Gazeteci Faruk Mercan Türkiye'nin yaşadığı tek adam sendromunu ve bunun Dış Politikaya yansımalarını Samanyoluhaber.com 'daki yazısında analiz etti.
Rusya’da Şangaycı, Belçika’da NATO’cu, Pakistan’da İslamcı, İran’da Şii, Türkiye’de Sünni, Amerika’da Trumpçı... Siyasi tarih görmedi böyle Takiyyeci...
Siyasetçiler çok kolay yalan söylerler.
Siyasetçiler bir gün başka konuşur, diğer gün başka...
Siyasetçinin bir dediğini diğeri tutmaz...
Siyasetçi, dün ak dediğine bugün kara der...
Siyasetçi için dün dündür, bugün bugündür...
Siyasetçiler için bu söylenenlerin hepsi bir yönüyle doğru...
Çünkü siyaset biraz da atıp tutma, ileri geri konuşma mesleğidir. Çünkü çoğu siyasetçi yalan söylemeden, kitleleri aldatmadan iktidara gelemeyeceğine inanır. Özellikle de Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyada...
Fakat, bütün dünyada siyasetçiler için şunu da söylemek mümkün:
Siyasi yalanların da bir sınırı var. Siyasetçilerin de bir yalan söyleme limitleri var.
Gelelim, Türkiye’nin başına musallat olan Takiyye Ustası’na ve yalanlarına...
Size sadece son bir kaç hafta içindeki yalanlarını sıralayayım...
Sanki Rus uçağının düşmesinden sonra Putin’e tehditler savuran kendisi değilmiş gibi, Rusya’ya gittiğinde Şangaycı ve Putinci oldu Saraydaki Şahıs...
Pakistan’a gittiğinde Pakistan Parlamentosu’nda öyle bir konuşma yaptı ki, IŞİD’in Halifesi Ebubekir Bağdadi konuşuyor zannetti Pakistanlılar... “Batıya karşı İslam Birliği’ni kurmalıyız” diye bağırıyordu kürsüde...
Hızını alamadı, “IŞİD’in arkasında Batılı ülkeler var” dedi. Sanki yıllarca Suriye tırlar dolusu silah gönderen, Suriye’yi karıştıran kendisi değilmiş gibi...
Şimdi, aralık ayında Amerika’ya gidip Donald Trump’la görüşmeyi planlıyormuş. Bu ne hız diyeceksiniz!..
Hemen, “Zaten Barack Obama beni hayal kırıklığına uğratmıştı, zaten Hillary Clinton Cemaat’ten para almıştı, Trump Cemaat’ten para alıp kazanmadı ki...” demeye başladı.
Oysa hayal kırıklığına uğrayan Obama’ydı. Bunu aylar önce The Atlantik dergisine verdiği röportajda açıkladı Obama...
Dün baktım, Ankara’ya gelen NATO Genel Sekreteri, “Erdoğan NATO’ya bağlı olduğunu ifade etti” diyor.
Oysa Saraydaki Şahıs, daha iki gün önce Pakistan dönüşü “Putin ile konuştum. Şangay’a girmemize sıcak bakıyor. Nazarbayev de sıcak, Çin de sıcak...” demişti!
Biraz geriye gidelim. “İkinci evim” dediği İran’a her gidişinde, Rehberi olarak gördüğü İran’ın dini liderini memnun etmek için “Ne Sünniliği, benim mezhebim falan yok...” dediğini hatırlayın...
Ve İran’dan her dönüşünde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini, Beşşar Esad’ın Nusayriliğini diline dolayıp mezhepçilik yapmasını, Sünnilik üzerinden kendisini İslam dünyasına pazarlamasını hatırlayın...
Soma’da yumrukladığı madenciye “İsrail dölü” diyecek kadar Filistinci, ama İsrail lobisine 67 milyon dolar ödeyecek kadar İsrailci... Yıllarca rantını yediği Mavi Marmara dosyasını kapatacak kadar, İsrail’e yeniden büyükelçi gönderecek kadar, Amerika’ya gider gitmez, ilk olarak Yahudi lobisi ile görüşecek kadar İsrailci... Mitinglerde İsrail’e küfrederken, aynı anda Kürt petrolünü İsrail limanlarına gönderecek kadar İsrailciliğini hatırlayın...
Şimdi İsrail televizyonuna röportaj vermiş ve “Siyasette yalana tahammül edemem” diyor. Halbuki bu yalanlarını üstü üste koysanız arşa uzanacak bir yalan kulesi ortaya çıkar.
Şimdi Aralık ayında Amerika’ya gidecekmiş ve Trump ile görüşecekmiş...
Birinci hedefi Rıza’yı kurtarmak... Fethullah Gülen Hocaefendi’yi de isteyecekmiş Trump’tan...
Diyelim ki Trump ile görüşmeyi başardı. Peki artık başkanlık brifingleri almaya başlayan Trump ona şöyle demeyecek mi:
“Sen kimsin arkadaş? Bir gün Şangaycısın, ertesi gün NATO’cu... Bir gün İslam birliği diyorsun, ertesi gün bana övgüler yağdırıyorsun! Bir gün mezhebim yok diyorsun, ertesi gün Sünnilerin lideri olup Halifeliğini ilan ediyorsun!..”
Sonra ne olacak biliyor musunuz?.. Trump’tan da istediklerini alamayacak...
Ve şöyle diyecek:
“İyi ki zamanında İstanbul’daki Trump Tower’ın ismini sildirmişim. Trump da beni hayal kırıklığına uğrattı. Ya Rıza’yı verir, ya da stratejik ortaklık biter! Ben zaten Putin’le konuştum. Şangay’a giriyoruz!”
Söyler misiniz, dünya siyaset tarihi gördü mü böyle bir Takiyyeci?