''12 Eylül Harekâtından bir-kaç ay sonra görüştüğümüzde dedim ki: “Hocam bende rüyamda, göl gibi bir yerde çok büyük bir yılan gördüm. O, beyaz-yeşil renkli bir su yılanı idi. Ama sanki ahtapot gibi görünüşü ve uzun kolları vardı… Bunu, zararsız bir durumla tabir etti...''
Devirler, cevirler, rüyalar...
ABDULLAH AYMAZ
M. Fethullah Gülen Hocaefendi, 12 Eylül 1980 darbesinden iki hafta önce bir meseleye canı sıkılıp vaazı bırakmıştı. Yine de üzerinde büyük bir gerginlik ve stres vardı. Darbeye üç gün kala bize şunları anlattı: “Üst üste üç-dört rüya gördüm. Birisinde vaaz ediyordum, kendilerine gökte-yerde ‘vüdd’ (sevgi) vaz’edilenlerle ilgili âyeti okuyordum, içimden ‘Bu bizimkilere işaret ediyor’ diye geçirdim. Vaaz kürsüsü çok fena sarsıldı. Fakat tekrar yerine oturdu. İkinci rüyada yine vaaz ediyordum. Vaaz kürsüsü şiddetle sarsılmaya başladı. Atık yere düşmeye başladı. Çok telaş ettim. Hepiniz vardınız ama bana yardım etmiyordunuz. Yusuf Pekmezci, sen bile ellerinle halılarla oynuyordun. Ama sonra kürsü yeniden sağlamca yerine oturdu. Üçüncüsünde, bir baktım ki, elleri silahlı anarşist bana saldırıyorlar. Onları hallettim. Bir arabaya koyup atmak istiyordum. Ama sizin hiçbiriniz bana yardımcı olmuyordunuz. Hep böyle uzaktan bakıyordunuz. Biraz Vehbi Hoca yardım etti. Sonra arabaya bindim; sizler de gelip bindiniz. Dördüncü rüyada ise, görüyordum ki, bizler ve diğer cemaatler kağnı arabalarımıza binmişiz bir tarafa doğru gidiyoruz. Sonra önümüze bir dere çıktı. Sanki yukarılardan karlar erimiş sular derede toplanıp sel halinde boz bulanık akıyor. Önümüzdeki kağnı arabaları bata-çıka dereden geçmeye çalışıyorlardı. Sıra bize gelince, içimizden bazılarının arabadan inmesi gerektiğini söylüyorum. “Eğer hiç kimse inmezse, batarız, karşıya geçemeyiz.” diyorum. Ama hiç kimse oralı olmadı. Bunun üzerine ben arabadan inmek zorunda kaldım. Ben inince arabamız hiç batmadan karşı tarafa kolayca geçti…”
12 Eylül Harekâtından bir-kaç ay sonra görüştüğümüzde dedim ki: “Hocam bende rüyamda, göl gibi bir yerde çok büyük bir yılan gördüm. O, beyaz-yeşil renkli bir su yılanı idi. Ama sanki ahtapot gibi görünüşü ve uzun kolları vardı… Bunu, zararsız bir durumla tabir etti. Kendisi de dedi ki: “Rüyamda bir yer görüyorum, sanki milletimizin önüne dikilmiş bir gulyabânî gibi bir engel. Bu engeli aşmak için kazma, kürek ve külünk gibi basit şeylerle halletmeye çalışıyoruz. Baktım bunlarla halledileceği yok, her halde daha başka çareler gerekiyor, diye düşündüm.”
M. Fethullah Gülen Hocaefendi Prizma-1’de bir soruya cevap verirken şöyle diyor: “Yıllar önce görmüş olduğum bir rüya ile meseleye ayrı renk katmak istiyorum: 1980 İhtilalinden az önce, zannediyorum son iki vaazımdan önce, rüyamda kürsümün devrilir gibi olduğunu gördüm. Tuhaftır, kürsü devrilirken ben Meryem Suresinin 96. Âyetini tefsir ediyorum. Yani, ‘İman edip sâlih amelde bulunanlara Rahman olan Allah (c.c.) gönüllerde bir sevgi yaratacaktır.’ Bu âyet-i kerimeyi izah eden şöyle bir hadis de vardır. ‘Allah bir ferdi sevince, Cebrail’e ‘BEN FALANI SEVİYORUM, SEN DE SEV!..’ der. Cebrail de o nu sever. Ve bütün gök ehline, ‘ALLAH falanı seviyor, ben de seviyorum, siz de onu sevin!’ der, onlar da sever.” derken bu sevgililere yerde hüsn-ü kabul vaz edilir.’ Evet rüyamda, bu âyet ve muhtevasını arz ederken, birden kürsü devrilir gibi oldu ve doğruldu. İşte o gün bu gün bir bakıma hep inşirah içindeyim. Zira, bugünkü ehl-i hizmete hüsn-ü kabul vaz’edilmiş olduğu ümidini besliyorum. Mânâ âlemindeki böyle bir rüyaya bu kadar itimad edilir mi? Zâhirî hâl ve zâhirî şartlar bunu teyit ettikten sonra itimad ve itibar etmemek için de hiçbir sebep yok. Rabbimizin sonsuz lütuflarına itimad ediyoruz ki, inşaallah bu cemaati –gerçi böyle bir tabir kullanıldığını da bilmiyorum ama –ashab-ı vüdd eylesin. O Rahman bize ZÂTI’nı sevdirsin, kendisi de bizi sevsin ve ‘Onlar Allah’ı severler, Allah da onları sever.’ Âyetine bizi mazhar eylesin. İnşaallah arkadan gelen nesiller de bu hizmeti devam ettirir ve böylece bir tarihi rüya daha gerçekleşti.”
Evet devirler değişse de cevirler değişmiyor. Ama Cenab-ı Hak hep büyük ve güzel açılımlara vesile kılıyor. İnşaallah bu süreç de öyle güzel ve parlak güzellikleri netice verecek…