Modern Türkiye konusunda sayılı Amerikalı akademisyenlerden biri olan Dr. Howard Eissenstat, Türkiye'nin 1974 Kıbrıs çıkarmasından beri böylesine büyük bir uluslararası izolasyonla karşı karşıya kalmadığını savundu.
2009'dan beri New York St. Lawrence Üniversitesinde Ortadoğu Tarihi dersleri veren Eissenstat, Türkiye'nin uluslararası sistemde bu kadar yalnızlaşmasının arkasında Suriye'de izlediği bazı yanlışlıkların büyük rol oynadığını dile getirdi. Ankara'nın Suriye konusunda ilk dönemde olumlu adımlar attığını da vurgulayan Amerikalı uzman, Today's Zaman gazetesinde yayınlanan röportajında, Türkiye'nin özellikle mülteciler konusunda "kahramanca kararlar" aldığını dile getirdi.
TÜRKİYE, CİHADİSTLERİ DESTEKLEYEREK "KORKUNÇ HATA" YAPTI
Hem Kanada Senatosu hem de ABD Kongre komisyonlarına dış politika konularında brifingler vermiş bir isim olan Eissenstat'a göre Türkiye, Suriye'de cihadistleri finanse etmek ve Türk toplumu içindeki cihadist öğeleri kovuşturmamak gibi "korkunç bir hata" yaptı.
Bunun Türkiye'nin uluslararası ortakları arasındaki güvenilirliğini gölgelediğini ve trajik biçimde doğruca Türkiye içinde dehşetli saldırılara yol açtığını savunan Eissenstat, ikinci ana sorunun ise Obama yönetiminin bazı konularda kararını değiştirmeyeceğini kabul etmek yerine ABD'yi Esed, YPG, ve uçuşa kapalı bölge gibi konulardaki yaklaşımını kabul etmeye zorlamaya yeltenmesi olduğunu belirtiyor.
BÜROKRASİ HİÇ BU KADAR POLİTİZE OLMADI
Dr. Eissenstat, Türkiye'de artık denetim ve denge (checks and balances) mekanizmasının kalmadığını, dolayısıyla başkanlık ya da parlamenter sistem tartışmalarının pek bir şey değiştirmeyeceğini, Türk devlet bürokrasisinin tarihinde hiçbir zaman bu kadar politize olmadığını düşünüyor.
Türkiye'nin karşı karşıya olduğu krizin "çok yönlü ve ciddi" olduğunu dile getiren Eissenstat, ülkenin uluslararası arenada 1974'teki Kıbrıs çıkarmasından beri hiç bu kadar izole edilmediğini savunuyor. Eissenstat, içerideki durumu ise şöyle özetliyor: "İçerde ise barış sürecindeki duraksama ve beraberindeki şiddet artışı, toplumsal kırılma, ifade özgürlüklerine yapılan saldırılar ve yargı bağımsızlığının çökmesi, eskiden olduğu kadar kötü gelişmeler. Bu çöküş, sosyal medya ve canlı sivil toplum örgütlerinin ortaya çıkışıyla biraz hafifledi; ama saldırının sürekli olmasından bunlar da süreçten olumsuz etkilendi."
ERDOĞAN ÇOK KARİZMATİK VE BECERİKLİ; AMA…
2002'de AK Parti işbaşına geldiğinde, birçokları gibi kendisinin de demokrasi ve insan hakları konusunda "aşırı umutlu" olduğunu söyleyen Eissenstat, "daha sonrasını" anlatırken şu iddiaları dile getiriyor: "Birçok şeyin yanlış gittiğini düşünüyorum. En önemlisi, hiç kuşkusuz Türkiye'nin onyıllardır gördüğü en becerikli ve karizmatik siyasi lider, Erdoğan. Onunla ancak Menderes ve Atatürk'ü kıyaslayabiliriz. Ne yazık ki, Erdoğan bu ham yeteneğini aynı ölçekte kibirle birleştiriyor. Parti içindeki rakip figürleri dışladı ve kendisini "evet efendim"ci zümre ile çevreledi. Zaman içinde AKP kurumsallaşmadan uzaklaşıp yalnızca onun isteklerini gerçekleştirmekle daha çok ilgilenir oldu. Hükümet daha düzensiz ve hoşgörüsüz ve muhalefetin gözünde de daha baskıcı bir hal aldı.
Fakat Erdoğan'ın kişiliği ötesinde daha büyük etkenler var. Basın çoklukla güçlü maddi beklentileri nedeniyle hükümetle iyi ilişkilerini korumaya odaklı, büyük holdinglerin elinde.
Türkiye'deki muhalefet partileri belirgin biçimde zayıf olduklarını açıkça kanıtladılar. Çoğu parlamenter sistemde, sandıktaki sıralı yenilgiler yönetim değişikliği ve yeni bir ruh arama süreciyle sonuçlanır. Durum Türkiye'de böyle değil.
Türk bürokrasisi uzun zamandır politize olmuştu zaten, ama tek partinin on yıldan daha uzun süreli mutlak egemenliği "hükümet" ile "devlet" arasındaki ayrımın kesinlikle ortadan kalktığı anlamına geliyor.
Dur-kalklara karşın, Temmuz'daki yeni şiddet patlamasından önce bile barış sürecinin başarısız olduğu belliydi. Hükümet süreci kamuoyuna "satmaya" hiç meraklı değildi ve görünürde yerel otonomi sorunu üzerinde bağ kurulamaz açıklıklara vardı.
Bütün bunlar, yalnızca Türkiye içindeki mevcut baskıları daha da yoğunlaştıran Suriye İç Savaşının denge bozucu etkileriyle daha da şiddetlendi."
ERDOĞAN ERKEN SEÇİME GİDERSE, BAŞKANLIK İÇİN BÜTÜN DURAKLARI ORTADAN KALDIRIR
Eissenstat, "Erdoğan'ın 'başkanlık' amacına ulaşabileceğini düşünüyor musunuz?" sorusuna ise şu cevabı veriyor: "Aksi olur diye iddiaya girmezdim. Açıkça bu konuya odaklanmış ve Erdoğan hakkında başka bir şey öğrenmediysek, o kesinlikle yetenekli bir politikacı. CHP, MHP ve HDP hepsi de yalpalıyor ve PKK'ya karşı mevcut kampanyanın olağan politik popülaritesini artırdığından kuşkulanıyorum. Seçimsiz bir referandum için yeterli parlamento desteği sağlayamazsa, erken seçime gideceğine inanıyorum. Böyle yaparsa, istediği sonucu elde etmek için bütün durakları ortadan kaldırır."
BAŞKANLIK, TÜRKİYE'YE YENİ BİR GELİŞME GETİRMEZ
Başkanlık sisteminin Türkiye'nin toplumsal, siyasal ve kültürel gerçeklikleriyle uyumlu olup olmadığı konusundaki soruya ise Amerikalı uzman şu cevabı veriyor: "Ben sorunun sistemin başkanlık ya da parlamenter olmasıyla ilgili olduğunu sanmıyorum. Bunun denetim ve dengeyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Türkiye'de şu anda böyle bir şey yok ve Erdoğan'ın gücü kendi ellerinde toplamayı yeğlediği düşünüldüğünde, başkanlık sisteminin yeni bir gelişmeye karşılık geleceğini pek düşünemiyorum."
TÜRKİYE'NİN SURİYE'YE KARŞI İLK TEPKİSİ DOĞRUYDU
Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Eissenstat, Türk dış politikasında, özellikle de Suriye'de bütün bu karmaşıklığa "nelerin sebep olduğu" yönündeki soruya karşılık ise şu açıklamayı yapıyor: "Bu konuda Türkiye'ye karşı çoğu meslektaşımdan daha açık yürekliyim. Esed rejiminin şiddetine gösterdiği ilk tepkiyi destekliyorum ve Obama yönetimi Türkiye'nin 2012-2013'te savunduğuna benzer iddialı adımlar atsaydı, bugün daha iyi bir konumda olabileceğimizden kuşkulanıyorum. Yine Türk hükümetinin kapılarını milyonlarca Suriyeliye açmak, onlara konut vermek ve Türkiye'de okuma ve çalışmaları için fırsatlar vermek gibi kesinlikle kahramanca kararlarını görmemiz gerektiğini de düşünüyorum. Bunlar bedelsiz değildi ve AKP hükümeti bunun için saygıyı hak ediyor."
TÜRKİYE'NİN GÜVENİLİRLİĞİ YARA ALDI
Eissenstat, Türkiye'nin Suriye'ye gösterdiği tepkinin 'iki yönü' olduğunu belirterek şu iddialarda bulunuyor: "Birincisi, cihatçıları finanse etmek ve Türk toplumu içindeki cihatçı öğeleri kovuşturmamak gibi korkunç bir yanlış yaptı Türkiye. Bu, onun uluslararası ortaklar arasındaki güvenilirliğini gölgeledi ve trajik biçimde doğrudan Türkiye içinde dehşetli saldırılara yol açtı. İkinci ana sorun ise Obama yönetiminin kararını değiştirmeyeceğini kabul etmek yerine Birleşik Devletleri Esed, YPG, uçuşa kapalı bölge gibi konulardaki yaklaşımını kabul etmeye zorlamaya yeltendi. Sonuçta Ankara bu konularda haklı olsun ya da olmasın, ABD-Türkiye ilişkilerinde küçük ortak olarak kendini ABD politikalarına uydurması gerekiyordu."
AMERİKA'NIN YPG'YE DESTEĞİ DEĞİŞEBİLİR
YPG'nin halihazırda bir "gerçeklik" olduğunu dile getiren Amerikalı akademisyen, Washington'ın YPG'ye desteğinin şartlara göre değişebileceğini şu ifadelerle savunuyor: "Şu an için kuzeydeki YPG denetimi bir gerçeklik. Bunun anlamı, mevcut gerçekler bağlamında şartlı uluslararası destek elde ettiğidir. Örneğin ABD'nin YPG'ye verdiği destek IŞİD'e karşı etkinliğine dayalıdır. IŞİD yarın ortadan kalkarsa, ABD desteğinin süreceğini varsaymak için hiçbir neden yok. YPG'nin koşulların nasıl değişmesini istediğini herkes tahmin edebilir."
ABD İLE RUSYA ARASINDA GERÇEK BİR EŞGÜDÜM YOK
"Rusya ile ABD'nin Suriye konusunda olduğu gibi Türkiye konusunda da bir anlaşmaya vardığını düşünüyor musunuz?" şeklindeki soruya ise Eissenstat şu karşılığı veriyor: "Rusya ile ABD arasında Suriye konusunda gerçek bir eşgüdüm olduğunu sanmıyorum. Birbirlerine güvenmiyor ve birbirlerini rakip olarak görüyorlar. Suriye'de bir düzenlemeye ulaşmış olabilirler de olmayabilirler de. Değişik nedenlerde dolayı, her ikisi de Türkiye'ye Suriye'deki rolünü sınırlandırması için işaretler veriyor. Ama ben bu konuya çok ilgi göstermiyorum. Birleşik Devletler Türkiye'yi hâlâ bir müttefik olarak görüyor. Putin ise Türkiye'yi hâlâ iç tüketimi sınırlandırmak için bir mazeret olarak kullanmakla ilgileniyor."
MODERN TÜRKİYE VE ORTADOĞU TARİHİ UZMANI
Modern Türkiye konusunda uzman olan Howard Eissenstat, doktorasını UCLA'da 2007 yılında Modern Ortadoğu tarihi alanında verdi. 2008-2009 döneminde Brandies Üniversitesi Ortadoğu Tarihi Taç Merkezi'nde doktora sonrası öğretim üyesi oldu ve 2009'dan beri NY St. Lawrence Üniversitesi'nde Ortadoğu tarihi dersleri veriyor. Eissenstat, hem Kanada Senatosu hem de ABD Kongresi komisyonlarına brifing verdi. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Dış Hizmet Enstitüsü'nde ABD ordusuna ve Kanada Dış İlişkiler, Ticaret ve Gelişme Bakanlığı'na Ortadoğu ilişkileri konusunda dersler verdi. Eissenstat, Türk milliyetçiliği, siyasal İslam ve Türkiye'deki azınlık ve insan hakları konularında yazıyor.
Cihan CİHAN