Efkan Ala'nın içeriği sır ABD ziyaretindeki acı ayrıntı

Efkan Ala'nın içeriği sır ABD ziyaretindeki acı ayrıntı
Amerika'daki Ebru TV Programlar Müdürü ve Samanyoluhaber.com Yazarı Şemsettin Efe, İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın ABD ziyaretine ilişkin çarpıcı anekdotlar paylaştı..
İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın, Türkiye’nin hemen yanı başında tutuşan bir yangının eşiğinde bulunduğu şu dönemde ABD’ye geldiğini belirterek yazısına başlayan Şemsettin Efe, "Üç yıl önce olsaydı Sayın Bakanı en azından buradaki mevkidaşı karşılar adına resepsiyonlar verilir, pek çok uzman, belki uluslararası televizyon kanalları randevu alabilmek için sıraya girerdi. Peki ya şimdi?" şeklinde dikkat çekici bir soru sordu..

Bakan Ala'nın konuşmasının genel çerçevesinin Türkiye’nin demokrasi alanında ne kadar geride olduğunu belirtir mahiyette bulunduğunu belirten Efe, "Bakan birkaç kere ABD gibi demokrasisi gelişmiş bir ülkede anlattıklarının kolay anlaşılamayacak şeyler olduğunu vurgulamak zorunda kaldı. Kendisi bunları anlatırken sıkıldı mı bilemiyorum ancak ben ABD’de yaşayan bir Türk gazeteci olarak utandığımı itiraf etmeliyim. Daha birkaç yıl öncesine kadar yıldızı parlayan, kendi bölgesinde model olarak adlandırılan bir ülkenin gazetecisiyken şimdi pek çok soruya utana sıkıla cevap vermek zorunda kalan bir duruma düşmek çok acı." sözleriyle çarpıcı tespitler yaptı.

İçişleri Bakanı’nın ABD’ye gelişindeki asıl amacın, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Türkiye’ye iadesini bir kez daha gündeme getirmek olduğunun iddia edildiğini ifade eden Efe, "Bu ise gerçekten Türkiye’nin dış politikada içine düştüğü durumu daha da zora sokmaktan başka bir işe yaramıyor. Bizzat Beyaz Saray tarafından yalanlanan bir ifadeyi farklı mercilerde tekrar dillendirmek, hukukun ve demokrasinin işlediği ABD’de artık kabak tadı veriyor. Hiçbir kanuni ve haklı gerekçeye dayanmaksızın kendi vatandaşını şikayet eden, demokrasisi kötü bir ülkenin İçişleri Bakanı olmak Başbakan ve çevresindekilerden alkış alsa da ABD’de ve dünyada kabul görmüyor." diye konuştu..

İşte Şemsettin Efe'nin gözlemlerini aktardığı yazısı:

"Türkiye son yılların en yalnız ve dünyadan en kopuk dönemini yaşıyor. İçerideki ağır siyasi ve kutuplaşmış atmosferden belki bunu fark etmek kolay olmayabilir ancak dışarıdan bir gözle bakıldığında hele bir de yabancı gazeteciler ve uzmanlarla görüştüğünüzde bunu anlamak çok daha kolay ve maalesef acı oluyor.

İçişleri Bakanı Efkan Ala Türkiye’nin hemen yanı başında tutuşan bir yangının eşiğinde bulunduğu şu dönemde ABD’ye geldi. Bakanın Ortadoğu Enstitüsünün geleneksel programında yaptığı konuşmayla başlayan programı herhalde kendisi ve AKP adına başarılı geçmiştir. Neticede Ala ABD’de partisini, hükümeti ve icraatlarını anlattı. Türkiye’nin herhangi bir yerinde yapılabilecek tarzda bir propaganda konuşması yaptı. Ne kadar zor ve kötü bir süreçten geçildiğinden bahsetti.

Herhalde Başbakan’dan ve çevresindeki kadrodan konuşması için pek çok övgü almıştır. Görevini hakkıyla ifa ettiğini düşünüyordur. Ama madalyonun öbür yüzüne yansıyanlar bambaşka.

ABD’liler Bakan’ın konuşmasını İngilizce’ye tercüme edilerek dinledi. Buna rağmen ne kadar anladılar bilemiyorum. Zira başı sonu belli olmayan uzun cümleler, dahası yaklaşık 45 dakikaya varan ve ABD’de siyasiler için çok uzun sayılabilecek bir konuşmaydı. Bakan açık toplumdan, demokrasiden, kendi içinde olmayan sanal düşmanlar üretmenin kötülüğünden ve partisinin bunun önüne geçmek adına iktidara geldiğinden bahsederken acaba hangi ülkeyi anlatıyor diye düşünen yalnız ben değildim. Bazı Amerikalıların konuşmanın bir bölümünden sonra tercümeyi dinledikleri kulaklıkları çıkarmasından bu açıkça belli oluyordu. Soru cevap kısmı ise iki soruyla sınırlı, onların da önceden seçilmiş olduğunu tahmin ettiğim bir nitelikte oldu.

Konuşmanın genel çerçevesi Türkiye’nin demokrasi alanında ne kadar geride olduğunu belirtir mahiyetteydi. Bakan birkaç kere ABD gibi demokrasisi gelişmiş bir ülkede anlattıklarının kolay anlaşılamayacak şeyler olduğunu vurgulamak zorunda kaldı. Kendisi bunları anlatırken sıkıldı mı bilemiyorum ancak ben ABD’de yaşayan bir Türk gazeteci olarak utandığımı itiraf etmeliyim. Daha birkaç yıl öncesine kadar yıldızı parlayan, kendi bölgesinde model olarak adlandırılan bir ülkenin gazetecisiyken şimdi pek çok soruya utana sıkıla cevap vermek zorunda kalan bir duruma düşmek çok acı.

Üç yıl önce olsaydı Sayın Bakanı en azından buradaki mevkidaşı karşılar adına resepsiyonlar verilir, pek çok uzman, belki uluslararası televizyon kanalları randevu alabilmek için sıraya girerdi. Peki ya şimdi? Bakan’a kimlerle neleri konuştuğunu bile soramadık. Basın mensuplarıyla yapacağı görüşme son anda iptal edildi. Kendisine gelecek sorulardan mı çekindi bilemiyorum.

Sadece TRT’ye açıklama yaptığını öğrendiğimiz Bakan, ABD Adalet Bakanı Eric Holder, İç Güvenlik Bakanı Jeh Johnson ve ABD Başkanı Barack Obama'nın İçGüvenlik ve Terörle Mücadele Danışmanı Lisa Monaco ile biraraya geldiğini söyledi.

İçişleri Bakanı’nın ABD’ye gelişindeki asıl gayenin Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Türkiye’ye iadesini bir kez daha gündeme getirmek olduğu iddia ediliyor. Bu ise gerçekten Türkiye’nin dış politikada içine düştüğü durumu daha da zora sokmaktan başka bir işe yaramıyor. Bizzat Beyaz Saray tarafından yalanlanan bir ifadeyi farklı mercilerde tekrar dillendirmek, hukukun ve demokrasinin işlediği ABD’de artık kabak tadı veriyor. Hiçbir kanuni ve haklı gerekçeye dayanmaksızın kendi vatandaşını şikayet eden, demokrasisi kötü bir ülkenin İçişleri Bakanı olmak Başbakan ve çevresindekilerden alkış alsa da ABD’de ve dünyada kabul görmüyor.

Ne yazık ki kendi inşa ettikleri dar kalıpların ve paranoyaların içine hapsolanların bunları algılayabilmesi mümkün değil."

19 Haziran 2014 10:29
DİĞER HABERLER