Dershane kapatmaya çok ilginç benzetme!

Dershane kapatmaya çok ilginç benzetme!
Dershaneleri ‘dönüşüm’ adı altında kanun zoruyla kapatma girişimlerine yönelik tepkiler giderek artıyor.


AK Parti’nin ‘sivil anayasa’ taslağını hazırlayan anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun, bu girişimin serbest teşebbüs hürriyeti, bireylerin eğitim alma hakkı, evrensel insan hakları ve özgürlüklere aykırı olduğunu söyledi. Sosyoloji Profesörü Ali Murat Yel, eğitimde tepeden inme bir tavırla dönüşüm yapmak istenmesini Cumhuriyet dönemindeki Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla yapılan toplum mühendisliğine benzetti. Sosyolog Prof. Dr. Halil İbrahim Bahar, “Toplum şikâyetlerini dile getirir, hükümet beklentiler üzerine yasa çıkartır. Kararımızı verdik, değiştireceğiz demek doğru değil.” ifadesini kullanırken Prof. Dr. Atilla Yayla, eğitimde devletleştirmenin kaynak israfına yol açacağını vurguladı.

Dershanelerin ve etüt merkezlerinin kanun zoruyla kapatılma girişimine “Tepeden inme bir dönüşüm olmaz.” diyerek itiraz eden sosyolog ve siyaset bilimcilerin görüşleri şöyle:

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Bekir Berat Özipek: Dershane, bu ülkede verimsiz eğitim sisteminin eksiğini gideren kurumdur. Öğrencinin yarış atı gibi sınavdan sınava koşturduğu bir ortamı onaylamak mümkün değildir ama bunun yolu kendiliğinden bir süreç içinde ve bir talebi karşılamak üzere ortaya çıkan dershaneleri kapatmak değildir. Dershaneler bir sonuçtur; insanlar çocuklarının bu yarışta geri kalmaması için onu talep ettiklerinden dolayı dershaneler vardır. Kamu otoritesinin yapması gereken, hem açık toplumun ve akit serbestisinin, hem de piyasa ekonomisinin gereklerine uygun olacak yönde kurallar koymaktır.

İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Kentel: Devletin kendi başına böyle bir dönüştürme görevi olamaz. Meşruiyeti eksik kalır. Bana göre dershaneler mantıklı bir kurum değildir. Ama bunların kapatılmasından daha ziyade bütün eğitim sisteminin değiştirilmesi çok daha önemli. Demokrasi dediğimiz şey mümkün olduğu kadar alınacak olan kararları ilgili partnerler, ortaklar, paydaşlar, aktörlerle alınması demek. Ama Türkiye’de sürekli olarak birileri karar veriyor. ‘Ben zaten çoğunluğum, çoğunluk olarak her türlü kararı alabilirim’ diyor. Bu Gezi meselesinde ortaya çıktı. ‘Demokrasi sadece çoğunluğun rejimi değildir’ denildi. Demokrasi dediğimiz azınlıklara ne kadar saygı gösterildiğiyle belli olur.

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanel Demirel: Hükümetin kararı, en hafif ifadeyle, teşebbüs hürriyetinin sınırlarını daraltmak anlamına geliyor. Dershaneler milli eğitim sisteminin aksaklıklarından doğmuş kurumlardır. Okullarda düzgün eğitim verilemediği için sistemin içinde yer alıyorlar. Özel eğitim alma ihtiyacını hissedenler hep olacaktır ve devletin bunu engellemeye çalışması özgürlüklere müdahale anlamına gelir. Düzenleme sektörü yeraltına iterek niyet edilenin tam tersi sonuçlar da doğurabilir. Düzenleme ve eksiklikleri giderme ile kapatma arasında büyük farklılıklar var. Siyasi iktidar, bu kadar çok kişiyi ilgilendiren bir konuda düzenleme yetkisini kullanırken paydaşlarla konuyu müzakere etmeli, ben yaptım oldu tavrından uzak kalmalı ve alınan hür türlü kararın uygulanması zamana yayılmalı.

25 Kasım 2013 07:41
DİĞER HABERLER