Dirik'ten şok itiraf: Üsteğmen Çağlar'ı öldüren...

Dirik'ten şok itiraf: Üsteğmen Çağlar'ı öldüren...
Kamuoyu tarafından 12 askerin şehit düştüğü Dağlıca baskını sonrasında tanınan dönemin tabur komutanı Onur Dirik, Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın şehit olmasına sebep olan mayının, ordu malı patlayıcı olduğu yönünde ciddi şüpheleri bulunduğunu ileri sürdü.
Canbaz'ın ölümü hakkında açılan davada hapis cezası alan Dirik, soruşturma dosyasına girmesi için verdiği kritik belgelerin dosyaya konulmadığını belirtti, yönlendirilmiş bir soruşturma yapıldığını iddia etti. Dirik, “Çağlar'ı öldüren mayın bir terörist mayını değildi. Yargılamanın dokuzuncu ayında askeri mahkeme ‘sizin, yani savunma tarafının talep ettiği tanıkları dinlemekten vazgeçtim' dedi. Burada etkili konumdaki birilerinin yargılamaya müdahil olduğu bence çok açık. Doğrudan tanıklar değil, dolaylı tanıklar dinlendi. Karar düzeltme talebinde bulanacağız.” dedi. Terör örgütünün 21 Ekim 2007 tarihinde Dağlıca Taburu'na yaptığı saldırı sonucu 12 asker şehit düşmüş, 16 asker yaralanmıştı. 8 asker de terör örgütü tarafından kaçırılmıştı. Saldırıda Dirik başta olmak üzere bazı komutanların ihmali olduğuna dair iddialar gündeme gelmiş; ancak sorumlular hakkında hiçbir askeri soruşturma açılmamıştı. Onur Dirik, Dağlıca saldırısı sebebiyle değil, 6 Ağustos 2007 tarihinde Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili olarak Van Askeri Mahkemesi'nde yargılandı, 2 yıl 11 ay ceza aldı. Askeri Yargıtay kararı onadı. Onur Dirik, mahkûmiyetine sebep olay davayla ilgili gelişmeleri Cihan Haber Ajansı (Cihan)'a anlattı. Üsteğmen Çağlar Canbaz'ı şehit eden mayının Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan anti tank mayını olduğuna dair çok ciddi şüpheleri olduğunun altını çizen Dirik, şöyle devam etti: “Canbaz'ın hayatını kaybettiği patlayıcının niteliği yapılan incelemede belirlenemedi. Ben bir topçu subayıyım ve patlamadan, patlayıcıdan anlarım. Hiçbir klasik mühimmat o derece büyük bir krater açamazdı. Bunu ancak bir anti tank mayını yapabilir. Nitekim bu mayın kaldırırken patladı. Zaten anti tank mayınlarında basınçtan kurtulma düzeneği olduğunu herkes bilir. Bence Çağlar'ı öldüren mayın bir terörist mayını değildi. Bu tür bir düzenek bölücü terör örgütü mensupları tarafından kullanılan düzeneklerden ziyade, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan anti tank mayınlarında bulunuyor. Bu konudaki şüphelerimizi de mahkeme heyetiyle paylaşmıştık. Tabii o da dikkate alınmadı.” ‘YÖNLENDİRİLMİŞ BİR TAHKİKAT YAPILDI' Dirik, Canbaz'ın şehit düştüğü olayla ilgili idari tahkikat dosyasına konulmak üzere kendisi tarafından teslim edilen evrakların dosyada yer almamasının şüphe oluşturduğunu ifade etti. Onur Dirik, şunları kaydetti: “Yönlendirilmiş bir tahkikat yapıldı. Şehit Üsteğmen Çağlar Canbaz ölümünden kısa bir süre önce bana mektup yazdı. Mektubunda psikolojik durumunun kötü olduğundan bahsediyor ve şu ifadeleri kullanıyor: ‘Komutanım bu aralar bölükte olmayacağım. T. yüzbaşı burada. Ben de arazide-köyde olacağım. (gece gündüz) Bu şekilde ya kendime bir mayın bulur patlarım ya 1-2 tane denk getirir (teröristleri kast ederek) rahatlarım ya da 3-5 köylüyü ikna ederim. Bilginiz olsun.' Mektup, olayın olağanüstülüğü ile beraber dikkate alındığında daha da anlam kazanıyor. Mektubun o zamanki amirler tarafından; ‘Bak bu mektup senin lehine bir durum yaratır. Biz zaten inanmıyoruz senin böyle saçma sapan bir emir vereceğine. Sen tutup böyle bir emir verecek bir adam değilsin. O yüzden bu mektubu ver bunu da koyalım dosyaya' diyerek mektubun aslını benden aldılar.' Fakat dosyaya koymadılar. Şimdi ben onlar hakkında şüphe duymakta haksız mıyım? Diğer belge ise şu: Çağlar Üsteğmen olay gecesi mayına müdahale kapsamında yaptığı işlemi bana rapor etti. Olaya ilişkin resmi nitelikteki yegâne belge olan tek sayfalık faks mesajı da idari tahkikat dosyasına konulsun diye idari tahkikat heyetine teslim ettim. Mesaj, mayın patlamadan önce saat 19.30'da çekildi. Mesajda ‘yolda muhtemelen patlayıcı maddeye bağlı olduğu değerlendirilen, basma düzeneği ve kablo tespit edildiği, belirtilen bölgenin emniyeti alındığı, kablolarının kesilmek suretiyle etkisiz hale getirildiği' belirtiliyor. Hâlbuki anlaşıldığı kadarıyla bu şekilde bir uygulama yapılmamış maalesef. Bu mesajın dosyada olmadığını 2 sene sonra gördüm.” ‘DOĞRUDAN TANIKLAR DİNLENMEDİ' Mahkemede doğrudan değil dolaylı tanıkların dinlendiğini öne süren Onur Dirik, “Yargılamanın dokuzuncu ayında askeri mahkeme ‘sizin yani savunma tarafının talep ettiği tanıkları dinlemekten vazgeçtim' dedi. Burada etkili konumdaki birilerinin yargılamaya müdahil olduğu bence çok açık. Amaç belli. Kamuoyuna güya ‘içimizdeki pislik temizlendi' mesajı verilsin mantığı. Dağlıca olayındaki gerçek kusur sahibi olanların koordineli bir çabası da olmuş olabilir. Tanıkların dinlenilmesinden vazgeçilmesi, Taraf gazetesinin ‘Dağlıca komutanının bubi cinayeti' başlıklı ve peş peşe aynı gazetenin yaptığı haberlerin akabinde oldu. Üstelik davanın çok kritik bir aşamasında yapıldı bu haberler. Ne acıdır ki, bunu benim işlediğim bir cinayet gibi lanse ettiler. Bubi cinayetini ben işlemedim. Ama Taraf gazetesinin bu haberleri olayları belli bir yöne kanalize etmek isteyen ve beni hedef olarak koymak isteyen çevrelerin ekmeğine açıkça yağ sürdü. Dürüst bir şekilde konuyu yargıya taşıyıp, ‘budur hatamız' demek neden bu kadar zor? Sonuçta ben ceza aldım, ordudan atıldım. Ne oldu üstü örtüldü mü sanki?” değerlendirmesini yaptı. Onur Dirik, hukuki anlamda son çareye başvuracaklarını, karar düzeltme talebinde bulunacaklarını ifade etti.
20 Ocak 2012 10:51
DİĞER HABERLER