Hizmeti yıllarca eleştiren yazardan ilginç tespitler

Hizmeti yıllarca eleştiren yazardan ilginç tespitler
Yıllarca Hizmet hareketine yönelik en sert, haksız ve zaman zaman acımasız eleştirileri yapan ABD’li Neo-con Michael Rubin Türkiye’de yolsuzluk skandalının patlamasının ardından hizmet hareketiyle ilgili eleştirilerinde bir miktar geri adım attığını yazmıştı. Son yazısında bu konuyu biraz daha açtı, neden geri adım attığını anlattı..

Middle East Quarterly dergisi editörü Rubin, Commentary Magazine’de yayınlanan son makalesinde Türkiye ile ilgili önemli tespitlerde de bulundu. Rubin’e göre Hizmet Hareketi mensupları zamanında değişime öncülük edeceği inancıyla AKP’yi desteklemekle, Avrupalı liberallerden, Amerikalı diplomatlardan, ana akım gazetecilerinden, muhafazakar olmayan bazı kesimlerden ve Erdoğan'ı yanlış anlayarak ona hak ettiğinden fazlasını veren Beyaz Saray'dan farklı değil.

İşte o yazı..
Türkiye'de Gülen okulları ve hukukun üstünlüğü çekişmesi


"Din alimi ve düşünür Fethullah Gülen'in Hizmet Hareketi hakkında çok şey yazıldı. Bazıları Batı'nın liberal kavramına en iyi ayak uyduran barışçıl ve modern İslam hareketi derken bazıları da tam tersini savundu. Şahsen ben de bir çok kez Hizmet Hareketi'ni eleştiren yazılar yazdım. Son zamanlarda bazı eleştirilerimi tekrar gözden geçirdim. Hareketi desteklediğim için değil, desteklemiyorum fakat tekrar gözden geçirmemin sebebi daha çok Hizmet Hareketi'ne gönül vermişlerin bir çoğunun Recep Tayyip Erdoğan'ın her tür baskıyı kaldıracağı ve reformları gerçekleştireceği konusundaki samimiyeti konusunda kandırılmış olmasından dolayı. Ne zaman Erdoğan devletin bütün mekanizmalarını Gülen ve sevenlerini yok etmek için kullanmaya başladı işte o zaman Gülen'in sevenleri kandırılmış olduklarını anladılar. Hizmet Hareketi mensupları bu konuda Avrupalı liberallerden, Amerikalı diplomatlardan, ana akım gazetecilerinden, muhafazakar olmayan bazı kesimlerden ve Erdoğan'ı yanlış anlayarak ona hak ettiğinden fazlasını veren Beyaz Saray'dan farklı değil.

Hizmet Hareketi'nin bel kemiklerinden birisi okulları olmuştur. FBI'in ABD'de okulları incelemesini bir tarafa bırakın çünkü bu Amerikan vizesi ve okul müfredatıyla alakalı bir durumdu. Okullar hem Amerika'da hem de Afrika'dan Kafkaslara ve Latin Amerika'ya kadar her yerde en iyi eğitimi veriyor. Türkiye'de ise okulların yanında yüksek kazançlı dershaneler yani üniversiteye hazırlık kursları var. Türkiye'de kariyer ve gelecek planlama tamamen üniversite öğrenci yerleştirme sınavına bağımlı olarak yapılıyor. Baskı o kadar fazla ki öğrenciler fazladan ders almak zorunda kalıyor.

Erdoğan, Hizmet Hareketi'ne karşı savaş açarken de dershanelerden başladı. Kasım 2013'de dershanelerin kapatılması gerektiğini ve bu kurumların eşitliği ortadan kaldırdığını iddia etti ama bu şikayeti gerçek veri ve temellere dayanmıyordu. Buna rağmen 1 Mart 2014'te Meclis, milyonlarca öğrenciyi etkileyecek dershanelerin kapatma yasasını onayladı. Akabinde muhalefet partisinin Anayasa Mahkemesi'ne başvurusuyla AYM hükümetin çıkarttığı yasayı iptal etti.

Fethullah Gülen'e karşı düşünceleriniz ne olursa olsun dershane konusu Türkiye'de hukukun üstünlüğü konusunun barometresidir. Gülen'in düşüncesinin bu konuyla bir ilgisi yok çünkü hukuk herkese eşit mesafede olmalıdır. Erdoğan siyasi olarak tehlikeli gördüğü bir harekete ait mal varlıklarını kapatmak ve kamulaştırmak istedi. Mahkeme bu tür kapatma ve kamulaştırmanın kanunsuz olduğuna hükmetti. Peki o günden beri ne oldu?

Türkiye'nin kanunlar tarafından yönetilen bir ülke olduğunu düşünenleri Erdoğan'ın yaptıkları utandıracak. Erdoğan rejimi, devletin bütün mekanizmalarını mahkemelerin kararlarını uygulamasını engellemek için kullandı. Dershanelere polis baskınları oldu, kayıtları durdurma ve tesisleri kiralama ve benzeri her tür tehdit ve gözdağına başvuruldu. Pedogojik anlamda en iyilerin en iyisi olan dershane öğretmenleri mahkeme kararıyla dershaneleri terk etmek zorunda bırakıldı. Erdoğan rejimi tarafından kara listeye alındılar. Erdoğan rejimi, Hizmet Hareketi'nin dershanelerle bağını kopardıktan sonra da; dershaneleri özel okullara dönüşmeye zorladı. AYM'nin yasayı iptal etmesine rağmen zorla dönüştürülmüş okulların tekrar dershane olmasına izin verilmiyor.

Diplomatlar ve analizciler Hizmet Hareketi'ni istedikleri kadar tartışmaya devam edebilir. Tavırları her ne olursa olsun bu durumda Gülen'i desteklemek zorundalar. Nihayetinde Erdoğan düşmanları üzerine öfkesini kusarken; özgürlükleri, sivil toplumu ve hukukun üstünlüğünü nasıl kullanacağını çözdü ve dünyanın sevmediği kurban hakkında konuşmayacağını biliyordu. Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve genel olarak Hizmet Hareketi de generaller tutuklanırken sessiz kaldı. Erdoğan generalleri hedef gösterdi ve onlar da generalleri sevmiyorlardı. Bu yanlıştı. Aynı şekilde gazeteciler de Erdoğan rakiplerini hedef gösterdiğinde sessiz kaldılar. Milliyetçi ve Kemalistler de Erdoğan Kürtlere karşı tavır takındığında sessiz kaldılar. Tekrar Erdoğan'a dönecek olursak, artık kurbanın kişiliği ve düşüncesi bir tarafa bırakılıp kanunların adil ve eşit uygulanmasına odaklanılmalı. Aksi takdirde Türkiye kanunların uygulanmadığı bir çiftlik olarak kalmaya ve Erdoğan'da o çiftliğin başında olmaya devam edecek."


Michael Rubin - Commentary Magazine

05 Ağustos 2015 17:45
DİĞER HABERLER