Ahmet Özer, kendisini dinlemek için toplanan kalabalığa, 'ülkenin yarısını dışlamakla barışı nasıl getireceğiz? O halde şimdi kardeşlik zamanı, şimdi kucaklaşma zamanı. Bu barışı yapmak için hukuk gerekir bize, adalet gerekir bize. Bu başkanlarımız, Silivri'de yatan kardeşlerimiz, kimse yargılanmasın demiyor ama pekala tutuksuz yargılanabilirler. Toplumu bu kadar germek iyi değil' şeklinde konuştu.
CHP'nin Millet İradesine Sahip Çıkıyor mitingleri devam ediyor. Her hafta çarşamba günleri İstanbul'da bir ilçede gerçekleştirilen mitingin bu haftaki adresi Sultanbeyli oldu.
Mitingde serbest bırakılan ve yerine kayyum atanan Esenyurt Belediyesi Başkanı Ahmet Özer konuştu. Özer, arkadaşları içeride olduğu için serbest kaldığına sevinemediğini ifade etti ve "Yüreğimin yarısını içeride bıraktım ama diğer yarısıyla size Ekrem Başkan'ın selamını getirdim, belediye başkanlarımızın selamını getirdim" dedi.
'ÜLKENİN YARISINI DIŞLAMAKLA BARIŞI NASIL GETİRECEĞİZ?'
Ahmet Özer, "Biliyorsunuz ülkemiz bir barış süreci içerisinden geçiyor. Barış olmadan demokrasi olmaz, üretim olmaz, bereket olmaz. O nedenle biz de bu barışı Cumhuriyet Halk Partisi olarak canı gönülden destekliyoruz. Ama buradan şimdi sesleniyorum değerli dostlar, herkese, bizi dinleyen herkese... Ve soruyorum,
ülkenin yarısını dışlamakla barışı nasıl getireceğiz? O halde şimdi kardeşlik zamanı, şimdi kucaklaşma zamanı. Bu barışı yapmak için hukuk gerekir bize, adalet gerekir bize. Bu başkanlarımız, Silivri'de yatan kardeşlerimiz, kimse yargılanmasın demiyor ama pekala tutuksuz yargılanabilirler. Toplumu bu kadar germek iyi değil. Bu kadar kutuplaşmak iyi değil. Madem ki barış diyoruz, madem ki kucaklaşma diyoruz peki burada bu halkla kucaklaşmayıp da nasıl barışı getireceğiz? Onun için buradan bir çağrı yapıyorum, şimdi kucaklaşma zamanı."
ÖZER'İN KONUŞMASI ŞÖYLE: MÜCADELEMİZ SÜRECEK
Sultanbeyli'deki "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" sloganıyla miting düzenleyen Özer, şunları söyledi:
"Kıymetli Sultanbeylililer, değerli İstanbullular, Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Değerli kardeşlerim demin Sayın Genel Başkanımız bana dedi ki: '13 aydan sonra ilk defa mikrofonla buluşacaksınız.' Ben de dedim ki: 'Sayın Genel Başkanım, evet; halkımla buluşacağım, halkımızla buluşacağım.' Ben 372 günden sonra özgürlüğüme kavuştum, aranızdayım ama buruk bir sevinç benimkisi, sevinemedim bile. Çünkü yüreğimin yarısını Silivri’de bıraktım. O diğer yarısıyla size Ekrem Başkan’dan selam getirdim; belediye başkanlarımızdan, belediye bürokratlarımızdan, siyasilerimizden sıcak selamlar getirdim.
Dün cezaevinden çıkarken sevgili İl Başkanımız Özgür Çelik ve sevgili başkanımızın Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Vekilimiz Nuri Aslan, birçok ilçe başkanımız, belediye başkanımız ve örgütümüz beni karşılamaya geldi. Sizin şahsınızda bütün İstanbul örgütüne çok teşekkür ediyorum. Ama bugün bu meydana, siz değerli halkıma şükranlarımı arz etmek için geldim. Çünkü biliniz ki sizin buradaki sesiniz, Silivri hücrelerindeki yüreklerde yankılanıyor. Onlar sizden güç alıyor, motive oluyorlar kardeşlerim.
Özgürlük dünyanın en kıymetli şeyidir. Tıpkı hava gibi, su gibi var ama farkında olmayız. Nefesiniz kesildiğinde havanın kıymetini anlarsınız. Cezaevinde şunu düşündüm: Bir tek kişi bile özgür değilse, hiçbirimiz özgür değiliz. Onun için bu mücadelemiz devam edecek. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi devam edecek. Bu mücadele, bir insanın en onurlu mücadelesidir. Böyle zor zamanların maalesef ağır bedelleri olur. Ama bu bedeli ödemekten geri durmayanlar sayesinde geleceğe dair umutlarımız diri kalıyor. Özgürlüğe, eşitliğe, adalete dair mücadelemiz hep birlikte onları getirene kadar sürecek. Selam olsun bu mücadeleyi verenlere, selam olsun sizlere!
Biliyorsunuz, ülkemiz bir barış sürecinden geçiyor. Barış olmadan demokrasi olmaz, üretim olmaz, bereket olmaz. Biz de bu barışı Cumhuriyet Halk Partisi olarak canı gönülden destekliyoruz. Ama buradan şimdi sesleniyorum değerli dostlar, herkese, bizi dinleyen herkese soruyorum: Ülkenin yarısını dışlamakla barışı nasıl getireceğiz? O halde şimdi kardeşlik zamanı, şimdi kucaklaşma zamanı. Bu kucaklaşmayı, bu barışı üretmek için hukuk gerekir bize, adalet gerekir bize.
Silivri’de yatan başkanlarımız, kardeşlerimiz kimse 'yargılanmasın' demiyor. Ama pekala tutuksuz yargılanabilirler. Toplumu bu kadar germek, bu kadar kutuplaştırmak iyi değil. Madem barış diyoruz, madem kucaklaşma diyoruz, peki bu halkla kucaklaşmayıp da nasıl barışı getireceğiz? Onun için buradan bir çağrı yapıyorum: Evet, bize barış gerekli, demokrasi gerekli, hukuk gerekli. Bunun için kucaklaşmalıyız. O nedenle şimdi kucaklaşma zamanı, şimdi kardeşlik zamanı diyorum.
İşte dün İBB iddianamesi çıktı. İki bin, üç bin sene ile Ekrem Başkan yargılanıyor. Nasıl olacak bu barış? olmaz! Söylemek istediğim şu: Bizler, ülkemiz ve sizin çocuklarınız daha güzel, daha aydınlık bir Türkiye’de yaşasın diye mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu aynı zamanda bir anayasal hakkımız. Anayasamızın ikinci maddesi diyor ki: 'Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir.' Biz de bunun için çalışıyoruz zaten.
Değerli kardeşlerim, Bu süreçte yiğitçe, cesurca, meydan meydan yorulmadan koşan, feraset sahibi Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in şahsında bize destek veren bütün genel başkanlara teşekkür ediyorum. DEM Parti'nin eş genel başkanlarına, İşçi Partisi'nin, Yeni Yol'un genel başkanlarına verdikleri destek için teşekkür ediyorum. Hep beraber demokrasi yolunda bize açılan ufka gidelim, iktidara gelelim, geldiğimiz iktidarı da demokratikleştirelim.
Bu süreçte iki şeyden dolayı üzüldüm. İçeride sizler adına direndim, sizin emanetinizi asla yere düşürmedim. Arkadaşlarımla birlikte başımız dik, alnımız açık yürüdük. Ama bu süreçte dışarıda olup barış ve demokrasiye fiilen katkı veremediğim için üzüldüm. Bir de Esenyurt’ta 7 ay boyunca gece gündüz çalışırken, Esenyurt’un makus talihini yenmeye çalışırken, onu 21. yüzyıla yakışır bir hale getirmeye çalışırken birden bire önümüzün kesilip hizmetlerden ayrı bırakılmamız, en çok beni Esenyurt halkı adına üzdü. Ama merak etmeyin, karanlık koyulaştığında şafak yakın demektir. Ülkemizin demokrasi şafağında buluşmak üzere… Her şey çok güzel olacak!