DPÜde Türkçenin Anadoluda Gelişimi konferansı

DPÜde Türkçenin Anadoluda Gelişimi konferansı -Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Akar: Türkçenin gelişmesinde en önemli hareket, tasavvuf hareketi olmuştur
KÜTAHYA (A.A) - Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Akar, Türkçenin gelişmesinde en önemli hareketin, tasavvuf hareketi olduğunu bildirdi.
     Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Rektörlüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre, Prof. Dr. Akar, DPÜ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünce Fen Edebiyat Fakültesinde düzenlenen Türkçenin Anadoluda Gelişimi konulu konferansta, Türkçeyi teşvik etmesi bakımından en başta gelen beyliğin, Germiyanoğlu Beyliği olduğunu söyledi.
     Türkçeye en fazla sahip çıkan, Türkçe yazan şair ve yazarları en fazla istihdam eden, koruyan, onlara ihsanda bulunan beyliğin de Germiyanoğlu Beyliği olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Akar, Şeyhoğlu Mustafa, Şeyhi, Ahmet Paşa, Aşık Paşa gibi Germiyanoğlu Beyliğinde yetişmiş Türkçe yazan önemli şair ve yazarlar olduğunu ifade etti.
     Prof. Dr. Akar, Germiyanoğlu Beyliğinin ekonomik olarak daha ileri bir beylik olduğu için şair ve yazarları koruduğuna işaret ederek, Germiyanoğlu Yakup Bey tarafından yazdırılan ve Kütahyada bulunan Taş Vakfiye, Orhun Yazıtlarından sonra Türklerin taşa yazdığı en önemli yazıtlardan biridir dedi.
     Tasavvuf hareketlerinin, Türkçenin yaygınlaşmasında önemli rolü bulunduğu bilgisini veren Prof. Dr. Akar, şunları kaydetti:
     Türkçenin gelişmesinde en önemli hareket, tasavvuf hareketi olmuştur. 13üncü yüzyılda tasavvuf zirveye çıkmıştır. Anadoluda Türk tasavvuf hareketi çok gelişmiştir ve her tarafta bir dergah, tekke vardır. Moğol istilası döneminde insanlar can korkusu, mal endişesine düşüyor. Bu dönemde insanlar, Allaha daha yakın olmak, daha dindar olmak gibi bir psikolojiyle hareket ediyor. Bu bakımdan 13üncü yüzyılda Anadoluda tasavvuf hareketleri gelişiyor. Tasavvuf hareketlerinin mensupları, müritler, şeyhler halk kitlelerine ulaşmak istiyor. Halk kitleleri arasında bu hareketler yayılmak isteniyor. O zaman halkın konuştuğu dil Türkçedir. Halk, Farsça bilmiyor. Halka gidebilmek için mutlaka halkın dilini konuşmak gerekir. Bu iş, Karamanoğlu Mehmet Beyin buyruğundan da şair ve yazarların Türkçe eser yazmasından da daha etkili daha önemli olmuştur. Çünkü halk, dini metinleri daha özümsemiş, daha içselleştirmiş, daha fazla kabul etmiştir. Tasavvuf, Türkçeyi din dili haline getirmiştir. Yunus Emrenin şiirleri ilahi olarak ve Süleyman Çelebinin Mevlidi dini metinler olarak yazılıyor ve o dönemde Türkçenin din dili olarak kullanılması ve gelişmesinde çok etkili oluyor. Mevlidin Türkçe yazılması o kadar etkili olmuş ki, halk Türkçeyi kabullenmiş. Daha önceki zamanlarda Türkçe adeta dini bir metnin, yazılı bir belgenin oluşturulamayacağı bir dil gibi görülmüştür. Mevlid ile Türkçe, camiye girme hürriyeti kazanmıştır. Türkçe, Süleyman Çelebi ile camiye girmiştir. Bugün Kuran-ı Kerimden sonra camide okunan bir metindir Mevlit.
     Prof. Dr. Akar, Osmanlı Beyliğinin, Anadoluda yükselen Türkçecilik bilincinden hareketle resmi dil olarak Türkçeyi kabul ettiği bilgisini vererek, Türkçenin ana yurdundan binlerce kilometre uzakta, yeni bir coğrafyada ya da bin yılda Anadoluda yeniden ayağa kalktığını sözlerine ekledi.
     Konferansın ardından Prof. Dr. Akara, DPÜ Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Atila Batur tarafından üzerinde DPÜ amblemi bulunan çini tabak hediye edildi.
    
     Muhabir: Sedat Gök
     Yayıncı: Mürsel Çetin
19 Kasım 2012 15:08
DİĞER HABERLER