Diyarbakırlı iş adamlarının feryadı

Diyarbakırlı iş adamlarının feryadı
Güneydoğu'da yaşanan terör olayları ekonomiyi durdurdu. İş adamları satıp kurtulma noktasında.
Özellik'le Güneydoğu Anadolu'da şehirlerin içine sokak sokak işleyen ve ara vermeden yaşanan terör olayları bir taraftan halkın psikolojisini hallaç pamuğuna çevirirken bir taraftan da ekonomiyi çok negatif bir biçimde etkilemeye devam ediyor.

Konuyla ilgili, Diyarbakır'lı işadamlarının sözlerini köşesine taşıyan Süleyman Yaşar 'Paris olmayı beklerken Halep'e döndük' başlıklı bir makale kaleme aldı.

İşte Taraf Gazetesi yazarı Yaşar'ın o yazısı:

"Diyarbakırlı işadamları dertli. Amasız barış 7 Haziran’da bir gecede sonuna kadar savaşa döndü, ne olduğunu anlayamadık, diyorlar. Hâlbuki biz, barış sözü verdiği için oylarımızı AKP’ye verdik. Anayasa referandumunda yetmez ama evet dedik. AKP’nin istediği anayasa değişikliklerini destekledik.

Yine İslamcılar başörtüsü nedeniyle mağdur oldu. Onlar mağdur ve mazlum diye sahip çıktık. Bütün bunların ardından yatırım ortamı düzeldiği için Diyarbakırlı işadamları olarak, barış sürecinde, pek çok yatırım yaptık. Hattâ barış olacak, turizm gelişecek düşüncesiyle oteller inşa ettik. Yeni işyerleri açtık. Diyarbakır organize sanayi sitesinde yeni yapılan üretim tesisleri nedeniyle yer kalmadı. Ama şimdi bırakın ürettiklerimizi satmayı, şehrimize turist gelmesini; bizler evlerimizi, binalarımızı, işyerlerimizi satıp şehri terk etmek istiyoruz. Fakat alan da yok… Bunları anlatan işadamları 12 Eylül 1980’de ve 1990’lı yıllarda Diyarbakır’da böylesine patlama sesleri, çatışma gürültüsü duymadıklarını söylüyorlar. Kısaca ortam çok gergin.

Bu arada hemen belirtmekte fayda var, yaşanan bu olaylar ve kutuplaşma nedeniyle Türk ve Kürt kardeşliğinin yeniden inşasının bundan böyle artık zor olacağını ileri sürüyor Diyarbakırlı işadamları. Bu arada diğer illerde Kürtlere olumsuz bakış ve hissedilen dışlama nedeniyle Diyarbakır ile Konya’nın, Diyarbakır ile Trabzon’un, Kayseri’nin bundan böyle nasıl kardeş olabileceğini soruyorlar. “Duygusal olarak bittik” diyorlar. Yine aynı işadamları İslamcı bir iktidarın böyle bir sertlik uygulayabileceğini düşünemediklerini söylüyorlar. Ve İslamcılardan demokrat olamayacağını anladık. Kemalistler haklıymış kandırıldık, diyorlar.
Gelelim bütün bunları niye anlattığımıza…

Anlattık çünkü Diyarbakır ve Güneydoğu Anadolu’nun diğer il ve ilçelerinde ekonomi adeta durdu. Gelen bilgilere göre; bankalar kredileri azalttı, hattâ kredi vermiyorlar, sigorta şirketleri poliçe kesmiyor. Pek çok semtte işyerlerinin kepenklerinin kapandığı, ticaretin durduğu haberleri her gün gazetelerde yer alıyor. Yine bazı mahalle ve ilçelerde eğitime ara verildiğini basından izliyoruz.

O hâlde ne yapılmalı. Bu durum sürdürülemez. Yapılması gereken şu; Diyarbakır’da, devlet, derhal işadamlarına güvence vermeli. Çatışma nedeniyle zarara uğrayan işyerleri ve işadamlarının kayıplarının karşılanacağı taahhüt edilmeli. Böylece işyerlerini satmalarının önüne geçilmeli. Yine esnaf ve tüccarın maddi zararları derhal giderilmeli. Üretimin ve ticaretin sürekliliği sağlanmalı. Ödenemeyen borçlar ve vergiler ertelenmeli. Ödenemeyen borçlar nedeniyle yapılan icralar belli bir süre için durdurulmalı.

Anlayacağınız “Paris olmayı beklerken Halep’e döndük” diyen Diyarbakırlı işadamlarına yeni bir fırsat verilmeli. Aksi takdirde sorun tüm ülkeye yayılacak. Bölge ekonomisinin durması, zaten kırılgan olan ülke ekonomisinin risklerini hızla çoğaltacak. Bildiğiniz gibi; kamu bütçesi denk olduğu hâlde Türkiye Hazinesi dünyanın en yüksek faizini ödüyor. Bu yaşananlar faizleri daha da artıracak. Acil ekonomik önlem şart."
23 Aralık 2015 09:06
DİĞER HABERLER