Bir dizi senaryosu gerekçe gösterilerek tutuklanan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, cezaevinde 15. bayramını geçiriyor. Karaca, varlığı yıllardır ispat edilemeyen ‘terör örgütünün’ kurucusu olmakla, o örgütü yönetmekle suçlanıyor.
Hidayet Karaca 19 Aralık 2014’ten bu yana tutuklu, 26 Nisan 2015’ten bu yana esir! 26 Nisan 2015’de Hidayet Karaca ile birlikte 22 Temmuz’da tutuklanan 75 polis hakkında ‘delil yetersizliği’ nedeniyle tahliye kararı verilmişti. Ancak mahkemenin kararı yok sayılarak Karaca ve polisler esir alındı! Hidayet Karaca, 2 bin 692 gündür tutuklu.
CEVABI OLMAYAN SORU; ÖRGÜT NEREDE, SİLAHLAR NEREDE?
Savcının vehimlerle dolu iddianamesine dayanarak Karaca hakkında 31 yıl 6 ay hapis cezasına hükmedildi. Hidayet Karaca’nın, tutuklandığı mahkemede sorduğu sorunun cevabı ise 5 yıldır verilemedi: “Hakim bey bir delil var mı? Bir tek delil var mı? Silahlar nerede? Örgüt nerede?”
Medyaya yönelik operasyonun köşe taşları bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından adım adım döşenmişti aslında… Bir konuşmasında, “Bir proje geliştiriyoruz. O bitince süreç hızlanacak.” dedi. 16 Haziran 2014’te Sulh Ceza Mahkemeleri’nin yerine süper yetkilerle donatılmış sulh ceza hakimlikleri kuruldu.
Dönemin Twitter fenomeni @fuatavni_f, 11 Aralık 2014’te aralarında Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda ismin gözaltına alınacağını duyurdu.
BAŞSAVCI YALANLADI
Hidayet Karaca ve Ekrem Dumanlı, Çağlayan Adliyesi’ne giderek haklarında soruşturma olup olmadığını avukatları aracılığıyla sordu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu, böyle bir soruşturma olmadığını bildirdi. Ancak 14 Aralık Pazar sabahı gözaltılar başladı. Hidayet Karaca, Emniyet’e giderek teslim oldu. Dumanlı ve Karaca’nın sorguları gözaltına alındıktan tam 80 saat sonra yapıldı.
KUMPAS TİYATROSU!
Soruşturma Savcısı Hasan Yılmaz, Tahşiyeciler örgütüne kumpas kurulduğunu savunuyordu. Savcıya göre Fethullah Gülen, 6 Nisan 2009’da herkul.org’da yayınlanan sohbetinde örgütü hedef göstermiş, daha sonra STV’de yayınlanan dizide örgütten bahsedilmiş, ardından Zaman gazetesinde iki yazar, makalelerinin bir yerinde bu örgütü anlatmış, bütün bunlardan sonra da polisler operasyon yapmış ve şahıslar gözaltına alınmıştı!
HİDAYET KARACA: ÖRGÜT NEREDE?
Ekrem Dumanlı, kendisine bile ait olmayan iki makale ve bir haber; Hidayet Karaca ise 4 yıl önce yayınlanan ‘Tek Türkiye’ dizisinin senaryosu sebebiyle suçlanıyordu. ‘Terör örgütü yöneticiliği’nden tutuklanan Karaca, hakime çok zor bir soru sormuştu: , “Hakim bey bir delil var mı? Bir tek delil var mı? Silahlar nerede? Örgüt nerede?”
MAHKEME: ÖRGÜT YOK!
Hidayet Karaca’nın bu sorusuna İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, yaklaşık 17 ay sonra Can Dündar’ın yargılandığı davadaki kararında cevap verdi. Dönemin Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün, MİT’in kontrolündeki TIR’ların durdurulması olayına ilişkin yapılan haber nedeniyle çıkarıldıkları mahkemenin Mayıs 2016 tarihli karar metninde ‘FETÖPDY Silahlı Terör Örgütü’ adında bir örgütün varlığına dair kesin bilgi ve hüküm olmadığı’ belirtiliyordu.
SAVCI: HER NE KADAR ŞİDDET OLMASA DA…
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hasan Yılmaz tarafından hazırlanan iddianame, 2 Ekim 2015’te İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Çelişkilerle dolu iddianame, savcının hayal gücü ve vehimlere dayanıyor. Somut tek bir ‘suç’ delili yok.
Savcı, ‘Hizmet Hareketi’nden ‘silahlı terör örgütü’ olarak bahsediyor. Ancak TCK’ya bir grubun ‘terör örgütü’ olarak kabul edilmesi için ‘cebir ve şiddet’ unsurlarını barındırması lazım.
Zaten savcı da Cemaat’in bu unsunları barındırmadığını iddianamesinde itiraf ediyor. “Her ne kadar bu aşamaya kadar aktif cebir, şiddet içeren eylem ve işlemleri tespit edilmiş olmasa da…” diyor. TCK’ya göre ‘cebir ve şiddet’ yoksa, terör örgütü de yoktur! Kaldı ki Karaca ile polisler arasında nasıl bir bağlantı olduğuna dair de tek bir somut delil yok.
‘ETKİLİ OLMAK’ NE DEMEK?
Ortada Hidayet Karaca’nın ‘Karanlık Kurul’un senaryosunu yazdığını iddia eden hiç kimse ve bunu destekleyen hiçbir delil yok. Senaryoları yazanı tespit edemeyen savcı, ‘senaryo yazımında etkili olduğunu’ belirterek ihaleyi Karaca’nın üzerine yıkıyor. Senaryo yazımında etkili olmak ne demek? Bir hukuk devletinde ‘etkisi olma’ gibi muğlak bir kavramla bir kişiyi belirli bir eylemin faili olarak suçlamak mümkün mü? Ayrıca savcı, ‘Karanlık Kurul’un senaryosunu yazan İsmet Macit’in ifadesini bile almıyor.
Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı İsmail Hakkı Pekin imzalı Tahşiye Raporu
TAHŞİYECİLER RAPORU MİT’TEN GELDİ
Peki gerçekte ne oldu? Tahşiye soruşturması Gülen’in sohbetinden çok daha önce başlamıştı. MİT, söz konusu grubu 2004’den beri takip ediyordu. 17.02.2009’da Tahşiyeciler’le ilgili TSK ve Emniyet’e bir rapor sunmuştu. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin de imzasının bulunduğu ‘Tahşiyeciler’ raporunun kendilerine de MİT’ten geldiğini bizzat açıkladı. Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler, örgütün El Kaide ile bağlantılı olduğunu anlatmıştı.
LADİN’İN ORDUSUNA KATILMAK FARZDIR
Tahşiyecilerle ilgili soruşturma kapsamında ele geçirilen görüntüler sabit. Silahlı mücadeleyi savunuyorlar. Videolarda örgütün lideri olduğu ileri sürülen Mehmet Doğan, El Kaide lideri Usame bin Ladin’e övgü dolu sözler söylüyor. Onun ordusuna katılmanın ‘farz’ olduğunu anlatıyor. Doğan, CNN Türk’te katıldığı bir programda ise “Bin Ladin’i Müslüman olduğu için severim.” diye konuşmuştu