Kimse Yok Mu Derneği her bayram olduğu gibi bu Kurban Bayramı'nda da ihtiyaç sahiplerini unutmadı. Gönüllü pekçok kişiyle birlikte kapı kapı dolaşarak, yüzleri güldürdü.
Kimse Yok Mu Derneği'yle birlikte kurban eti dağıtmak için ailesini bu bayram geride bırakıp, ihtiyaç sahiplerine gönül açanlardan biri de Samanyolu Televizyonu'nda Yapımcı-Yönetmen Emine Ulu'ydu. Ulu, Diyarbakır'da kurban izlenimlerini kaleme aldı.
İşte Ulu'nun kaleminden o yazı:
Yıllardır her kurbanda yapmak istediğim bir şeyle bu kurbanda kurbiyet yaşamak nasip oldu. Kimse Yok mu gönüllüsü olarak et dağıtacaktım. Neresi olur derken bahtıma Diyarbakır düştü. Ne güzel bir baht zira geçen yıl gidecekken biletimi iptal ettirmek zorunda kaldığım şehir Diyarbakır. Demek ki nasip bu vakitmiş deyip bayramın birinci günü düştük diyar-ı peygamber yollarına... Grup başkanımız Ayşegül hanım hariç ekipteki herkes çok heyecanlıydı, çünkü bencileyin herkesin Diyarbakır’a ilk seyahatiydi ve dahi ailesinden ayrı ilk bayramıydı. Paylaşılacak tecrübemiz olmadığı için heyecanımızı paylaştık. Bir de çoluğu çocuğu kimlere bıraktıklarını. Çocuklar için de annesiz ilk bayram günüydü ama şefkat sadece kendi çocukları için verilmemişti insanoğluna...
Diyarbakır havaalanında bizi güler yüzlü, en az bizim kadar heyecanlı okuma salonu çalışanları karşıladı. Yönlendirdikleri servislere binince İstanbul’un farklı yerlerinden gelmiş gönüllülerle tanıştık, zenginleştik yaklaşık 38 kişi olduk. Tarihi Hasan Paşa hanının otantik mekanında yöreye özgü kahvaltı ve menengiç kahvesinin ardından etler hazır oluncaya kadar 33 medeniyete ev sahipliği etmiş şehri dolaştık. Bünyesinde Hristiyan, Yahudi ve Müslüman abidleri ağırlayan Ulu Cami’yi, Hz. Ömer döneminde bu şehri fetheden Halid Bin Velid’in oğlu ve 27 sahabinin metfun bulunduğu Hz. Süleyman Camii’ni ziyaret ettik. Ardından hazreti Zülkifl ve Elyesa peygamberi ve birçok nebiyi misafir eden Eğil yollarına meylettik. Rehberimiz bu kabirlerin gerçek olduğu, makam ile karıştırılmaması gerektiği konusunda bizi uyardı. Peygamber kabrini ziyaret ihtiyaç sahibi kardeşleri ziyaretten geçiyormuş anladım... Dicle nehrine nazır bu mukaddes mekandan ayrılmak zor oldu. Yenice tanıştığımız Dicle de hafızalara peygamber komşusu olarak nakşoldu...
Beklediğimiz an gelip çatmıştı. Etler, ihtiyaç sahibi çocuklara eğitim desteği veren okuma salonu velilerine dağıtılacaktı öncelikle. Rehberimiz okuma salonu öğretmeni ve öğrencileri. Diyarbakır’ın eski dar sokaklarına giriyoruz. Yanımızdan mahallenin çocukları koşuşturuyordu. Erkek çocuklar ellerinde tek tip, sanki bir elden dağıtılmış oyuncak silahlarla dizilerde gördükleri kaçma, kovalama sahnelerini canlandırıyorlardı. Elimizdeki yatay, bez şeklindeki hediye çantasına bakıp bir çocuk “abla ceset torbası mı?” diye sorunca kanım dondu. Demek ki ceset torbası ile çok karşılaşmıştı, ya da hayalleri ceset torbası ile kirlenmişti... Acaba çantamızdaki balonlar, çikolatalar ile hayallerini temizleyebilir miydik? Denedik, dönüşte ellerinde biraz önce dağıttığımız balonları görünce umutlandık ne de olsa çocuktu. Hiç olmazsa çocukluk hatıralarında onların bayramına ortak olan insanları hatırlayıp başka çocuklara da öyle muamele ederler umudunu taşıyorduk...
Çocuklar için balon tamam da ziyaret ettiğimiz ailenin 20’li yaşlarda işsiz gençleri olduğunu duyunca Diyarbakır’ın başka bir ihtiyacını gözlemleme fırsatımız oldu. Sokakta gördüğümüz gençlerin verdiği başıboşluk hissi yanıltmamıştı bizi. Bu gençlerin işe ihtiyacı olduğu kadar, böyle bir işgücüne Türkiye’nin ihtiyacı yok mudur sorusunu sormadan edemedik. Doğruya yönlendirilmediği taktirde yaşanılanlar da ortadayken... Dağa çıkanların sayısının son bir ayda 6000’e ulaştığı yolunda söylentiler de dolaşıyorken...
Ziyaret ettiğimiz evlerden birinde Diyarbakır’ın eski sakinlerinden bir hanımefendiyle tanıştık ayaküstü. Bahçesinde çeşme başında, yerde bulaşık yıkıyordu. Sanırım mutfağı orasıydı. Eski günlerden söz etti, kadim şehir halkının nezaket ve nezahetinden dem vurdu, sonradan göç edenlerin şehri bozduğu kanaatindeydi.
Diyarbakır’da bizim için uzun bir günün akşamı olduğunda günün notları paylaşıldı gönüllüler arasında. Ortak kanaat gidilen evlerde yemek kokusu yoktu, tencereler boştu. İnsanlar ümitsizlik atmosferinde kaybolmuştu. Gördük ki biraz şefkat, merhamet ve küçücük bir destekle unutulduğunu düşünenler hayata kazandırılabilir. Eğitimle, çocuklar hayallerini çocukça yaşayabilir... Bu da ancak vicdan kültürünü hayata geçiren gönüllülerin buranın güzel insanlarına açacağı kucakla olur kanaatine vardık.
Büyüklerimiz düğün de, bayram da, cenaze de insan ile olur derler ya… İnsan, dar gününde yanında olanı dost bilir ya. Böylesi günlerde kardeşlerin birbirine yanındayım demesi kadar güzel ne olabilir? Bu bayramlık veda ederken Diyarbakır’a, kardeşlerimizi şehrin sahibi Zülküf ve Elyesa Peygambere emanet ettik, vesselam…