Gazeteci Veysel Ayhan, duanın ehemmiyeti ve 'dua ederkenki halimizi' ele aldı. Ayhan'a göre bugünkü duaların çok farklı ehemmiyeti var.
“Dua; bir çağrı, bir yakarış ve küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya, arzdan, arzlılardan semalar ötesine bir yöneliş, bir talep, bir niyaz ve bir iç dökmedir.” Bediüzzaman hazretleri “Hattâ denilebilir ki, sebeb-i hilkat-i âlemin birisi de duadır.” der ve sonra “Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü vesselâmın duası, bir sebeb-i hilkat-i âlemdir.” diyerek varlığın Efendimiz’in(sav) duasıyla vücud bulduğunu ifade eder. Bediüzzaman Hazretleri zaten bir dua insanıdır. Tüm hayatı dua endeksliydi desek abartmış olmayız. Duanın önemini şu cümlesiyle ifade eder: “Dua bir sırr-ı azîm-i ubudiyettir. Belki ubudiyetin ruhu hükmündedir.” Bir başka yerde: “Ey âciz insan ve ey fakir beşer! Dua gibi hazine-i rahmetin anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin medârı olan bir vesileyi elden bırakma” der.
ALLAH NAZARINDAKİ DEĞERİMİZİ TEST EDELİM
Furkan suresi 77. ayet Bediüzzaman Hazretlerinin sözlerini teyid eder: "Eğer duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?" (25/77 ) Bu, şu demek. Yani sizin duanız yoksa, Allah’a yöneliş ve teveccühünüz yoksa Cenab-ı Hakk’ın nazarında bir değer ifade etmezsiniz. Değer ifade eden tek hazine duadır: “Allah’a duadan daha değerli bir şey yoktur”(Tirmizî, De’avât, 1)
Mesela test edeyim: Acaba Allah’ın nazarında bir değerim var mı, yok mu? Bunu bulmak çok kolay: Allah’a ne kadar dua ediyorum? Ne kadar zihnen murad-ı ilahiyi araştırıyorum? Allah’a saygısızlık etmekten ne kadar korkuyor, çekiniyorum? Allah’ın lütuflarını ne kadar fark edebiliyor ve bunlara na kadar teşekkür ediyorum? İşte o kadar nazar-ı ilahide değerliyim.
Duam yoksa Allah nazarında bir hiçim yani.
CEMAATİN DEĞERİ
Dua bir kriter olarak insanın nazar-ı ilahideki değerini gösterdiği gibi bir cemaatin de ehemmiyetini ve değerini ifade eder. Bir cemaatin kıymeti ve büyüklüğü o cemaat fertlerinin dua toplamından ibarettir. Diyelim ki 100 kişiden oluşan bir cemaatiz. Ama bu cemaatte Allah’a teveccüh eden, Allah rızasını arayan 10 kişi var. O zaman cemaat olarak değerimiz 10’dan ibarettir. 1 Milyonluk bir cemaatiz. Ama Allah’a teveccüh eden, dua eden, yalvaran sadece 100 kişi var. O zaman biz 1 milyonluk bir cemaat olduğumuzu söyleyemeyiz. Ancak 100 kişilik bir cemaat olduğumuzu söyleyebiliriz. Allah’a toplam yönelişimiz neyse değerimiz de odur.
DUANIN KALİTESİ
Bediüzzaman Hazretleri en kamil dua olan namaz ile ilgili “Nasıl bir hurma çekirdeğinden tâ mükemmel bir hurma ağacına kadar, ne kadar merâtip bulunur. Öyle de, namazın derecatında da daha fazla meratip bulunabilir.” Diyerek duanın kıymetinin mertebe mertebe olduğunu ifade eder.
Zihnin başka yerlerde gezdiği, aklın dünya işlerini kovaladığı dualar şu hadisin kapsamında: “Biliniz ki, Allah gafil bir kalpten gelen duayı kabul etmez.” (Tirmîzî, De’avât, 66) Bu tür bir gaflet söz konusu olmadan yapılan duayı en alt mertebe sayarsak, dua mertebelerini şöyle sıralayabiliriz:
-Nefsi için dünyalık isteme,
-Ailesi ve çocukları için dünya malı ve dünya makamları isteme,
-Nefsi ve ailesi için uhrevi talepler,
-Müminlerin kurtuluşu ve salahı için dua,
-Tüm insanların uhrevi kurtuluşu için dua… diye mertebeler sayabiliriz.
Bütün bu dua mertebelerinde yapılan duaların kıymetini sonsuza ulaştıracak olan katalizör ise ızdırap ve ıztırar lisanıyla yapılıyor olmasıdır. Bu katalizörün fonksiyonu devreye girdiğinde dua sonsuzluğa ulaşır.
İşte hurma çekirdeği ile hurma ağacı arasındaki meratib budur.
Hocaefendi hedef olarak gösterdiği ufuk, bir dua insanı olmak, namazlaşmak ve dualaşmaktır. Görenler “bu insanın hayatı dua” demeli.
İşte bir cemaatin Allah nazarındaki kıymeti dua eden fertlerinin dua keyfiyetlerinin yekünü, toplamı ve büyüklüğü ile doğru orantılıdır.
DUANIN ZİRVESİ
Duanın en üst mertebesi ızdırap ve ıztırar lisaniyle yapılanıdır. Hocaefendi ızdırapla, sancıyla, şakakları zonklayarak yapılan duanın emsalsizliğini anlatırken şöyle der: “Denilebilir ki böyle bir gaye için bir dakika çekilen ıstırap yüz tane kurban kesmekten bir kaç defa nafile Hacca gitmekten daha bereketlidir.” Ve farklı zamanlarda tabiinden iki büyük zatın sözünü aktarır.
Ebû Ali Dekkâk: “Bir gecelik böyle bir ıstırabınız 1 sene hiç durmadan namaz kılmanıza dua etmenize denktir… Hüzün sahibi olanlar hüzün sahibi olmayanların senelerce kat edemedikleri yolu bir ayda kat eder.”
Süfyan B. Uyeyne: “Bazen mustarip bir kalbin inlemesiyle Allah bütün ümmeti Muhammed’i(sav) bağışlar.”
Ben diyelim ki 60 yaşındayım. Tüm ömrümü camiye müdavim dindar bir müslüman olarak yaşamışım. Kendim için dua etmişim, ailem için Allah’a yalvarıp yakarmışım.
Sonra bir gün Allah lutfediyor. Bana cebri lutfi bir dua kapısı açıyor. Küçük oğlum veya kızım hastanede ölüm döşeğinde ecelle cedelleşirse nasıl içten dua edersem işte bir gece öyle bir halette dua etmek bana nasip oluyor. Allah bana ümmeti Muhammed’in (SAV) sefaletini, perişaniyetini, ruhen ölümünü kendi evladımın ölümü gibi hissettiriyor. Bu ruh haletiyle ümmeti Muhammed (sav) için dua ediyorum. “Allah’ım ümmet-i Muhammed’e(sav) merhamet et… ” diye ıztırar lisanıyla ve ızdırapla inleye inleye, göz yaşlarıyla boğulurcasına Allah’a yalvarıyorum, yırtınıyorum. Cemaatimin felahı, yol arkadaşlarımın kurtuluşu için dua ediyorum.
Şimdi sadece bir gece yaptığım bu dua ile 60 yıllık ömrümde yaptığım duaların toplamını karşılaştırsam hangisini tercih ederim?
CEMAAT BÜYÜDÜ MÜ KÜÇÜLDÜ MÜ?
Bu bizim bireysel durumumuz. Bunu ölçü alarak hizmetin veya cemaatin 2-3 yıl önceki Allah nazarındaki değeri ile bugününü âmiyane / gelişigüzel karşılaştıralım.
Bize şu iki dua yekünündan birini tercih edin dense;
Yani:
a- Şu son 2-3 yılda zindan hücrelerinden ızdırap duaları, nezarethane köşelerinden ıztırar yalvarışları, geceler boyu evrad-ı ezkâr ile Allah’a teveccühler, bela ve musibetlere sabrederek yapılan fiili duaları mı tercih edersiniz;
b- Yoksa hizmet fertlerinin önceki 30-40 yıllık hizmet hayatında yaptıkları dua yekününü mü tercih edersiniz?
Ben şahsen saniye düşünmeden ilki derim. Mesele insanların nazarında ne olduğumuz ve bize ne dendiği, hangi iftiralara maruz kaldığımız değil. Önemli olan Allah nazarında 2-3 yıl önceki halimizle şimdiki halimizin ne olduğunu mukayese edebilmek.
Bu yönüyle cemaat kemmi olarak azalmış olabilir. Bunun durulma, is ve pastan arınma olduğunu fark etmek, olanları bu altın yola liyakati olmayanların elenmesi, dünya veya hizmet ikileminde kaybedenlerin ayrılışı olarak görmek lazım.
Kemmi azalma doğru ama dua ve teveccüh keyfiyetinin geçmiş zaman göre 10’a katlandığını rahatça söyleyebiliriz. Çünkü şu son 2-3 yılda yapılan ızdırap duaları ve ıztırar yalvarışları fevkalade muazzam rahmet bulutlarının ve yağmur sağnaklarının toplanmasına bir dua teşkil ediyor. Esaret altındaki her bir inleyiş, zindanlardaki bir saniye dua, istikbale ait büyük fütuhatların birer tohum ve anahtarı olacak. Ve çekilenler tohumlar halinde tüm dünyaya yayılıyor, toprağın bağrında Allah’ın takdir ettiği güne kadar mahfuz kalacak sonra yeryüzünü bir bahar şehrayinine çevirecek.
Her bir dua ve ızdırap dört ayrı semereyi doğuracak:
Bir; Geçmiş günahlara kefaret olacak.
İki; O insanları manevi kemalata yükseltip onlara velayet kapılarını açacak.
Üç; Salih dairelerin kapısını açacak, bu bedelleri ödeyenlerin ilerde ayağının kaymamasını, maddi ve manevi musibetlerden korunmasını sağlayan bir garanti vesikası olacak.
Dört; Çekilen çile ve ızdıraplar, ıztırar lisaniyle edilen dualar manevi birer tohum olup istikbalin baharlarına peşinat, bedel ve vesile olacak.
Bize düşen gassalın elinde meyyit olmak, Allah’ın bu celali tecellilerine sabretmek. Dahası “Ey Rabbimiz bizi terbiye edilmeye layık gördüğün için, ve bu hadiselerle terbiye edip olgunlaştırdığın için binlerce defa teşekkür ederiz” demek.
VEYSEL AYHAN