Depremlerin Manevi Yönü

Biz maddi olayların manevi ile manevi olayların da maddi olayla alakalı olduğunu düşünürüz, inanırız.
HÜSEYİN ODABAŞI

Biz maddi olayların manevi ile manevi olayların da maddi olayla alakalı olduğunu düşünürüz, inanırız. Çünkü madde bir anlamada sebepler alemi demektir. Mana da sebeplere ilk hareketi veren; faildir. Veya şuurlu hareket etmesi mümkün olmayan maddenin ruhudur mana.   

Mesela çok şuurlu bir şekilde meydana gelen yağmur yağma olayını irdeleyelim. Güneşin meydana getirdiği hararet neticesinde denizlerden buharlaşan su yükselerek bulutları meydana getirdi. Ve yoğunlaşan bulutlar oluşan şartlar neticesinde yağmur olarak toprağın üzerine yağar, iner. 

Şimdi birkaç tabiat olayı daha yazalım. Şu elma ağacı nasıl meydana geldi? Elma tohumu toprakla buluştu. Nem güneş ışığı ve gübrenin üçlemesiyle ağaç olarak toprağın bağrından yukarıya doğru fışkırdı yani büyüdü. Ya petrol nasıl oluştu? Binlerce yıl önce dünyamız dev bitki örtüsüyle kaplıydı. Bu dev bitki örtüleri mevsim döngüleri karşısında toprağın altında kala kala siyah suya dönüştüler. 

O zaman mevsimler nasıl veya ne saikle oluştu? Dünyanın eksen eğikliğinin etkisiyle beraber Güneş çevresindeki yıllık hareketi sonucu Dünya üzerinde yaşanan birbirinden farklı ortalama hava koşullarına verilen isimdir.

Devam edelim. Sobaya yanması ve bizi ısıtması için koyduğumuz odunlar nasıl oluştu? Baltayla ormandaki ağaçlar kesildi. Sonra evlerimize kadar kamyonlarla taşındı ve doğrandı. Ya şu önümde durmakta olan kitap nasıl basıldı? Bilgisayar ortamında oluşturulan yazılar matbaa imkanlarıyla kağıtla buluştu ve kitaplaştı. Ya şu bina veya apartmanlarımız nasıl oluştu? Harçtan kumdan kerpiçten meydana geldi. Boyandı süslendi ve bir apartman haline geldi. 

Evet, tüm bu söylediklerimiz yukarda meydan gelen olayları, cisimleri bir türlü izah eder. Fakat biliriz ki tün bu meydana gelen binaların oluşumu, kitapların basımı masa, sandalye, elbise, ampul, araba, bisiklet gibi eşyanın meydana gelmesi anlatım gereği olarak failini söylemesek de hiçbir zaman bu mezkûr eşyanın kendi kendini yarattığı vehmine aptallığına kapılmayız. Bir failinin olduğunu biliriz. Yağmurun yağmasını dünyanın dönmesini de izah ederken her daim failini söylemesek de bir yapan ve sevk edenin olmadığını iddia etmek Yaratıcıyı var saymamak inanın insanlığını inkarından daha vahim bir faciadır. 

Gelelim deprem konusuna. Fay hatları gazlarla iyice şişmişti artık bir yerden sonra fay hatları bu baskıyı daha fazla taşıyamayıp kırıldı. Bazen sehven bu fay hatlarını harekete geçireni söylemesek de biz biliyoruz ki Allah'ın izni olmadan bir yaprağın sallanması dahi mümkün olmadığı gibi koskocaman fay hattının kendiliğinden bir harekette bulunması da mümkün değildir. Kainattaki düzen ve intizamda bu tesadüfiliğe ve başıbozukluğa yer yoktur. 

Bir silahla cinayet işlendiğini düşünelim ve maktulün yakını olarak o silahın balistik incelemesini yaptırmak istiyor. Raporda size tabancanın ateşleme sistemi fizik ve matematik kurallarına göre anlatılsa ve iş böyle oldu kardeşim dahasını arama bizden dense siz ne dersiniz. Yani bu tabancada ateşleme sistemi olmasaydı onun namlusundan çıkan kurşun o hızda şu açıdan çıkmayacaktı ve kardeşin ölmeyecekti. Bütün suç bu tabancanın ateşleme mekanizmasıyla alakalıdır. Başınız sağ olsun, konu kapanmıştır. Silahın ateşleme sistemini ilmen izah etmek ve failini saptırmak tabi bizi fazlasıyla üzecektir. Tatmin etmeyecektir. Cinayetin failini yani tetiği çekeni ilk etapta görmesek de bıraktığı izlerden ona ulaşmaya gayretimiz son bulmayacaktır.

Evet dememiz odur ki (temsilde hata olmaz) depremi meydana getiren fayın tetiğini de birinin çekmiş olması gerekir. Düzenek olsa da ilk hareketi birinin vermiş olması gerekir. 6 Şubat'ta (2023) Maraş merkezli meydana gelen depremin 130 atom bombası etkisinde olduğu ifade edildi. En azından her bombanın fitilini ateşleyen olmalıdır, değil mi?

Zilzal Suresi’nde de ifade edildiği gibi yeryüzü Allah'ın emri ile hareket edip titremektedir. Çünkü bir ayette de ifade edildiği gibi bir yaprağın sallanması bile Allah'ın emri ve bilgisi iledir. (Ahzap, 66) O zaman bize düşen her işi hikmetli olan Rabbimizin ne maksatla yeryüzünün sarsılmasına müsaade ettiğidir. “Öyle bir fitneden çekininiz ki geldiği zaman sadece zalimlere mahsus da kalmaz. (Enfal, 25) Demek ki yerin altındaki fayları yerin üzerindeki kulların yaptığı zulümler vesilesi ile Allah kırıyor diyebiliriz.  

“Halkı, ıslah eden kimseler iken, Rabbin o ülkeleri zulm ile helak edecek değildir.” (Hud, 117) Bu ayete göre de umumi belalara en büyük paratoner, ilhada ve bozmaya karşı devamlı bir şekilde bu işi kendine dert edinmiş olan ıslahçıların var olup olmamalarıdır. Bir beldede ıslahçıların olmaması deprem kadar tehlikeli ve korkulması gereken bir olaydır. Çünkü ıslahın olmadığı bir toplumda hem maddi hem de manevi kokuşma ve bozulmanın her türlüsü yaşanır. İnşaatı yapılan bir binanın demirini eksik koymaktan tutun da Allah’a inandığı halde ahlaksızlık yapmaya kadar “bozulma” olarak görebiliriz. Bozulmayı ise ancak ıslah ederek ortadan kaldırabiliriz. Allah her türlü bozulmadan bizleri muhafaza buyursun
12 Şubat 2023 17:00
DİĞER HABERLER