1946-2010 yılları arasında 114 ülkeyi kapsan akademik makaleye göre diktatörlüklerde başarısız darbe girişimlerinin ardından iktidarlar hızla şahsileşiyor. Amaç ise gücü pekiştirmek.
Euronews'te yer alan habere göre Gabon'da asker yönetime el koyarken, Nijer'de temmuz sonunda gerçekleşen darbe sonrası gerilim sürüyor. Afrika ve Latin Amerika ülkeleri sık sık darbelerle gündeme geliyor. Bunların bazıları ise başarısızlıkla sonuçlanıyor. Avrupa ülkelerinde de eskiden darbe veya darbe girişimleri görülüyordu. Peki, başarısız darbe girişimlerinden sonra iktidarlar nasıl bir politika izliyor?
114 ülkede 65 yılı kapsayan akademik araştırmaya göre diktatörlüklerde başarısız darbe girişimlerinin ardından iktidarlar hızla şahsileşiyor. Bu şahsileştirme de darbe girişimlerinden hemen sonra gerçekleşiyor. Amaç ise gücü pekiştirmek.
“Kişiselleştirme Telaşı: Diktatörlüklerde Başarısız Darbeler Sonrası Güç Konsantrasyonu” başlıklı makale Cambridge Üniversitesi bünyesindeki British Journal of Political Science’ta (Britanya Siyaset Bilimi Dergisi) yayımlandı. Amerikan Purdue Üniversitesi’nden Joan C. Timoneda, İspanyol Pompeu Fabra Üniversitesi’nden Abel Escribà-Folch ve Amerikan Carnegie Mellon Üniversitesi’nden John Chin’in yazdığı makale 1946-2010 yılları arasında 114 ülkeyi kapsıyor.
Makaleye göre başarısız darbe girişimlerinden sonra diktatörlerin iktidarını kişiselleştirmesi doğrusal şekilde olmayabilir. Hatta başarısız darbe girişimlerinden sonra çoğu zaman bu belirgin şekilde hızlanır. Bunun mantığı ise şöyle: başarısız darbe girişimleri; diktatörlere güç toplamak için güçlü gerekçeler ve geniş fırsatlar sunan bilgi ifşa olaylarıdır. Lider; bu fırsat penceresini, iktidardaki koalisyon pahasına gücünü hızla pekiştirmek için kullanır.
Makalenin başlığında “telaş” kelimesinin sebebi de kişiselleştirmedeki hıza dikkat çekmek. Zamana yayarak giderek artan şahsileştirmeden ziyade darbe girişimlerinden sonra bu şahsileştirme hızlı şekilde gerçekleşiyor.
Makalenin yazarları diktatörlerin hangi şartlarda ve daha da önemlisi ne zaman iktidarlarını şahsileştirdikleri sorusuna yanıt arıyor.
Araştırmaya göre darbeler; diktatör ile iktidardaki koalisyon arasındaki güç dinamiklerini değiştirerek, oluştukları yönetimlerin siyasi ve kurumsal yörüngelerini yeniden şekillendiren 'kritik kavşakları' temsil ediyor. Ancak, rejim dışından kaynaklanan diğer tehditler (örneğin, başarısız suikast girişimleri ve iç savaşın başlaması) diktatörlerin şahsileşmek için acele etmeleri için aynı fırsatları yaratmıyor.
Darbe girişimlerinin yarısı başarısızMakalenin veri setine göre 1946'dan bu yana sahnelenen tüm darbe girişimlerinin yaklaşık yarısı iktidarı devirmekte başarısız oldu. Darbe girişimlerinin yaklaşık dörtte üçü diktatörlüklerde gerçekleşti.
Bazı siyaset bilimciler başarısız darbe girişimlerinden sonra, bazıları diktatörlerin muhalefeti yatıştırmak için koalisyonlarını genişleteceğini ileri sürüyor. Makalenin üç yazarına göre ise otokratik rejimlerdeki başarısız darbe girişimleri şahsileştirmenin güçlü bir katalizörleri olduğunu vurguluyor.
Yazarlara göre diktatörler güç biriktirmeye; iktidardaki koalisyon ise bunun tam tersini yapmaya çalışıyor. Bu çekişme ortamında, başarısız darbe girişimleri bilgi ortamını değiştiriyor ve elitlerin kontrolünden kaçması için diktatöre hem teşvikler hem de fırsatlar yaratıyor. Peki bu nasıl oluyor?
Rakipleri belirleyip ortadan kaldırma imkânıÖncelikle, başarısız darbe girişimleri iç tehditlerin varlığına işaret ederek, yöneticileri daha fazla meydan okumayı önlemek ve çıkış sonrası maliyetli cezalardan kaçınmak için harekete geçmeye teşvik ediyor. İkincisi, bir darbe girişiminden sonra hayatta kalmak, elit tehditlerinin güvenilirliğini ve caydırıcı etkisini en azından geçici olarak zayıflatıyor.
Başarısız darbe girişimleri, iktidar koalisyonundaki üyelerin ve grupların sadakati hakkında bilgi vererek, diktatörlerin rakiplerini belirleyip ortadan kaldırmasına imkân tanıyor. Ayrıca geriye kalan elitlerin, diktatörlerin konumlarına meydan okuma güdülerini de sınırlandırıyor.
Mart 2023’te yayımlanan makaleye göre bazı diktatörler karar alma süreçlerinin ve siyasi atamaların kontrolünü; en üst düzeydeki müttefikleri pahasına gasp etmeyi başarır. Bu sürecin bir sonucu olan şahsileşme, otokratik yönetimin altında yatan, rejimler arasında farklılık gösteren ve daha da önemlisi bir diktatörün iktidarı boyunca yükselebilen (veya düşebilen) çok önemli bir boyut
Girişim başarısız olsa bile uzun vadeli olumsuz sonuçlarYazarların incelemesine göre Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından darbelerin görülme sıklığı küresel olarak düşüşte. Buna rağmen darbeler Küresel Güney siyasetinin kalıcı bir özelliği olmaya devam ediyor. Küresel Güney; Latin Amerika Asya ve Afrika ülkeleri için kullanılıyor. Ancak bu coğrafyalarda yer almalarına rağmen tüm ülkeler-örneği Japonya- bu kavrama dahil değil.
2021 yılında kasım ayı itibariyle yedi darbe girişimiyle birlikte, bu tür olayların sayısında bir artış görülüyor. Bu tür yıkıcı, düzensiz olaylar, genellikle seçilmiş, sivil hükümetleri devirmeyi başardıklarında uluslararası alanda büyük ilgi çekiyor. Bu araştırma ise diktatörlüklerdeki darbelerin başarısız olduklarında bile olumsuz ve uzun süreli sonuçları olabileceğine dikkat çekiyor. Özellikle de güvenlik aygıtının kontrolü olmak üzere diktatörlüklerde gücün hızlıca kişiselleşmesine olanak ve teşvik oluşturuyor.
Makale başarısız darbe girişimlerini genel olarak inceledikten sonra Cezayir, Sierra Leone ve Benin’deki üç darbeyi özel olarak inceliyor.