Dijital okur-yazarlık

Samanyoluhaber.com yazarlarından Ertuğrul İncekul, günümüz hayatının önemli problemlerinden birini 'Dijital okur-yazarlık' başlığı ile köşesine taşıdı.
“Görüntüler yalnızca gördüğümüz şeyler değildir; görünür olan ile görünmeyenin kesiştiği bir alandır. Bir görüntü, bizi sadece yüzeyle değil, aynı zamanda ardındaki niyet ve düşünceyle karşı karşıya getirir. Görüntülerin şiddeti, doğrudan şiddet içerip içermemelerinde değil, düşünce ve sözü bastıran bir görsellik oluşturmalarında gizlidir. Her görüntü aslında bir ‘fırtına’ taşır ve biz bu fırtınayı nasıl yöneteceğimizden sorumluyuz. Görünürlük politikası, sesleri susturmak değil, her sese yer açmakla mümkündür; aksi hâlde görüntü, izleyiciyi sessizleştiren bir şiddete dönüşür.” — Marie-José Mondzain

 

Telefon ekranına baktığınızda aslında ne görüyorsunuz? Sadece cümleler, renkli fotoğraflar, kısa videolar, mizahi paylaşımlar mı? Yoksa biraz daha derine inip, “bu içerik bana ne söylüyor, beni nasıl etkiliyor?” diye düşünüyor musunuz?

İşte tam burada bakmak ile görmek arasındaki fark çıkıyor ortaya. Bakmak kolay, çünkü hepimiz günde yüzlerce kez ekrana bakıyoruz. Ama görmek daha zor. Çünkü görmek; anlamak, sorgulamak, niyetini çözmeye çalışmak demektir.

Bir arkadaşınızın paylaştığı bir fotoğraf karesini düşünün. Mutlu görünüyor ama belki o gün hiç de mutlu değil.  Baktığında “her şey yolunda” dersin. Ama gördüğünde, yani fark ettiğinde, gerçeği anlamaya yaklaşırsın. Dijital dünyada da böyle: gördüğünü sandığın şey, aslında sana gösterilmek istenen olabilir.

UNICEF’in raporunda çok net bir şey söyleniyor: “Çocukların ve gençlerin dijital dünyada güvenli ve bilinçli olmaları için dijital okuryazarlık şart.” Yani sosyal medya kullanmak artık sadece eğlence değil, bir sorumluluk. Bilgiyi doğru kaynaktan almak, sahte haberleri ayırt edebilmek, başkalarının hakkına saygı duymak… Bunların hepsi yeni nesil “okuma-yazma”nın parçaları.

TÜBİTAK’ın projelerinde de benzer şeyler vurgulanıyor. Mesela siber zorbalık… Bir yorum yazarken aslında karşında gerçek bir insan olduğunu görmek gerekiyor. Sadece bakarak yazarsan kırıcı olabilirsin, ama görerek yazarsan empati yaparsın.

Bir de hepimizin yaşadığı bir durum var: akışta kaybolmak. İnstagram, TikTok ya da YouTube’da bir bakıyorsunuz saatler geçmiş. Burada da farkındalık lazım. “Ben şu anda sadece bakıyor muyum, yoksa gerçekten gördüğüm şeyden bir şey öğreniyor muyum?” sorusunu kendine sormak önemli.

 
Gerçek mi, Kurgu mu?

Bugün internette sadece sıradan paylaşımlar yok; yapay zekâ ile yapılmış deepfake videolar da karşımıza çıkıyor. Bir ünlünün hiç söylemediği sözleri söylemiş gibi görünen bir video gördüğünde ne yapıyorsun? Eğer sadece bakarsan “vay be!” dersin ve belki hemen paylaşırsın. Ama görürsen, yani sorgularsan, “bu video gerçek mi, yoksa yapay zekâ işi mi?” diye düşünürsün. İşte dijital okuryazarlık tam burada devreye giriyor.

Bir başka güncel örnek de influencer reklamları. Instagram’da takip ettiğiniz bir içerik üreticisi yeni bir ürün tanıtıyor. Çok doğal bir şekilde konuşuyor, sanki kendi tavsiyesiymiş gibi. Ama aslında arkada bir reklam anlaşması var. Siz sadece bakarsanız “herkes alıyor, ben de almalıyım” dersiniz . Ama görürseniz, bunun bir pazarlama stratejisi olduğunu fark edersiniz.

Bir de “WhatsApp yalan veya felaket haberleri” var. Bir anda arkadaş grubuna düşen, “yarın büyük felaket olacak ” ya da “şu olaydan haberin oldu mu?” tarzı mesajlar…belki bazen başkasına da iletirsiniz. Bu tür durumlarda da farkındalık gerekiyor. Bu haberin kaynağı ne? Doğru mu, yoksa sadece söylenti mi?” diye sormak, araştırmak gerekiyor.

 

Görmek, Bir Beceriden Fazlası

Dijital okuryazarlık, aslında geleceğin yeni ufku.

Çünkü bilgi kirliliği içinde doğruya ulaşabilmek, sahteyi ayıklayabilmek ve içerikleri eleştirel bir gözle değerlendirebilmek herkesin harcı değil. Bu yüzden UNICEF  gibi kurumlar sürekli eğitim projeleri yapıyor. Hedef basit: gençleri sadece tüketici değil, bilinçli üretici yapmak.


Bakarken Gör, Görürken Düşün


Dijital dünyada hepimiz hızla akan bir nehirdeyiz. Akış bizi sürüklüyor. Ama bazen durup, suyun yönünü, içinde yüzenleri ve gizli akıntıları fark etmek gerekiyor.

Ekrana bakmak bizi sadece bir kullanıcı yapar. Ama görmek, bilinçli, özgür ve güçlü yapar.


Dijital Okuryazarlık Öneriler


Kaynağı sorgula: Bir haber ya da video gördüğünde, paylaşmadan önce “Bunu kim söyledi? Güvenilir mi?” diye mutlaka kontrol et.

Her şeye inanma: Deepfake videolar, manipüle edilmiş fotoğraflar ve uydurma haberler çok yaygın. Gördüğün her şeyin gerçek olmayabileceğini unutma.

Zamanının kıymetini bil: Sosyal medyada “5 dakika bakacağım” diye girip 1 saat kaybolma. Gerekirse ekran süresi sınırı koy.

Empati kur: Bir yorum yazmadan önce, karşındaki kişinin de insani ve psikolojik duygularının olduğunu hatırla. Suçlamalar ya da yazılanlar tahmininden daha çok iz bırakır.

Üret, sadece tüketme: Sosyal medyada sadece izleyen değil, düşündüren, fayda sağlayan içerikler üreten birisi olabilirsin.

İnsan hayatı çok kıymetli. Ömür sermayesi paha biçilmez bir hazine. Hayatımızı ciddi statikler üzerine devamlı örgülemeli ve yol haritamızı, rotamızı zaman zaman yenileyip, güncellememizde bir hayli menfaatimiz var.
09 Eylül 2025 11:19
DİĞER HABERLER