Listeler çeşitli açılardan ele alınıyor. Mesela Diyarbakır adayları karşılaştırılıyor.
CHP ve MHP oralarda zaten yok. Diyarbakır'da AKP ile BDP yarışacak.
Ancak listelere bakıldığında bariz bir "karizma" ve "şöhret" farkı görülüyor.
Yüzde 10 barajını geçemeyeceği bilindiği için, BDP bağımsız adaylarla seçime giriyor.
BDP'nin adayları hemen herkesin tanıdığı, "Kürtçülük" ("Kürt milliyetçiliği") dendiğinde ilk akla gelen isimler:
Leyla Zana, Mehdi Hatip Dicle, Emine Ayna, Nursel Aydoğan, Altan Tan, Şerefettin Elçi...
Diyarbakır'ın çıkaracağı 11 koltuğu isteyen AKP adaylarına bakalım bir de:
Mehmet Mehdi Eker, Mehmet Ensarioğlu, Mine Lök Beyaz, Mehmet Hamzaoğulları, Cuma İçten, Oya Eronat, Mehmet Akın, Muharrem Kurt, Fatma Öncü, Mustafa Elgörmüş, Eyüp Küçükçakmak...
Bu isimlerden ilk ikisi bilinen simalar. Diğerleri ise ya az tanınıyor ya da hiç...
Bu nedenle dünkü Taraf gazetesinin manşeti, özellikle BDP'ilerin değerlendirmesini yansıtıyordu: "Güneydoğu'dan AKP geri çekiliyor."
***
Ancak bu yorumu yapanlar bir noktayı atlıyor.
2007 seçimlerinde AKP, Diyarbakır'dan, 6 milletvekili kazanmış, buna karşılık 4 Bağımsız milletvekili nihayetinde BDP'ye geçmişti.
Oylara da bakalım: 2007 seçimlerinde AKP, Diyarbakır oylarının yüzde 41'ini aldı (191 bin oy).
Kürtçü Bağımsızlar ise oyların yüzde 47'sini kazandılar (toplam 220 bin oy).
Soru 1: AKP her 100 seçmenden 40'ının oyunu alırken gösterdiği adaylar çok mu karizmatikti?
Soru 2: 2007'den 2011'e aradan geçen dört yıl içinde Kürt sorunuyla ilgili bazı olumlu gelişmeler oldu. Örneğin Kürtçe yayın yapan TRT6 televizyonu yayına başladı.
Bu gelişmeler, "AKP'nin bölge milletvekillerinin etkinliği" sayesinde mi sağlandı?
İki sorunun da cevabı aynı netlikte: Hayır!
***
AKP, bölgede serbest piyasayı, komşularla vizesiz ilişkileri ve devlet yatırımlarını (yollar, hastaneler, yoksullara ev, vs.) temsil ediyor.
Ben buna kısaca "cüzdan politikası" diyorum. Zaten bütün Türkiye'ye hitap eden bir partinin "kimlik politikası", yani Kürtçülük yapması mümkün değil.
Kürtçü kimlik politikasının parti adresi belli: BDP...
Sadece AKP değil, bu atmosferde hiçbir parti Kürt milliyetçiliği konusunda BDP ile yarışamaz.
AKP'nin oralarda kimlikle ilgili söyleyecekleri, Diyarbakır Cezaevi'ni, Ahmet Kaya'yı, Şivan Perwer'i filan aşamaz...
Eğer aşarsa, hem inandırıcı olmaz, hem de Batı'daki Türk milliyetçisi oyları kaybeder. Bu yüzden Kürt milliyetçiliği değil, ancak "hümanist-liberal-demokrat" bir söylem geliştirebilir ki zaten bu da piyasacılığa uygundur.
Özetle, AKP'nin Kürt meselesiyle ilgili yapacağı iki şey var: 1) Refahı geliştirtmek. 2) Kimlikle ilgili, TRT6 örneğindeki gibi "merkezi" kararlar almak. (Yeni Anayasa'da da ilerlemeler olacaktır.)
***
Yüzde 10 barajı devam ettiği sürece, BDP'nin tek şansı, elindeki en güçlü, en karizmatik adaylarla seçime girmekten geçiyor. Çünkü zayıf adaylar oy alamaz, Meclis'e gidemez, grup kuramaz.
AKP'nin ise böyle bir zorunluluğu bulunmuyor: Tüccar, sanayici, iş bitiren, devletle ilişkileri iyi olan adayları bulması ona yeter.
Ayrıca karizmatik, güçlü, tutarlı Kürtçü milletvekilleri, gün gelir, AKP'nin başına iş açar. Parti disiplinini bozar.
Bu analize dahil olmayan bir kişi var: AKP milletvekili İhsan Arslan. Onu sadece Diyarbakır'da değil, hiçbir yerde göremiyoruz. Acaba niye?