Samanyoluhaber.com yazarlarından Abdullah Aymaz yeni köşe yazısını diyaloga ayırdı.
Bir zamanlar “Dünya gençliği dinden uzaklaşarak nereye gidiyor, gelin yuvarlak bir masa etrafında Katolikler, Protestanlar, Ortodokslar hatta
Müslümanlarla bir araya gelip, gençliğin inkardan kurtulması, yanlış yollara gitmemesi için bir beyin fırtınası yapıp çareler düşünelim” diyen bir papaza “Sen ne diyorsun bizim mezhepten başkası Cennete giremeyecek, sen kalkmış, Müslümanları bile kurtuluşa ermişler gibi bir yuvarlak masa etrafında toplanmamızı teklif ediyorsun. Onların hepsi Cehennemlik” diyerek
onu yüksek konumundan alıp bir kaplıcanın küçücük kilisesine sürmüşlerdi. Ama diyaloglarla bir araya gelip meseleleri görüşe görüşe, belli bir noktaya geldik. Bilhassa iki ay önce bir arkadaşımız büyük bir karar önderine “Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri ve Hocamız Fethullah Gülen Hocaefendi, ‘Bizim hedefimiz bütün insanlığı, inkâr-ı Uluhiyet ateşinden kurtarmaktır. İnsanları inkârın ve nankörlüğün iç yangınından kurtarmak için, dini din için seven, dindar Hıristiyanlarla bir araya gelip çare düşünelim, ittifak edip beraber hareket edelim diyorlar’ diyerek 40 dakika içini döküyor. Papa şimdi ne diyor, dikkat edelim:
Papa Françesko’nun 13 Eylül 2024’te Singapur’da gençlerle dinler arası diyalog buluşmasında yaptığı irticali (spontane) konuşmasından bir bölümünü aktararak geldiğimiz hayırlı noktaya dikkat edelim:
“Siz gençlerden, burada sizden beni en çok etkileyen şeylerden biri, dinler arası diyalog kurma yeteneğinizdir. Ve bu çok önemlidir, çünkü tartışmaya başlarsanız: “Benim dinim seninkinden daha önemli…”, “Benimki gerçek, seninki değil… Tüm bunlar nereye götürür? Nereye? Birisi cevaplasın, nereye? ” [biri cevap verir: “Tahribe”]. “Evet, öyle. Tüm dinler Allah’a ulaşmak için bir yoldur. Onlar – bir benzetme yapıyorum – oraya ulaşmak için farklı diller, farklı lehçeler gibidir. Ama Allah herkes için Allah'tır. …. “Ama benim Tanrım seninkinden daha önemli!” Bu doğru mu?
Tek bir Allah var ve biz, dinlerimiz Allah’a ulaşmak için yollardır. Bazıları Sih, bazıları Müslüman, bazıları Hindu, bazıları Hristiyan, ama bunlar farklı yollardır. Anlaşıldı mı?
Ama gençler arasında dinler arası diyalog için cesaret gerekir. Çünkü gençlik cesaret çağıdır, ama bu cesareti size yardımcı olmayacak şeyler yapmak için de kullanabilirsiniz. Bunun yerine, cesaretinizi ileriye gitmek ve diyalog kurmak için kullanabilirsiniz.”
Amerika’nın 6. Filosu seneler önce İzmir’e geldiği zaman, Üstadımızın büyük talebelerinden Ahmet Feyzi Kul başta olarak, Mustafa Birlik, Avukat Necdet Doğan’ın ağabeyi Binbaşı ve tercüman olarak Kâşif Bey,
Filonun din adamı Albayı ziyarete gidiyorlar. Daha sonra New York Kardinali olan zat diyor ki, “Bakınız bu odada hepimiz şu yukarıdaki lâmbanın ışığı altında buluşuyoruz. Her birimiz sahip olduğumuz imkânlara göre bu ışıktan istifade ediyor. Aynı şekilde
Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Musevîler hepimiz semavî dinlerin mensupları olarak Tanrının nuru olan Kitaplarımızdan ve Peygamberlerimizden istifade ediyoruz.
Aslında hepimizin ışık kaynağı bir” diyor.
Daha sonra M. Fethullah Gülen Hocaefendi New York’ta bu kardinalle ve 1998’de de Roma’da Vatikan’da Papa ile görüştü. Ondan sonra da görüşmeler devam etti.
Ben de Hocaefendinin mektuplarını 1997’nin Mart ayında Dalay Lama’ya, Viyana Kardinaline,
bir kaplıcaya sürülen ve sürüldükten sonra da Melekler Hareketini kuran ve iki milyon mensubu olan Papaza, sonra Vatikan’daki Papa’ya götürmüştüm. Evet şimdi gelinen nokta bu…
Üstad Bediüzzaman Hazretleri “Karşımda bir yangın var alevleri göklere yükseliyor, içinde evladım ve imanım tutuşmuş yanıyor. Ben imanımı ve evladımı kurtarmak o yangını söndürmek için koşarken, ayağım birilerine takılmış ne önemi var!“ diyor. Bu hedef için de “Eğer bir gâye-i hayal (ana hedef) olmazsa veya hedef unutulursa, yahut da hedef unutulmuş gibi hareket edilirse, zihinler (Ben! Ben!..) davası ile enaniyet davasına kapılıp hedefin etrafında gezerler (bir türlü ana hedefe ulaşamazlar)!” diyor.
Allah’a inkar ve O’na karşı nankörlük yangını ne demek? O, ruhu, kalbi ve vicdanı cayır cayır yakan nasıl bir yangın olduğunu senelerce materyalizm illeti yüzünden o yangında kavrulup sonra bu Hizmet ile hidayet yolunu bulmuş bir kardeşimiz demişti ki:
“Siz inkârın ne olduğunu bilemezsiniz; yaşamadınız ki!.. Dünyanın haram-helal demeden her türlü hazzına, zevkine ulaşabileceğim imkân ve zenginliğine sahipken, akşam olur nasıl sabaha çıkacağım, sabah nasıl akşama ulaşacağım
bir boşluk, bir dengesizlik ve belirsizlik içinde senelerce çırpınıp durdum. ”
İnkârın verdiği o dipsiz boşluğun ve ondan doğan yakıcı ateşin verdiği ızdırabın, nasıl bir şey olduğunu,
inkar boşluğuna ve yalnızlığına düşüp inkara kalkışanların acılarını ve iç yangınlarını sadece bir Tabiat Risalesi aydınlığı ve feyzi ile nasıl geride bıraktıklarını yine o illete kapıldıktan sonra kurtulanların ifadelerinden anlıyoruz…