Birleşik Kamu-İş Araştırma Merkezi'nin yaptığı araştırmaya göre, her üç kamu emekçisinden birinin ailesi yoksulluk sınırının altında yaşıyor. On kamu çalışanından en az sekizi ise borçlu. Üstelik bu borçların kaynağı konut ya da araç kredisi değil, borçların yüzde 70’i kamu emekçisinin gündelik hayatını sürdürebilmek için aldığı ihtiyaç kredileri.
Birleşik Kamu-İş Araştırma Merkezi (KAMU –AR) kamu emekçilerinin sosyo-ekonomik koşullarını ve toplumsal konumlarını ortaya koymak üzere “Kamu Çalışanları Gerçeği: Çalışma ve Toplumsal Yaşam Deneyimleri” adlı bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırmada 9 farklı hizmet kolundan bin 577 kamu emekçisine anket uygulandı.
YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA YAŞIYOR
Araştırmanın sonuçlarına göre her üç kamu emekçisinden birinin ailesi yoksulluk sınırının altında yaşıyor. On kamu çalışanından en az sekizi ise borçlu. Üstelik bu borçların kaynağı konut ya da araç kredisi değil, borçların yüzde 70’i kamu emekçisinin gündelik hayatını sürdürebilmek için aldığı ihtiyaç kredileri.
Her üç kamu emekçisinden biri kiracı ve her dört kamu emekçisinden yalnızca biri tasarruf yapabiliyor.
GELECEKLERİNDEN KAYGILILAR
Borçla ve yoksullukla boğuşan kamu çalışanlarının yüzde 74’ü yaşam koşullarının her geçen gün daha da kötüleştiğini düşünüyor. On kamu emekçisinden sekizi ise geleceğiyle ilgili kaygı duyuyor. Kamu emekçilerini en çok kaygılandıran ise, kamudaki güvenceli istihdamın ortadan kalkması. Siyasal baskı da çalışanların kaygılı olmasında önemli bir faktör.
SİSTEM ADİL DEĞİL
Kamu çalışanlarının yüzde 92’sine göre kamuya giriş sistemi adil işlemiyor. Çalışanların neredeyse yüzde 93’üne göre kamuda ödül/ceza sistemi de adil değil.
Her on kamu emekçisinden yedisine göre, görevde yükselme süreçleri de adaletli işlemiyor ve görevde yükselme siyasi müdahale ile gerçekleşiyor (yüzde 92,5). Her dört kamu çalışanından üçü ise amirinin liyakat esasına göre atanmadığını ve bulunduğu pozisyonu hak etmediğini düşünüyor.
KAMU EMEKÇİSİ SİYASİ BASKI ALTINDA
Kamu çalışanlarının neredeyse yüzde 80’ine göre, idareciler astlarına üye oldukları sendikaya göre davranıyorlar. Her üç kamu çalışanından biri de, belirli bir sendikaya üye olması ya da olmaması için amirlerinden baskı görüyor.
Kamu emekçilerine göre Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en temel sorun hukukun siyasallaşması (yüzde 57). Hukukun siyasallaşmasını, aşırı güçlü ve dengelenmemiş bir iktidar sorunu izliyor (yüzde 50,4). Onu takip eden ise ülkenin insan hakları ve demokratikleşme sorunu (yüzde 50,3).
İşsizlik de kamu çalışanları tarafından en temel sorun alanlarından biri olarak nitelendirilmiş durumda. (yüzde 49,2).
Sendikalı kamu çalışanlarının yüzde 63’ü çalışma yaşamını ilgilendiren sorunlara çözüm bulmak için sendikaya üye olurken, yüzde 29’u sendikası aracılığı ile ülke gündemine müdahil olmayı istiyor.
Sendika üyesi kamu emekçilerinin yarısından fazlası (yüzde 60,9) yürüyüş ve basın açıklaması gibi kitlesel ve merkezi eylemlere katılıyor.
SU İHTİYACI BİLE KARŞILANMIYOR
On çalışandan dokuzu kurumunun öğle yemeği, çay, su gibi gündelik ihtiyaçlarını karşılamadığını belirtiyor. Çalışan sayısı 50 ve üzerinde olan işyerlerinde yasa gereği yemekhane kurulması ya da yemek ücretinin kurum tarafından karşılanması gerekirken 50’den fazla çalışanı olan kurumlarda çalışanların yüzde 30’undan fazlası bu haktan yararlanamıyor. Yani her üç kamu çalışanından biri sahip olduğu sosyal hakka ulaşamıyor.
Kamuda çalışanların yarısı ruhsal sağlığını rahatsız/tehdit edici davranışlara maruz kalıyor. Zaman baskısı ve ağır iş yükü altında olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 28,7. Ruhsal sağlığı etkileyen şiddet ve şiddet eğilimine maruz kalanların oranı ise yüzde 12,5.
SOSYAL HAYATI AVM'DE GEÇİYOR
Kamu çalışanlarının yaklaşık yarısı aile, akraba ve hemşerileri ile zaman geçiriyor. İş dışında iş arkadaşlarıyla görüşme (yüzde 9,2) belirgin bir seçenek değil. Gündelik hayatlarında kafe, lokanta, kahvehane ve AVM'ye gidiyorlar. Bunların ardından sinema ve spor aktiviteleri geliyor. Günümüzde spor ve sinema salonlarının da çoğunlukla AVM’lerde olduğu düşünüldüğünde kamu emekçilerinin sosyal hayatlarının çok büyük kısmının AVM’de geçtiği anlaşılıyor.