Diyanet'in temiz insanları din dışı ilan etmesi ilk değil...

''Şimdi bu süreçte nasıl oluyor da Diyanet, Hizmet hakkında “İslam Dışı” diye bir rapor yazabiliyor. Bu yapılan cinayetin bir gün yüzlerine çarpılacağını düşünemiyorlar mı? Haset mi? Makam hırsı mı veya bilmediğimiz bir şey mi gözleri görmez etti?''
1965’te neşredilen “Risale-i Nur Muarızı Yazarların İsnatları Hakkında İlmî Bir Tahlil” isimli broşürde Merhum Eşref Edip Bey, Diyanet adına cinayet işleyen bir grubun yazdığı “Tuhfetü’r-Reddiye Alâ Mezheb-i Saîdi’l-Kürdiye” isimli düzmece esere cevap veriyor. 
Sanki bunu 1952’de Mısır’da vefat eden sonra Şeyhülislamımız Mustafa Sabri Efendi yazmış gibi, 1958’de basılan “İman Hakikatları” isimli Risaleden, 1957’de basılan “Konferanstan, 1959 basılan Şualar’dan sayfa numarası vererek parçalar naklediliyordu. Sanki Şeyhülislam Sabri Efendi mezarından kalkmış bu düzmece broşürü yazmıştı… Bu süreçte olduğu gibi, şöhret, makam, mansıp, para pul kulları ve heveslileri tertemiz bir hizmeti İslam dışı göstermek için böyle bir hıyaneti yapıyorlardı. Hem de Diyaneti kullanarak….

Yalanlarına, iftiralarına kuyruk eklemek için bu düzme reddiyenin sonuna “Bağdat, Rabıtatü’l-Ulema Cemiyeti Reisi Emced Zehavî” namına bir takriz uydurulmuştu. Bu düzenbazlığı yapan her kim ise “Emced Zehavî” denilen bu zâtın uydurma takrizi görünce tekzip edeceğini, böylece foyasının meydana çıkacağını hiç düşünmemişti. Emced Zehavî, nasıl Üstad Hakkında bir takriz yazabilirdi ki, bizzat kendisi Risale-i Nur müellifinin 1952’de İstanbul Ağırceza Mahkemesinde beraat ettiği zaman Üstad’ı tebrik etmiş ve bu tebrik Sebîlürreşad’ın 1952  Nisan tarihli ve 124 sayılı nüshasında neşredilmiştir. 

Aynen şöyledir:

“İstanbul’da Şebilürreşad Mecmuasına: Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Hazretlerinin beraat kararı, bizleri sonsuz bir sevinç içerisinde bıraktı. Bu sevince, vesile olan bu âdil hükme istinaden Türk Mahkemesine ve fahri avukatlarına teşekkürlerimizi, Üstad ve kardeşlerimize, mecmuanız vasıtasıyle, bildiririm.”  IRAK – Emced  Zehavî

Emced Zehavî’nin İstanbul’daki dostlarından biri, bu düzme reddiyeyi görünce bir nüshasını Bağdat’a Emced Zehavî’ye göndermiş, hemen cevap almış. Şimdi Emced Zehâvî’nin bu hakiki mektubu ile broşürdeki onun namına uydurulan sahte takriz mektubunu yan yana koyunca artık broşürün sahteliğine başka delil aramaya hacet kalmaz.

Düzme broşürde güya Emced Zehavî tarafından merhum Mustafa Sabri Efendiye gönderildiği beyan olunan sahte mektup aynen şöyledir:
“Müellife bir mektup. Reddiyenizi dikkatle okudum. Âlem-i İslamı yıkmak için çalışan bir takım hainlerin menfur faaliyetlerini yurt dışında tesbit etmeniz şâyân-ı şükrandır. Aynı kımıldamalar Irak’ta da göze çarpmıyor değildir.  İyi bir tedkik mahsülü olan reddiyeniz, bozgunculara karşı aldığımız tedbirle ışık tutacaktır. Âlem-i İslama tavsiye olunur. Irak’taki Müslümanlar adına selâm ve saygılarımın kabulünü arz ederim.” (Irak Râbıtatü’l-Ulema Cemiyeti Reisi  Emced Zehavî) 

Emced Zehavî’nin âhiren İstanbul’daki dostuna gönderdiği hakiki mektup da aynen şöyledir: 

“Ahî fillah, muhterem kardeşim,

“Şimdi mektub-u âlinizi aldım. Meâli güya Said Nursî Risalesi üzerine Sabri Efendinin yazdığı şey üzerine ben de reddiye yazdım. Halbuki bu babta hiç malumatım yoktur. Ne merhum Nursî’ye ait bir Risale görmüşüm ve ne merhum Sabri Efendinin ona reddiye yazdığından haberim, malûmatım yoktur. Hepsi iftiradır. Size çok teşekkür ederim ki, ismini tehlikeden kurtaracaksın ve sizden çok memnunum ismimi muhafaza ettiğinizden ve bu tehlikeden kurtarmaktan memnun olup dua ederim.” (9 Eylül 64 Ahûküm fillah Emced Zehavî) 

Düzenbazlığı görüyorsunuz değil mi?

Bu sahtekârlık Mustafa Sabri Beyin Libya’da bulunan oğluna İbrahim Sabri’ye de bildirilince, o da şöyle bir açıklama göndermiş:

“Azizim efendim, mektubunuzu, içindeki tezyif edici, kötüleyici karikatürleriyle beraber aldım. Merhum peder namına neşredilen bu sahte yazılardan bendenizi haberdar etmenize teşekkür ederim. Matbuat vasıtasıyla tekzibimden Müslüman efkâr-ı umumîyesini de haberdar etmek mümkün olursa pek yerinde dînî ve vatanî bir hizmet yerine geçeceğine şüphe yoktur. Sözüm ona Arapça (Tuhfetü’r-Reddiye alâ mezhebi Saidi’l-Kürdiyye)  terkibi acibindeki gülünç ve ünvanla daha neşrederken sahteliğin ilân etmiş olan suikastçinin, Risaledeki Said merhumu ilmine ve dinine tevcih ettiği bühtanları pek âşîkâr bir habaset olarak sırıttığı halde, herifin herzelerini Pedere (Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendiye) isnat etmekten maksadı, bir taşla iki kuş vurmak kabilinden ‘Peder yazmış mıdır?  diye sizin benden sormanıza’ doğrusu hayret etmekten kendimi alamadım.” (İbrahim Sabri, BİNGAZİ)   

Şu içinde yaşadığımız süreçte olduğu gibi, her zaman, iftiracılar, kumpasçılar, algı operasyoncuları rezil rüsvay olmaya namzeddirler.

Bu arada Diyanetin değerli hocaları Ahmet Hamdi Aksekili, Hasan Hüsnü Erdem, Hasan Fehmi Başoğlu, Osman Keskinoğlu, Ömer Nasuhî Bilmen gibi gerçek âlimler Üstad ve Risale-i Nurlar hakkında çok güzel raporlar yazdılar… Bu mübarek zatlar ceberut dönemlerinde bile baskıya boyun eğmediler. Şimdi bu süreçte nasıl oluyor da Diyanet,  Hizmet hakkında “İslam Dışı”  diye bir rapor yazabiliyor. Bu yapılan  cinayetin bir gün yüzlerine çarpılacağını düşünemiyorlar mı? Haset mi?  Makam hırsı mı veya bilmediğimiz bir şey mi gözleri görmez etti?

Safvet Senih 
21 Eylül 2017 13:48
DİĞER HABERLER