Dünya ekonomilerini altüst eden 3'lü

Dünya ekonomilerini altüst eden 3'lü
Daha önce hiçbir krizi tahmin edemedikleri için prestij kaybeden üç kuruluş, yine sahnede.
'Sıfırcı hocalar' olarak anılan üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor's, Moody's ve Fitch, son dönemdeki açıklamalarıyla dünya ekonomilerini altüst etti. Daha önce hiçbir krizi tahmin edemedikleri için prestij kaybeden üç kuruluş, şimdi de spekülasyon yaparak piyasaların dengesini bozmakla suçlanıyor. Dünyanın üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu, son dönemde verdikleri tartışmalı notlar ve yaptıkları açıklamalarla piyasaları sarstı. Not artırımı konusunda Türkiye'ye karşı cimri davranmakla ünlenen Standard&Poor's (S&P), Moody's ve Fitch, artık bütün ülkelerin tepkisini çekiyor. S&P'un 5 Ağustos'ta Amerika'nın notunu tarihte ilk kez AAA'dan AA -'ye düşürmesiyle dünya borsaları çakıldı. Fransa'nın notunun da düşürüleceği iddiaları buna eklenince borsalar iyice altüst oldu. ABD Başkanı Barack Obama "Hangi derecelendirme kuruluşu ne derse desin, biz her zaman olduğu gibi bundan sonra da AAA'lık bir ülke olacağız." sözleriyle tepkisini dile getirirken, İtalya, spekülasyona yol açtıkları suçlamasıyla S&P ve Moody's'in Milano'daki bürolarına baskın yaptı. "Fitch de bir süre önce 'cari açık konusunda' yaptığı abartılı uyarı ile Türkiye'de piyasaların bozulmasına yol açmıştı. Bu gelişme üzerine Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan, Fitch'i çok ağır bir şekilde eleştirmişti. Daha önce hiçbir krizi öngöremeyen, bu üç kredi derecelendirme kuruluşunun yeni bir fiyasko yaşamamak adına aşırı temkinli davrandığı belirtiliyor. 15 Eylül 2009'da krizin fitilini ateşleyen Lehman Brothers battığında kredi notu en yüksek seviyedeydi. Bu da 'sıfırcı hocalar'a büyük prestij kaybettirmişti. ABD merkezli bu üç kredi derecelendirme kuruluşunun tarihinde de birçok skandala rastlanıyor. Amerika'da Aralık 2001'de Enron, 2002'de Worldcom ve 2003'te Parmalat gibi dev şirketlerin çöküşü, dikkatleri bu firmalara çok kısa süre önce yüksek not vermiş olan kuruluşlara çevirdi. Fannie Mae ile Freddie May, küresel kriz sürecinde kurtarıldıklarında dereceleri A idi. Aynı şekilde Citigroup ve Merrill Lynch de yatırım yapılabilir derecesine sahipti. Tartışmalar soğumak üzereyken 21 Mayıs 2008'de Financial Times'ta yayımlanan haber gözleri yeniden S&P, Moody's ve Fitch'e çevirdi. Yazıya göre, Amerika'da konut sektöründe başlayarak tüm dünyayı etkisi altına alan finansal krizin derinleşmesine kredi derecelendirme kuruluşları sebep olmuştu. Özellikle 2004 ve 2007 yılları arasında başta Amerika olmak üzere çeşitli ülkelerdeki yatırım bankaları yüksek oranda getiri sağlamaları sebebiyle, içerisinde yüksek riskli konut kredilerinin de bulunduğu havuzu CDO (Collateralized Debt Obligation: Teminatlı Borç Senetleri) ihraç etmek üzere bir kredi derecelendirme kuruluşuna onaylatmıştı. Her ne kadar verilen derecelendirme notu yatırımcı için bir tavsiye niteliği taşımasa da, notu AAA ile BB arasında değişen düşük risk derecesine sahip ve yüksek getiri sağlayan bu borç senetleri bankalar, emeklilik fonları ve hedge fonlar tarafından özellikle tercih edildi. Üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu S&P, Moody's ve Fitch son dönemde çeşitli ülke, şirket ve CDO'lara verdikleri tartışmalı notlarıyla eleştirilerin hedefi konumunda. Bu baskılar sonucunda 2008'de notu AAA olan pek çok yatırım aracının notu ani şekilde düşürüldü. Verdiği yüksek derecelendirme notları dolayısıyla suçlamaların odağı haline gelen Moody's, yatırım araçlarına verilen derecelendirme notlarındaki uygunsuzluğun ortaya çıkması sonucu baskı altında kaldı. Şirket, sonunda ABN Amro tarafından ihraç edilmiş olan ve kendilerince AAA notu verilen tahvillerle ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: "Bilgisayar sistemimize giren bir virüs, notu aslında düşük olan yatırım araçlarının yatırım yapılabilir seviyede notlandırılmasına neden oldu." Bu olaydan sonra krizin derinleşmesinde kredi derecelendirme kuruluşlarının etkisi, kurumların güvenilirliği ve denetimi üzerine Amerika ve Avrupa Birliği'nde yoğun tartışmalar yaşanmaya başladı. Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi'ne kredi derecelendirme kuruluşlarının düzenlenmesine ilişkin sunulan raporda şu konulara değinildi: Doğruluktan uzaklaşmaları, derecelendirmelerin faiz uyuşmazlıklarına etkisi, derecelendirme ve metodolojide kalite eksikliği ve derecelendirme kuruluşlarının aktivitelerinde şeffaf olmamaları. Aynı zamanda IOSCO (Uluslararası Menkul Kıymet Komisyonları Teşkilatı) düzenlemelerinin yetersiz kaldığı ve Avrupa'da yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekildi. 25 YAŞINDAki ANALİZCİ, 25 MİLYAR DOLARlık yatırıma YÖN VERİYOR Kredi derecelendirmesi veya kredi değerlendirmesi, bir kişi, şirket veya hatta bir ülkenin kredi itibarını belirliyor. Dolayısıyla, uluslararası fon yöneticileri, yatırım yapmak istediği ülkelerin durumunu kredi derecelendirme kuruluşlarının raporlarından takip ediyor. Çoğu zaman yeni doktora mezunu genç analizci, üzerinde çalıştığı ülkeyi görmeden sadece topladığı verilerle o ülke hakkında rapor hazırlıyor. Yatırımcı da bu raporlara itibar ederek portföyünü dağıtıyor. Sonuç: Yirmili yaşlardaki genç analizciler dolaylı olarak milyarlarca dolarlık yatırımlara yön veriyor. Kredi derecelendirmesi hesaplamaları için malî geçmiş, cari varlık ve cari borçlar inceleniyor. Bu değerlendirme kısaca, borç veren veya yatırımcı için, o borcun geri ödenme ihtimalini belirlemek için yapılıyor. Artık sigorta primi, işe alınmaya uygunluk ve depozito oranı belirlemeleri için de kredi değerlendirme sonuçları kullanılıyor. Düşük puan borcun ödenememe (temerrüt) riski ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Böylece, faiz oranı yüksek tutuluyor ya da borç talebi baştan reddediliyor. Kredi derecelendirme kuruluşlarının bu denli ciddiye alınır olması 70'li yıllarda başlayan borç krizinin arkasına tesadüf ediyor. 80'lerin başında Meksika'nın yaşadığı ekonomik sarsıntı, ardından Asya kaplanlarından kaynaklanan çalkantılar bu kuruluşların varlığını anlamlandırarak daha da güçlendirdi. İş o boyutlara ulaştı ki, artık ülkelere borç vermek isteyen yatırımcılar ülkelerin kredi değerliliğine göre önerilen faizleri değerlendirmeye alıyor. Bu puan da kredi derecelendirme şirketleri tarafından belirleniyor. Kredi değerliliği yüksek olan ülkelerin borçlanmalarının maliyeti göreceli olarak daha düşük oluyor. Derecelendirme, sadece ekonomik durum değil, seçim sistemi ve zamanları, dış politika gelişmeleri, demokrasinin işleyişi, siyasal partiler, iktidar, muhalefet ilişkileri, liderin durumu, siyasal gündemdeki riskler, koalisyonların yapısı, Merkez Bankası'nın bağımsızlık derecesi ve benzerleri gibi siyasi durumları da göz önüne alınarak yapılıyor. Enron'un batışı, domino taşlarını harekete geçirdi Amerika'da kurumsal iş tarihinin en büyük skandalına imza atan enerji devi Enron batarken, dünyanın en büyük denetleme ve danışmanlık şirketi Arthur Andersen'i de yanında götürdü. Bunun üzerine Avrupa'da denetleme ve derecelendirme kuruluşlarının güvenilirliği konusundaki tartışmalar alevlendi. Avrupa Komisyonu'nun 6 Haziran 2001'de aldığı kararla CESR (Commitee of European Securities Regulators: Avrupa Menkul Kıymet Piyasa Düzenleyicileri Komitesi) kuruldu. Kasım 2004'te Parmalat'ın çöküşüyle birlikte komisyon derecelendirme kuruluşlarının AB'deki çalışmalarına yönelik düzenleme ve denetim esasları belirlendi. Daha sonra 2008'e kadar herhangi bir değişiklik öngörülmedi. 2008'de Avrupa Parlamentosu'ndaki konuyla ilgili düzenlemeler, şu beklentileri karşılamak için yapıldı: Faiz anlaşmazlıklarını önlemek. Derecelendirmenin bağımsızlığını garanti etmek. Derecelendirme kalitesi yeniden temin etmek. Şeffaflığı sağlamak. Verimli bir kayıt ve gözetim rejimi tesis etmek. Amerika'da 1975'te NRSRO (Nationally Recognized Statistical Rating Organisations- Ulusal Düzeyde Tanınmış İstatistiksel Derecelendirme Kuruluşları) kurularak derecelendirme kuruluşları tek bir çaltı altında toplandı. 2006'da da bu çatı yasal bir çerçeveye kavuşturularak CRA Reform Act (Derecelendirme Kuruluşları Reform Yasası) yürürlüğe girdi. Türkiye'de kredi derecelendirme kuruluşlarının faaliyeti, gözetim ve denetimine ilişkin düzenlemeler Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yapılıyor. Derecelendirme kuruluşlarının faaliyetleri, ilk kez 4 Aralık 2003 tarihli tebliğle düzenlendi. Derecelendirme kuruluşlarının 'yatırım yapılabilir' dediği şirketler küresel krizde bir bir iflas edince, G-20'nin kriz değerlendirme toplantılarında denetlemenin şart olduğu konusunda görüş birliğine varıldı. 2010 G-20 zirvesini değerlendiren Başbakan Tayyip Erdoğan da Türkiye dahil birçok ülkenin bu kuruluşlardan 'muzdarip' olduğunu belirterek, bu kuruluşların siyasal bir bakış açısı sergilediğini dile getirdi. Küresel krizin yeni boyutu ise Yunanistan'ın iflası ile başlayan AB'nin borç krizine dönüştü. Burada bile karar vermekte geciken bu kuruluşları yılın ilk yarısında birçok ülkenin notunu düşürdü. Son olarak Amerika'nın da notunu düşürünce dünya piyasaları bu karara çok ani tepki verdi. Yoğun görüşme trafiğinde kalan S&P'nin geri adım atarak 'notu tekrar yükseltebileceklerini' açıklaması kararın siyasi boyutunu gözler önüne seriyor. 75 derecelendirme kuruluşu faaliyette Kredi değerlendirme kuruluşları sadece devletlerin ve şirketlerin durumlarını değil kişilerin de geçmişini değerlendiriyor. Kişiler için kredi skorları kredi büroları tarafından verilirken şirket ve devletler için kredi dereceleri kredi değerlendirme kuruluşları tarafından belirleniyor. Türkiye'de tüketici bilgilerini derleyerek kişisel kredi değerlendirmesini 'Kredi Kayıt Bürosu yapıyor. Amerika'nın başlıca kredi büroları Experian, Equifax, and Transunion, İngiltere'nin Experian, Equifax ve Callcredit. Kanada'da Equifax, Transunion ve Northern Credit Bureaus/ Experian faaliyet gösteriyor. Dünyanın en büyük ticarî derecelendirme kuruluşları ise Amerikalı S&P, Moody's ve Fitch. Neredeyse 170 yıl önce tohumları Amerika'da atılan sektör, bugüne kadar Amerika'nın yatırımları yönlendirmesi için iş görürken, bugün yatırımların bu ülkeden uzak durması için uyarıda bulunuyor. Dünyada 75 benzer kurum faaliyet gösteriyor. Bunların arasında 'üç büyükler' dışında en bilineni Japonların kurduğu JCR (Japan Credit Rating). Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi haline gelen Çinliler de kendi derecelendirme kuruluşunu kullanıyor. Hatta Amerika'nın notunu S&P'den önce Çinli Dagong düşürmüştü. Bu alanda Hindistan'ın kredi değerlendirme kuruluşları da CRISIL ve ICRA. Avrupa Birliği menşeli kredilendirme kuruluşları Capital Intelligence, Central European Rating Agencey, Companhia Portuguesa de Rating, European Rating Agency ve Slovak Rating Agency, Türkiye'de Sermaye Piyasası Kurulu'ndan (SPK) izin almış durumda. Amerika'nın notunu düşürünce gündem oldu Kredilendirme deyince akla Amerikalı '3 büyük kuruluş' geliyor. Bunların arasında da Standard and Poor's hem en eskileri hem de hacimce en büyüğü. 1860'ta Henry Varnum Poor'un 'Amerika'nın Tren Yolları ve Kanallar Tarihi' kitabını yazmasıyla başlayan şirket tarihi, 1906'da Luther Lee Blake'ın kurduğu Standard Statistics Bureau'yla (Standart İstatistik Bürosu) 1941'de birleşmesiyle bugünkü halini aldı. 1966'da da The McGraw-Hill Company, S&P'nin yeni sahibi oldu. Başkanlığını Deven Sharma'nın yaptığı New York merkezli şirket, 2009'da 2,61 milyar dolar gelir elde etti. 23 ülkede 10 binden fazla çalışanı olan kuruluş, daha ziyade Amerika'daki S&P 500, Avustralya'daki S&P/ASX 200, Kanada'daki S&P/TSX, İtalya'daki S&P/MIB ve Hindistan'daki S&P CNX Nifty gibi bora endeksleriyle biliniyor. Amerika'nın notunu düşüren şirket, bugünlerde tüm dünyada gündemin merkezine oturdu. Kendisinden hizmet almayanın notunu kırdı 1909'da John Moody 'Demiryolu yatırımlarının analizi' kitabında harf ile risk değerlemesi yapmasıyla temelleri atılan şirket, modern zamanlarda gücünü 'şantaj yaparak kullanmakla' suçlandı. Kendisinden hizmet almayı reddeden Hannover Re'nin notlarını düşürmesi tartışıldı. Yatırım yapılamaz seviyeye getirdiğinde reasürans şirketinin değeri birkaç saat içinde 175 milyon dolar düştü. Hannover Re de hâlâ Moody's'e ambargo uyguluyor. 1924'te tahvillerin de derecelendirmesini yapan Moody's'in AAA notu verdiği Credit Suisse, CDO (collateralized debt obligation) isimli finansal ürünlerinden yatırımcılarını yaklaşık 500 milyon dolar zarara uğratmıştı. S&P'den sonra yüzde 40 pazar payıyla ikinci büyük kredi derecelendirme kuruluşu, 1975'te 3 ülkede derecelendirme yaparken 1990'da 33 ülke, 2000'den sonra ise 100'ün üzerinde ülkeyi kapsar hale geldi. 2010'da 2,032 milyar dolar gelir elde eden şirketin kârı ise 507 milyon dolar. Şirketin dikkat çekici ortağı ise ünlü yatırımcı Warren Buffet'in başkanı olduğu Berkshire Hathaway. Küçükleri satın alarak büyümek istiyor S&P ile aynı notlama modelini kullanan Fitch Ratings, rakiplerinden daha küçük ancak satın almalar yoluyla inorganik büyüyor. 1913'te New York'ta John Knowles Fitch tarafından kurulan şirketin başkanlığını Stephen W. Joynt yapıyor. Kredilendirme kuruluşu 1997'de Londra merkezli IBCA birleşerek iki genel merkezli hale geldi. 2000'in Nisan'ında Chicago merkezli Duff&Phelps Credit Rating Co. ve aynı yılın haziranında Thomson Financial BankWatch'u satın aldı. Şirketin bugün 50 ülkede ofisi faaliyette. Şirket, Paris merkezli FIMALAC'ın da hissedarlarından. Krizde gösterdiği kötü performansından sonra Fitch de eleştirilerden nasibini aldı. CDO'lardan yatırımcısını 465 milyon dolar zarara uğratan Credit Suisse'e Moody's gibi Fitch de en yüksek not olan AAA vermişti. ZAMAN
14 Ağustos 2011 05:14
DİĞER HABERLER