Efendine efendilik taslama

Samanyoluhaber.com yazarlarından Safvet Senih, yeni köşe yazısını 'Efendine efendilik taslama' başlığı ile okurları için kaleme aldı.
         Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Münazarat  Risalesinde üzerinde durduğu birkaç meseleyi, daha sonra yazdığı  “ON  YEDİNCİ  Lem’a”nın,  “13.  Nota”sında şöyle ele alıyor: İltibas ve karışık vesilesi olmuş olan beş meseledir. BİRİNCİSİ: Hak yolunda çalışan ve mücâhede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab-ı Hakk’a ait işi düşünüp, hareketlerini ona bina ederek  hataya düşerler. EDEBÜ’d-DÜNYA Ve’d-DİN Risalesinde vardır ki. Bir zaman şeytan, Hz. İsa Aleyhisselama itiraz edip demiş ki: ‘Madem ecel ve her şey kader-i “İlâhî iledir; sen kendini bu yüksek  yerden at, bak nasıl öleceksin’  Hz. İsa Aleyhisselam demiş ki: “Şüphesiz  Allah kulunu imtihan edip dener; ama kulun Allah’ı denemeye e sınamaya hakkı yoktur.’  Yani, ‘Cenab-ı Hak, abdini tecrübe eder ve der ki: ‘Sen böyle yapsan sana böyle yaparım, göreyim seni yapabilir misin?’ diye tecrübe eder. Fakat abdin hakkı yok ve haddi değil ki, Cenab-ı Hakkı tecrübe etsin ve desin:

         “Ben böyle işlesem, Sen böyle işer misin?’  diye tecrübevârî bir surette Cenab-ı Hakkın Rubûbiyetine karşı imtihan tarzı edepsizliktir, ubudiyete münafidir terstir.’

         “Madem hakikat budur, insan kendi vazifesini yapıp Cenab-ı Hakkın işine karışmamalıdır.

         Edebü’d-Dünya Ve’d-Dîn Risalesinin yazarı İmam Mâverdî’dir. Kendisi Hicri 364’te Basra’da doğmuş ve H. 450’de Bağdat’ta vefat etmiştir.

         Bu büyük âlim, tefsir, fıkıh ve kelâm ilmine ait değerli eserler yazdığı gibi sultanlara da nasihatlarda bulunmuş, fikir adamlarına da hikmetleri ihtiva eden kıymetli fikri eserler de kaleme almıştır. Senelerce de tefsir, fıkıh, edebiyat okutup yüzlerce talebe yetiştirmiştir.

         Hiçbir zaman dilsiz şeytan olmamış yanlışla karşılaşınca kim ölür ise olsun, doğruyu söylemiştir… Nitekim Abbasi Halifelerinden El Kâsım bi Emrillah Celâlü’d-Din Devle’ye Melikülmülûk  (Meliklerin Meliki)  ünvanı verilmiş, hutbelerde de bu unvan ile anılmaya başlanmıştı… Bazı âlimler bu ünvanı yanlış bulmamış, daha doğru seslerini çıkarıp itiraz etmemişlerdi. İmam Mâverdi ise, çekinmeden:  “Melikülmülûk, fâni bir kula lâyık olmayan bir sıfattır.” demiştir.

         Bu durum kendisine bildirilince Halife Celâlü’d-Devle, Mâverdî’nin, huzuruna getirilmesini istedi. Getirilince Mâverdî’ye: “Zâtınızın beni sevdiğinize inanıyorum. Onun için de bana verilen  sıfatı itirazınız beni üzmedi. Düşündüm, beni bir hataya düşmekten korumak için söylediğinize kâniyim. Size saygı duyuyor ve hürmet ediyorum.

         Mâ: Su, Verd ise Gül demektir. Gülsuyu satışı ile geçinen bu zâta Mâverdî ismi verilmiştir. Asıl ismi Ali bin Muhammed’dir.

         Üstad Bediüzzaman Hazretleri Münazarat Risalesinde, gerilik atâlet ve tenbellik zindanına düşme sebeplerini sayarken; ümitsizliği, önde görünüp üste çıkma meylini, acelecilik hastalığını, şahsî tasavvurlar ile infiradî düşünceyi, göreneğin hazırladığı fırsatta tekâsüle düşmeyi, âcizlik ızhar edip kendine güveni kaybederek işi birbirine bırakmayı, Allah’ın işine müdahale etmeyi, rahat düşkünlüğünü ele alıyor. Her birinin üzerinde durup çok özet halinde bile olsa, çareler söylüyor, yapması gerekenleri, kendine düşenleri yapmayıp Allah’ın işine karışmayı ele alırken  diyor ki: “Sonra Allah’ın işine müdahale eden DİNSİZ  DÜŞMAN  gelir, himmetin yüzünü  tokatlar, gözünü kör eder. Siz de: “Emrolunduğunuz gibi dosdoğru ol” (Hud Suresi, 11/12)  âyeti ile “Efendine efendilik taslama”  olan kârlı ve haddini bilme hakikatını, ona gönderiniz. Tâ onun haddini bildirsin.” diyor.

         On Yedinci Lem’a’da anlatılan şeytanın itirazı meselesinin yeri olduğunu tahmin ettiğim Şam’ın 40-50 kilometre uzağındaki dünyada sadece orada Aramî dili konuşulan yer olan Mâlûle’de o uçurumların bulunduğu mahalli gördüm. Hz. İsa Aleyhisselam annesiyle sığındığı yüksek yerde Sant Takla Kilisesi var… Takla o zamanki putperest Konya kralının kızı…  Hz. İsa Aleyhisselamı duyunca tâ Mâlûleye gelmiş ve iman etmiş. Fakat babası adamlarını göndermiş, Takla’yı yakalayıp getiriyor ve maalesef öldürüyor. Altı yedi sene önce Karaman’da antika arayanlar bir mezar buluyorlar, ceset çürümemiş, giysilerinde ve saçlarından bir prensese ait olduğuna hükmediyorlar. Ben bunu  yetkili bir ağızdan duyunca, Takla,ya ait olabilir, kanaatine vardım. Allah rahmet eylesin, bütün mazlum şehitlerle beraber.
15 Mayıs 2025 10:22
DİĞER HABERLER