17-25 Aralık soruşturmalarının ardından cemaate karşı işbirliği yapmak üzere anlaştığı Ergenekon örgütüyle ortak operasyonlara başlayan Erdoğan ve AKP, derin devlet adı verilen Türk tipi gladyoyla verilen mücadelede 'U dönüşü' yapmış, bütün davaları kumpas ilan ederek örgüte hareket alanı sağlamıştı.
Sonradan aynı minvalde kumpas davası ilan edilen Erzincan Ergenekonu operasyonlarında 2007'de makamında gözaltına alınan Başsavcı İlhan Cihaner'in bu durumu Ulusalcı çevrelerde ön plana çıkarılarak dava özünden koparılmış, bir mağduriyet hikayesi piyasaya sürülerek kamuoyu oluşturulmuştu. Elbette ki kimse siyasi hava döndüğünde Cihaner'in nasıl bir dosyadan gözaltına alındığını ve tutuklandığını tartışmadı. (Cihaner o dönem cemaatlere, şimdi tıpkı AKP'nin hizmet hareketine karşı yürüttüğü korkunç operasyonların bir benzerini Erzincan'da yürürlüğe koymuş, jandarma marifetiyle özellikle İsmailağa cemaati merkezli operasyon ve gözaltı dosyalarıyla birçok mağduriyete sebep olmuştu. Gözaltındaki sorgu ve kötü muamele sebebiyle karnındaki ikiz bebeklerini kaybeden hamile kadından, sade vatandaşlara kadar sergilenen birçok insan hakları ihlali o dönem Hizmet hareketine yakın medyada ciddi olarak yer bulmuştu. Bu operasyonlar Ergenekon örgütünün Cihaner eliyle yürürlüğe koyduğu ve akim kalan dosyalardı - O.G.)
Cihaner'e yönelik tutuklama ulusalcılar tarafından sembolleştirilirken bugün 3 bin 500 hakim ve savcı ihraç edildi, teşhir edildi, tutuklandı. Kimse o dönem dilinden düşürmediği kürsü bağımsızlığı gibi değerleri ağzına almaz oldu.
Son olarak bugün Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin davada duruşmaya verilen arada, 14. Ağır ceza Mahkemesinin üye hakimlerinden olan Bünyamin Karakaş Cemaat soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Duruşma arasında odası aranan ve gözaltına alınan Karakaş en iyi ihtimalle adli kontrol şartıyla serbest kalacak, belki de tutuklanacak.
HERKES O HAKİMİ İYİ TANIYOR
Şimdi gelelim buraya kadar herkes için maalesef sıradanlaşan bir zulüm hikayesi, bir 3. Dünya ülkesi diktatörlüğü uygulaması gibi görünen olayın trajik tarafına.
Duruşmada gözaltına alınan Üye hakim İstanbul 14. Ağır Ceza mahkemesine, yani kitlesel tutuklamalara bakan, AKP'nin özel olarak İstanbul'da kurdurduğu terör ihtisas mahkemesinde görev yapıyordu. Bu mahkeme Tahşiye davası, Selam Tevhid davası, MİT Tırları davası, Hrant Dink cinayeti davası gibi Cemaate suç isnad edilebilecek bütün davaların görüldüğü, özellikle 17-25 Aralık soruşturmalarını yürüten polisler, Hidayet Karaca gibi gazeteciler başta olmak üzere Erdoğan'ın hapiste tutmak istediği herkesi yargıladığı mahkemeydi. Özel dizayn edildi. İstanbul Adliyesi'nde Sulh ceza hakimlerinden sonra herkesin 'AKP'nin kararlarına en fazla güvendiği mahkeme' olarak nitelediği bir tiyatro mekanıydı.
Şimdi o mahkemenin en genç üyesi, hatta AKP'ye yakınlığına dair hakkında çokça spekülasyon yapılan ismi Bünyamin Karakaş gözaltına alınıyor.
Bünyamin Karakaş, AKP'nin en güvendiği hakimlere dahi gözünü kırpmadan paranoyakça saldırabileceğinin, bir kalemde üstünü çizebileceğinin en büyük kanıtı artık.
Bundan sonra masumları tutuklamak için yukardan talimat bekleyen, aferin almak için bomboş dosyalardan insanları çoluk çocuğundan ayıran köle hakim ve savcılar şu sözü serlevha yapsın:
Av ol, avcı ol ama asla avı getiren köpek olma.
Orhan Gür / Samanyolu Haber