Hasan Toprak ebced hesabına dayanarak günümüz meselelerini yorumlamaya devam ediyor
İnatçı kesildi
(Müddesir Suresi, 74:11-74:26)
Mekke’nin en zengin ve nüfuzlu liderlerinden olan Velid bin Muğire hakkında Müddessir suresi ”Tek olarak yarattığım o kimseyi bana bırak. Hem ona bol servet verdim. Hem göz önünde oğullar verdim. Hem ona büyük imkanlar sağladım. Sonra da şiddetle arzu eder ki daha da artırayım” buyurmaktadır. Sonraki ayetler (74:16-18) ise (Kellâ innehû kâne liâyâtinâ anîden se urhikuhü saûden innehû fekkera ve kaddera) “Hiç heveslenmesin! Çünkü o bizim ayetlerimize karşı bir inatçı kesildi. Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım. Zira o düşündü, ölçtü, biçti” buyurmakta, ”Hay kahrolası! Nasıl da ölçtü biçti!” diyerek inkarını kınamakta, kaba ve kibirli tavırlarını ve varacağı feci akibeti nazara vermektedir. Mezkur cümlelerinin ebcedi (şeddesiz) miladi 2014 tarihine karşılık gelmektedir. Bu tarihlerde Peygamber mesleğinin temsilcisi iman ve Kur’an hizmetlerini çarpık bir muhakeme içinde inatla karalayan, gayretullaha dokunacak ölçüsüz iftiralar uyduran bazı nüfuzlu kimseler bulunacağına, neticede bunların peşine düştüğü nimetlere asla ulaşamayacağına, bilakis elindeki güç ve nüfuzu de eriteceğine bir işaret olabilir. Doğrusunu ancak Allah bilir. Gazabından rıza ve ğufranına sığındık Allah’ım, müminlere lütuf ve rahmetinle muamele buyur.
Son Diriliş
(Ankebut Suresi, 29:19-29:20)
Ahiret hayatını ispat adına yeryüzünü dolaşıp kudret delillerinden ibret alma yolunu gösteren bir ayeti kerime ”De ki: Yeryüzünde bir gezinin de bakın O’nun yaratma işini başlangıçta nasıl yaptığına; sonra da Allah, neş’e-i uhra’yı (son yapışı) inşa edecektir. Şüphesiz Allah, herşeye gücü yetendir” buyurmaktadır. Bütün varlığı ibret nazarı ile incelemeye, ve geçmiş milletlerin yurt ve kalıntıları üzerinde tefekküre davet eden bu ayet-i kerimede (29:20) geçen “son yaratma” (Enneş’ete’l-Âhirete) (ifadesinin ebcedi (şeddesiz) miladi 2014 tarihine karşılık gelmektedir. Bu ifade hemen bütün tefsirlerde ahiret hayatı olarak açıklanmakla birlikte, tasavvuf kaynaklı bazı te’villerde ruhi hayat adına ikinci bir varlık kazanma seklinde de anlaşılmıştır. Bu tarihlerde topyekün insanlık alemi için umumi barış ve adaletin hükümferma olacağı yeni bir dünyanın, ve gönüllerin iman ve Kur’an nurlarına uyanacağı yeni bir günün başlamasına bir işaret olabilir. Doğrusunu ancak Allah bilir. O’nun sonsuz kudretine her iş kolaydır.
Fevz Ve Necat
Saff Suresi, 31:10-61:11)
İnkarcılar ve müşrikler istemese de ve söndürmeye çalışsa da Allah kendi nurunu tamamlayacak, ve dinini üstün kılacaktır müjdesini veren Saff suresi müminlere hitaben şöyle buyurmaktadır: ”Ey iman edenler, sizi elim bir azaptan kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi? Allah ve Rasulü’ne iman edersiniz, ve mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda mücahede edersiniz. Eğer bilirseniz bu sizin için çok hayırlıdır.” Ayet-i kerimelerde (61:10-11) geçen (sizi elim bir azaptan kurtarır (o ticaret ki, siz Allah’a) iman edersiniz” (Tüncîküm min azâbin elîmin tü’minûn) ifadesinin ebcedi (şeddesiz) miladi 2014 tarihine karşılık gelmektedir. Bu tarihlerde iman ve Kur’an hizmetlerini tazyik eden elemli sıkıntıların imanda derinleşme ve yenilenme gayreti, ve malıyla ve canıyla Allah yolunda hizmetlere koşturma bereketiyle inayet-i ilahi ile aşılacağına bir işaret olabilir. Doğrusunu ancak Allah bilir. Bu kutlu ticaretin semeresi olarak sonsuz ahiret mutluluğunu vasfeden sure, daha bu dünya hayatında Allah’tan yardım ve zafer, ve yakın bir fetih de müjdelemektedir. Sure-i celile, zor zamanda Hz. Mesih’e yardıma koşan havarileri müminlere bir model olarak hatırlatarak sona eriyor.
Bir Serap Peşinde
(Nur Suresi, 24:39)
Nur mesleğine on cihetten işaret buyuran Nur Ayeti (24:35), ve ışık evlere ve o mübarek evlerin sakini er oğlu erlere belki de sarahat derecesinde işarette bulunan sonraki ayetlerin (24:36-38) ardından, Kur’an-ı Kerim inkarcılara dair bir fasıl açıyor, ve işlerinin hakikatini tavsif buyuruyor: ”İnkar edenler ise; onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer; susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında bir şey bulamaz ve yanında Allah’ı bulur. O da onun hesabını tam olarak görür. Allah, hesabı çok seri görendir.” Ayette (24:39) geçen (Ke serâbin bi kîatin yahsebühü’z-zam’ânü mâen) “(işleri) bir engin çölde serap gibidir, susayan onu bir su sanır” ifadesinin ebcedi (şeddesiz) miladi 2014 tarihine karşılık gelmektedir. Bu tarihlerde iman ve Kur’an nurlarına ve hizmetlerine karşı kafirce bir tavır takınan bazı kimselerin beklentilerine asla ulaşamayacağı, bütün çaba ve çırpınışları çölde serap peşinde koşmak mahiyetinde olacağına bir işaret olabilir. Doğrusunu ancak Allah bilir. Ayet-i kerime, yolun sonunda çarçabuk ve tastamam görülecek bir hesabın olduğunu da hatırlatıyor. Allah müminleri bir hiç uğruna kendini helak etmekten muhafaza buyursun.
Şeytanın Dostları
(Nahl Suresi, 16:61-16:64)
Zulüm hemen cezalandırılmayıp belirli bir zamana kadar mühlet verilmesi, Allah’ın sonsuz rahmet ve hikmet sıfatlarının bir gereğidir. Yüce Yaratıcı’ya saygısızlık eden, peygamber tanımayan, ve fakat kendini iyilik sahibi ve doğru yolda sayan kimselere de firsatlar tanınmaktadır. Bu bakımdan, Efendimiz’e (sas) bir teselli olarak Kur’an: ”Andolsun Allah’a, senden önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik, fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini süslü göstermiştir; bugün de onların velisi odur, ve onlar için acı bir azap vardır” buyurmaktadır. Bu âyette (16:63) geçen (Fe zeyyene lehümü’ş-şeytânü a’mâlehüm fehüve veliyyühüm elyevme ve le hüm azâbün elîm) “Ne var ki şeytan, onlara amellerini bezeyip süslü gösterdi. İşte o, bugün de onların dostudur. Onlar için elim bir azap vardır” ifadesinin ebcedi (şeddesiz) miladi 2014 tarihine karşılık gelmektedir. Bu tarihlerde şeytana aldanarak, iman ve Kur’ana çağıran davetçilere olmadık eziyetleri reva gören, fakat niyet, iş ve akibetleri güzel ve hayırlı olduğunu yalan yere geveleyip duran kimseler bulunacağına; ve bu talihsizlerin can yakıcı bir azaba uğrayacağına bir işaret olabilir. Doğrusunu ancak Allah bilir. Allah bütün müminleri şeytanın peşine takılıp ateşe öncülük etmekten muhafaza buyursun.
Hizmet Mürtedleri
(Âl-i İmran Suresi, 3:86-3:91)
Tefsirlere göre sayıca beş on kişi kadar küçük bir topluluk İslam’dan sonra inkara saparak Mekke’ye geri dönmüş ve Efendimiz’in (aleyhissalatu vesselam) aleyhine geçmişlerdi. Bir görüşe göre bunlar hakkında indiği söylenen ayet-i kerimelerde, apaçık delilleri gördükten sonra inkara giren kimseleri Allah’ın doğru yola iletmeyeceği, böyleleri Allah’ın, meleklerin ve insanların hepsinin lanetini kazandıkları anlatılmaktadır. Yine bunlardan bir kısmının daha sonra pişman olup tevbe ettiği de tefsirlerde vardır. Burada (3:90) geçen (Keferû ba’de îmânihim sümme’zdâdû küfran) “iman ettikten sonra inkara saptılar, sonra da inkarda ileri gittiler” ifadesinin ebcedi (şedde sayılarak) 1435 olup miladi 2013/2014 tarihlerine karşılık gelmektedir. Bu tarihlerde, evvelce iman ve Kur’an hizmetlerine inanıp destek oldukları halde sonradan ayrılan, hatta bir ihanet içine giren ve düşmanlıkta ileri giden bazı kimseler ortaya çıkacağına bir işaret olabilir. Doğrusunu ancak Allah bilir. Allah kalbimizi kaydırmasın, bütün müminler için hatalara tevbe imkanları lutfetsin, akibetimizi hayr eylesin, amin.
Düpedüz Şirktir
(En’âm Suresi, 6:118-6:121)
Allah’ın haram kıldığı bir şeyi helal saymak, veya yapanı tasdik etmek küfür ve şirk kabul edilmiştir. Buna temas eden En’am suresinde bir ayet (6:121) şöyle buyurmaktadır: ”Üzerlerine Allah’ın ismi anılmamış olanlardan yemeyin, çünkü o fısktır, yoldan çıkmaktır. Şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için fısıldar, telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız, şüphesiz Allah’a ortak koşanlardan olursunuz.” Fars mecusilerinin ölen hayvan etleri hakkında müşrikler vasıtasıyla Efendimiz’e (sas) sordurdukları bir soru üzerine indiği bildirilen ayet-i kerime, geniş manasıyla haram kazancı yemek hakkında da geçerli olmalıdır. Âyette geçen (Ve in eta’tümühüm inneküm le müşrikûn) “Şayet onlara uyarsanız, düpedüz müşrik olur çıkarsınız” ifadesinin ebcedi (şedde sayılarak) 1435 olup miladi 2014 tarihine karşılık gelmektedir. Bu tarihlerde, insi ve cinni şeytanlar tarafından müminlerin türlü demogojilerle aldatılarak haram yemeye teşvik edileceğine bir işaret, bu telkinlere doğru kabul ederek uymanın insanı şirke atacağına bir ikaz olabilir. Doğrusunu ancak Allah bilir. Şeytan ve avanesinin her türlü aldatmasından Allah’a sığınırız.
Suçtan Aşkın Merhamet
(A’raf Suresi, 7:148-7:153)
Hz. Musa (asm) Tur’da bulunduğu esnada İsrailoğulları, Samiri isimli nüfuzlu bir kuyumcu veya bilgin tarafından aldatılır. Altın ve takıları attıkları bir potaya ”elçinin eserinden” bir tutam atıp eriterek, böğüren bir buzağı heykeli yapar ve tapmaya başlarlar. Daha sonra hatasını gören bu topluluk büyük bir pişmanlık yaşar. Hadiseyi nakleden ayet-i kerimede (7:149) geçen ”(anladılar ki) şaşırdı ve saptılar, şöyle dediler: eğer (Rabbimiz) bize rahmet etmezse (kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız)” (Dallû-Kâlû le in lem yerhamnâ) ifadesinin ebcedi (şeddesiz) 1435 olup miladi 2014 tarihine karşılık gelmektedir. Bu tarihlerde, nefis meftunu bazı zengin ve bilgin kimseler tarafından, bir havuz dolusu dünya tutkusu içine bir tutam hakikat katmak suretiyle toplumun aldatılacağına; dünya zinetine, altın ve mücevhere cezbedilerek haktan çevrileceğine; ve fakat hatalarını gören müminlerin sonra yeniden Allah’a yöneleceğine, O’nun gadabını aşkın merhametine sığınacağına bir işaret olabilir. Doğrusunu ancak Allah bilir. Merhametlilerin en merhametlisi Allah, hakkı hak olarak gösterip ona uymaya, batılı batıl gösterip ondan kaçınmaya muvaffak kılsın; amin..
Bâtıl Pek Zavallılar
(Sebe Suresi, 34:46-34:50)
Sebe sure-i celilesinde Fahr-i Kainat Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) kavmine nasihat ediyor: Topluluk psikolojisi içinde şuursuzca savrulmadan, soğukkanlı bir şekilde çifter çifter, ve vicdanlarla yüzleşerek teker teker ciddiyetle düşünmeye çağırıyor. Kendisinde -haşa- bir muhakeme bozukluğu bulunmadığını, şiddetli bir azabın eşiğinde kavmini uyaran bir peygamber olduğunu, elçilik görevine karşı hiçbir ücret talebi bulunmadığını hatırlatıyor. Sonraki ayet-i kerimede (34:48) geçen (İnne Rabbî yakzifü bi’l-Hakkı Allâm) “(De ki:) Gerçekten Rabbim hakkı yerli yerine koyar. O, (bütün gaybları, gizlileri) çok iyi bilendir” ifadesinin ebcedi (şeddesiz) 1435 olup miladi 2014 tarihine karşılık gelmektedir. Bu tarihlerde, Hak Teala (azze ve celle) hakkı batılın başına çarparak onu dağıtacağına, ve davetçinin hak ve hidayet üzere Allah’a çağırdığına bir işaret olabilir. Doğrusunu ancak Allah bilir. Nasihatın devamında ”De ki: Hak geldi, artık batıl ne yeni bir şey ortaya çıkarabilir, ne de eskiyi geri getirebilir” buyurulmaktadır.
Zulmün Son Durağı
(Bakara Suresi, 2:114-2:115)
Beyt-ul Makdis’in tahrip edilmesi ile alakalı, veya müşriklerin Hudeybiye senesinde Rasulullah (sas) ve ashabının Mekke’ye girmesine engel olması üzerine indiği söylenen bir ayet-i kerime (2:114) şöyle buyurmaktadır: ”Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan, ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır? Bunların hakkı oralara korka korka girmekten başkası değildir. Onlara dünyada zillet, ahirette de büyük bir azap vardır.” Ayet-i kerimede geçen ”Allah’ın mescitlerinde (O’nun adının anılmasını) engelleyenlerden daha zâlimi (kimdir?) ” (Azlemü mimmen mena’a mesâcidallah) ifadesinin ebcedi (şeddesiz) 1435 olup miladi 2014 tarihine denk gelmektedir. Bu tarihlerde bazı toplum ve toplulukların mescidlere engeller koyarak zikirden hali ve ıssız bırakacak zulümler işleyeceğine, hatta Beytullah’a varıncaya kadar İslam aleminin gözbebeği mescidleri tahrip etmeye çalışacaklarına, fakat bu zalimler ve destekçilerinin sonunda rüsvay ve perişan edileceğine bir işaret olabilir. Bazı tefsirlerinde böyle bir zulüm ordusunun hezimete uğraması ahir zaman alametleri arasında zikredilmektedir. Doğrusunu ancak Allah bilir.
Hasan Toprak