Derin devlete karşı büyük zafer

Derin devlete karşı büyük zafer
Referandumda kabul edilen 'reform paketi'ne Avrupa'dan övgüler gelmeye devam ediyor.
Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Alt Komitesi Başkanı Heidi Hautala, paketi 'derin devlete karşı kazanılmış büyük bir zafer' olarak nitelendirdi. 1982 Anayasası'nın ferde karşı devleti koruduğunu belirten Hautala, bu "anomaliye" bir an evvel son verilmesi gerektiğini söyledi. Merkeze ferdi alan yeni bir anayasa hazırlanması gerektiğini vurguladı. CHP ve MHP'nin düzenlemelerin 'AK Parti diktatörlüğü' ile neticeleneceğine dair iddiaları için "Benim böyle bir endişem olmadı." ifadesini kullanan Hautala, Avrupa Birliği'nin uygulamayı çok yakından takip edeceğini dile getirdi. Basın hürriyeti konusunda ise hükümeti eleştirdi. AP Yeşiller Grubu'nun bu ay İstanbul'da yapılan toplantısına da katılan Hautala, AB'nin Türkiye siyasetini "ikiyüzlü" olarak değerlendirdi. Ergenekon soruşturmasının Türkiye için "fırsat" olduğuna işaret eden Hautala, sanık haklarına riayet edilmesi gerektiğini vurguladı. Ergenekon soruşturmasının Türkiye'nin "karanlık geçmişi" ile hesaplaşması için önemli olduğunun altını çizen Hautala, "Türkiye'nin geçmişi tartışmaya açmasından çok memnun oldum. Zira geleceğe yürümek için geçmişle hesaplaşmak gerekir." dedi. 2000 ve 2006'da ülkesinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partisi adına yarışan Hautala'ya göre İslam şu an Avrupa'da günah keçisi haline getirildi. Mülakatta öne çıkan başlıklar şöyle: Anayasa paketi: Ben paketin çok olumlu bir adım olduğunu düşünüyorum. Burada hepimiz şunun farkındayız: Paket derin devlete karşı kazanılmış bir zafer. Anayasa paketinin muhalefetin iddia ettiği gibi Türkiye'yi AK Parti diktatörlüğüne götürdüğüne inanmıyorum. Değişiklikler büyük bir zaferdi; gerçek anlamda demokratik bir Türkiye için atılmış büyük bir adım. Türkiye, bir gün kesinlikle AB'ye tam üye olarak katılacak. Basın hürriyeti: Türkiye'nin çoğulcu medyanın önemini hâlâ anlayamadığı ortaya çıkıyor. Tabii ki Türkiye'nin tarihine bakınca çok daha önemli sorunlar görüyoruz, darbeler gibi. Ama şimdi, bilhassa anayasa değişikliklerinden sonra, Türkiye artık ifade özgürlüğünü tam olarak sağlayacak ve gazetecilerin hakaret suçlamalarıyla yargılanmasının önünü kapatacak adımlar atmaya hazır. Bu çok önemli. Ergenekon: Ergenekon soruşturmasını ben de Türk demokrasisi için bir fırsat olarak görüyorum. Geçmişle yüzleşmek her toplum için çok ama çok önemli. Çin'e bakın örneğin, ya da Rusya'ya. Acılarının, uluslararası camianın olgun bir üyesi olamamalarının, güçlü egemenlik vurgusunun sebebi kısmen bu; tarihlerindeki karanlık dönemlerle asla yüzleşmemiş olmaları, Mao, Stalin dönemleri ve bu dönemlerde işlenen suçlar mesela. Türkiye'nin tarih defterinin sayfalarını açtığını görmek memnuniyet verici. Çünkü geçmişle yüzleşmek geleceğe yürümenin yoludur. Ancak bütün bu süreç hukukun üstünlüğüne riayet ederek, sanık haklarına dikkat ederek yürütülmelidir. Muhalefet: CHP'nin anayasa değişikliklerine neredeyse tamamen yapay bir muhalefet sergilediğini gördüm. MHP de farklı değildi. Yani, Avrupa'daki pek çok ülkeden de biliyoruz ki muhalefet partileri bir fonksiyonlarının olması adına bazen hükümetin karşı karşıya olduğu problemleri abartıyorlar. Ben burada da bu tür bir "profesyonel muhalefet" anlayışının olduğunu sezinledim. Ama bana çok inandırıcı gelmedi. CHP biraz daha adil olabilirdi. Eleştiri çok önemli bir şeydir. İnsan Hakları Alt Komitesi'nde biz pek çok ülkeye bunu söyleyip duruyoruz: Muhalefetin gerçekten bir fonksiyonu var, muhalefet, hükümete daha iyi yönetmesi için yardımcı olur. Ama muhalefetin de bazen kendi önerileriyle gelmesi lazım. Bunu çok fazla işitmedim maalesef. Avrupa "ikiyüzlü": Meslektaşım Helene Flautre'ın gündeme getirdiği "Avrupa Türkiye'ye yönelik ikiyüzlü davranıyor" sözlerine tamamen katılıyorum. Bu tür oyunlara bir son verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye'yle yeni fasılların açılmasını engellemek, geciktirmek için sürekli teknik ya da diğer bahaneler öne sürülüyor. Oysa gerçek sebep Avrupa'daki bazı hükümetlerin İslam'ın Avrupa'daki yükselişinden rahatsız olduğunu düşündükleri kamuoyunu memnun etmek istemeleri, bu tuzağa düşmeleri. İnsanların problemin gerçekte neden kaynaklandığını tartışmaya başlamaları sağlıklı bir şey. Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye'nin gelecekteki AB üyeliğini tartışmaya başlıyoruz, zamanla tartışma Avrupa'nın ne olduğu, sınırlarının nerede bittiğine dönüşüyor. Sonunda da tartışma AB'nin bir Hıristiyan projesi olduğu fikrine gelip dayanıyor. Tabii biz Yeşiller olarak bu fikre tamamen karşıyız. Biz AB'nin seküler bir proje olarak kalması gerektiğini savunuyoruz.
17 Kasım 2010 10:06
DİĞER HABERLER