15 Temmuz'da yaşanan işkencelerle ilgili dikkat çeken bir iddia gündeme taşındı. Nordic Monitör'ün paylaşımlarında verdiği bilgilere göre dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala, bizzat işkence yapılan merkeze gitti ve işkenceleri gördü. Ala, işkenceleri durdurmadı ve işkenceler, Ala'nın ziyaretinden sonra da devam etti.
15 Temmuz’da işkence merkezine dönüştürülen Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne ait spor salonuna polis amirleriyle gelen dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın yaşanan işkencenin bizzat suç ortağı olduğunu belgeleriyle yayınlandı.
Nordic Monitör’de yer alan habere göre, 15 Temmuz’da gözaltına alınan Yarbay Tuncay Koçak mahkeme ifadesinde, işkenceler devam ederken Efkan Ala’nın yanında kıyafetlerinden polis amirleri olduğu anlaşılan kişilerle berber salona geldiğine ve gittikten sonra da aynı şiddetli işkencelerin devam ettiğine tanıklık etti.
Nordic Monitor’ün daha önce yayınladığı görüntülerde hiçbir karşı koyma girişiminde bulunmadan teslim olan askerler arasında yer alan (kırmızı kutu) Koçak büyük bir cesaretle yaşadıklarını detaylı anlatarak kamuya açık kayıt haline getirdi ve sorumlular hakkında şikâyette bulundu.
Yarbay Tuncay Koçak yargılandığı davada Mahkeme Başkanı’na yaşadıkları vahşeti ve işkenceyi şöyle anlattı:
‘‘Aşağıya inenlerle birlikte aşağıya indik Kıyafetlerimizi çıkarmamız söylendi. Kıyafetlerimi çıkarmaya çalışırken bir anda üzerime çullanarak kıyafetlerimi yırtmaya başladılar. Sol kulağıma atılan bir tekmeyle sağa doğru düştüm. Sonrasını sayamadım.
‘‘1 YIL BOYUNCA NEFES ALAMADIM’’
Yüz üstü asfalt üzerinde yatırıldıktan sonra ellerim arkadan kelepçelendi, dövülmeye devam edildi. Burada sol kaburgama aldığım tekme darbeleriyle bir yıl boyunca nefes alamadım.5 ay boyunca kuyruk sokumu kemiğinden kırık mı çatlak mı olduğunu bilmiyorum, oturamadım.
En yüksek rütbeli komutanlarımız bizi elleriyle teslim ettiler ve sıkı sıkı tembihlediler: “Bunlara iyi muamele yapın, bunların hepsi şerefsizdir. Özel muamele yapacaksınız bunlar rütbeli unutmayın” şeklindeki ikaz ve tembihle emniyet telsiz çözümlerinde de mevcuttur.
‘BUNU YOLDA HALLEDİN’ DİYE BAĞIRIP DURDU
Bir kilotla belediye otobüsüne bindim. Beni tanıyan rütbelinin birisi “bunu halledin yolda” diye bağırıp duruyordu. Koltukların merdiven çıkıntısına dayanan kafamı botlarıyla defalarca tekmelediler, biri tarak kemiğimi botuyla eziyor, elindeki telsizle kafama vuruyordu.
Giderken bir kalabalığın ortasında durduk, yerde kaldırama döşenen kilit taşları yığınla varmış. Vatandaşlar taşları üzerimize attılar. Arka kapının kırılan camından içeriye sokulan inşaat demiriyle dizime vücuduma rastgele vurmaya başladılar, polis sadece seyretti.
Otobüsten inerken ellerinde sopalar coplarla kadın erkek polisler bizlere vurmaya başladılar. Bir çelmeyle özel oluşturulmuş çamur havuzuna düştüm. Tekme ve sopalarla vurmaya başladılar. Yerden kalkamayacağımı anlayınca işlerinden birisi şunu kaldırın diye bağırdı.
‘‘HEM TÜKÜRÜYOR HEM VURUYORLARDI’’
Sürekli fiziksel hareketler yaptırılıyor, çök kalk, ördek yürüyüşü, aynı pozisyonda bekletme ve kafamızı yerde çökmüş vaziyette iken sırtımıza kafamıza plastik kelepçelerle, kemerleriyle, palaskalarla fırça saplarıyla demir kelepçelerle hem tükürüyor hem vuruyorlardı.
Tuvalet ihtiyacı için wc kabinlerine gittiğimizde kabinlerde ne su ne de su yerine kullanabileceğimiz şey vardı ellerimi açmayacaksınız diye sorduğumuzda öyle yap şerefsiz, sinkaf ettiğimin çocuğu diye cevap verirlerdi kabine girer girmez yeter çık çık diye bağırırlardı.
Bir binbaşıya ayak ve elleri arkasından kelepçeli halde -Çocuğun var mı ulan -Yok üç ay sonra doğacak -Neyin olacak ulan şerefsiz -kızım olacak -Senin o doğacak kızını sinkaf edeyim senin var ya eşin ve çocukların bana ganimettir… Diğerlerini söylemiyorum başkanım.
‘‘KADIN İŞKENCECİDEN ANA AVRAT KÜFÜR’’
Bayan polis memuru burnumun dibine sokulup “ulan onun bunun çocuğu, şerefsiz, senin ananı avradını sinkaf edeyim “dedi. Bayan polis başkanım ve bu durumda bile gülsem mi ağlasam mı bir an düşündüm.
‘‘BÖYLE TERÖRİSTİ NE DAĞDA NE TELEVİZYONDA GÖRDÜM’’
Sakallı 25-30 yaşlarında polis yelekli biri yüzüme bak ulan rütben ne, ulan şerefsiz yarbay bakma yüzüme diyerek yumruklarını indirdi. Sen hiç teröriste kurşun attın mı ulan şerefsiz yarbay” diye vurmaya devam etti.
Bu zavallı ne yazık ki hiç bilmiyor ki babasının yediği armutta vitamin bile değilken anasından doğmadan ben elimde silahla dağlarda terörist peşindeydim. Bana bunu söyleyen kendini bilmez gibi teröristi televizyonda görmedim meslek hayatım 9 yılı bizzat dağlarda geçti.
Yarbay Koçak, Jandarma Genel Komutanlığındaki eylemlerle ilgili davada 9’ar kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.’’