla kuruluyor. Mimari olarak da geleceğin mimarisini yansıtan bir projeye sahip olacak. Bu Teknopark, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanan, atığını da bertaraf edebilen bir anlamda yeşil bir bina olarak da tasarlanıyor. Bir diğer projemiz de Sanayi ile İş Birliği Merkezi projemiz. Bu projenin gerçekleştirilmesi halinde sanayicilerle ortak proje üreten öğretim sayımız hızla artacak ve biz Mühendislik, Orman ve Teknoloji Fakültesi gibi teknik branşlardaki arkadaşlarımızın bilgi ve becerilerini sanayiciyle buluşturma noktasında yeni yollar açmış olacağız.'' DÜ'nün Türkiye'de köy yolu ile ulaşılan tek üniversite olduğunu ifade eden Şerifoğlu, üniversite olarak yol sıkıntısı yaşadıklarını, bunun çözülmesi halinde DÜ'nün çok daha tercih edilecek bir üniversite olacağını söyledi. DÜ'de okuyan öğrencilerin çoğunluğunu dışarıdan gelen öğrencilerin oluşturduğunu dile getiren Şerifoğlu, ''Şu haliyle bile DÜ tercih edilen bir üniversitedir. Lisans programlarımızda yerleşen öğrencilerimizin en büyük oranı İstanbul'dan gelir. Daha sonra Sakarya, Düzce ve Ankara gelir. Bunların hepsi yüzde 3 oranın üzerinde temsil edilirler. Düzceli öğrenci oranı yüzde 3 küsür civarındadır. Yani DÜ yerelleşmiş bir üniversite değil, Türkiye'nin 81 ilinden öğrenci alan bir üniversitedir'' diye konuştu. - ''Kadın rektör olmanın hem avantajı hem dezavantajı var'' - Akademisyenler ve yöneticiler arasında kadın ve erkek ayrımı yapılmaması gerektiğini anlatan Şerifoğlu, burada alınacak temel faktörün kişinin yetenekleri, bilgisi ve donanımı olması gerektiğini belirtti. ''Türkiye'de bildiğim kadarıyla 166 üniversite arasında sadece 7 kadın rektörüz. Bu çok düşük bir oran, çok üzücü'' diyen Prof. Dr. Şerifoğlu, ''Üniversitelerde kadın öğrenci oranı yüzde 44. Neredeyse yarıya yaklaşmış. Ama kadın dekan oranı yüzde 15, kadın rektör oranı ise yüzde 5 ve belki de daha az. Bu kadınların yüksek öğretim dünyasında yönetici ve karar alma süreçlerinde pozisyonlarının çok zayıf olduğunu gösteriyor'' dedi. Adaylık sürecinin çok kolay olmadığını dile getiren Şerifoğlu, bu nedenle kadın adaylara her türlü yöneticilik pozisyonuna gelebilmeleri için adayların önceden saptanıp, adaylık sürecine hazırlanarak, bu süreçte aday olma cesaretinin aşılanması gerektiğini kaydetti. Seçim süreçlerinde erkeğin egemen dilinin daha çok ön plana çıktığını öne süren Şerifoğlu, ''Bir kadının kolay kolay kabul etmeyeceği metotlar kullanılabiliyor. O anlamda sıkıntı var. Burada kadın adayların desteklenmesi en iyi çözüm yolu olur diye düşünüyorum. Kadın olmaktan kaynaklanan bir avantaj ise çalışanların ve öğrencilerin daha kolay iletişim kurmaları olabilir. Çünkü biz hanımlar, konuşarak sorun çözmeye çok açığız. Sertleşmekten yana değiliz, uzlaşmaktan yanayız, barışın dilinden yanayız. Bu anlamda bir avantaj yaşıyor olabiliriz'' diye konuştu. Adaylar arasında yöreye yakın birinin seçilmesi tezine karşı olduğunu da söyleyen Şerifoğlu, başka bir yöreden değişik fikirlerde ve donanımlarda katkı verecek insanların olabileceğine işaret ederek, adayların eşit şartlarda seçilmesine vurgu yaptı. Aynı yöreden birisinin seçilmesinin birtakım olumlu tarafları olduğunu ifade eden Şerifoğlu, ''Kentle iletişim kurmak, işbirliği yapmak açısından avantajları var. Kentte yaşayanlar, Sivil Toplum Kuruluşları, yerel yöneticiler üniversite ve yönetimine Düzceli olmaktan kaynaklanan bir yakınlık hissediyorlar. Bütün bunlar çok büyük avantajlar. Bir de benim durumumda insan memleketine hizmet edince büyük bir şevkle hizmet etmeye, çalışmaya devam ediyor, yorgunluk hissetmiyorsunuz'' dedi. (ONR-ÖÜ-AK)01.10.2011 10:56:57
01 Ekim 2011 11:15
DİĞER HABERLER