Ekmeleddin İhsanoğlu, 10 yıl sonra 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi'ndeki adaylık sürecini anlattı. Adaylık teklifinin MHP'den geldiğini belirten İhsanoğlu, 'çatı aday’ projesinin mimarının MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olduğunu söyledi.
2014 yılında muhalefetin çatı adayı olarak Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına çıkan Ekmeleddin İhsanoğlu, adaylık süreciyle ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu. İhsanoğlu, “İsmim 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylar arasında geçmişti. 2014'te ‘Çatı aday’ fikri çıktı ortaya. Cumhurbaşkanlığı adaylığı teklifi ilk defa MHP’den geldi. Kendilerine ‘Sadece MHP’nin adayı olursam yeterli oy alamayız, ancak CHP ile ortak aday çıkartırsanız başarılı olabiliriz’ dedim. ‘CHP bu işin içinde yok’ dediler" diye konuştu.
T24'ten Cansu Çamlıbel'e konuşan İhsanoğlu, "12 Ağustos günü bende laf bitti, o günden beri hiçbir siyasi konuya girmiyorum” dedi.
Söyleşinin ilgili bölümü özetle şöyle:
“CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞI İÇİN İSMİM İLK KEZ 2007’DE GÜNDEME GELMİŞTİ”- Arap coğrafyası gibi bir yerde bir Türk olarak yani İslam İşbirliği Teşkilatı'nın ilk Türk genel sekreteri olarak zor bir iş yaptınız. O yüzden de diplomatlık tarafınız çok ağır bastı. Dolayısıyla şimdi benim siyasetin yakınından geçebilecek her türlü sorularımı bir diplomat gibi bertaraf ediyorsunuz. Ama bunlar sonuç itibariyle tarihe geçecek şeyler ve siz zaten 2014'ten beri hatta MHP'deki milletvekilinin sona erdiğinden beri hiç konuşmadınız. 2014’te nasıl CHP ve MHP’nın ‘çatı adayı’ olmuştunuz orayı bir netleştirelim mi en azından?
Şimdi mesele şudur. 2014'ün başında Türkiye'ye döndük. Ve Türkiye'ye dönerken ben artık gerek içeride gerek dışarıda kültür hayatına birtakım katkılar yapma, eserler yazma niyetindeydim. Tekrar herhangi bir görev alma niyetim yoktu. Ama benim ismim 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylar arasında geçmişti. Siz onu biliyor musunuz?
Ben o zaman Teşkilat’taki görevime yeni gelmiştim. Bir baktık Hürriyet’te, Milliyet’te haberler çıktı. Adalet ve Kalkınma Partisi içinden isimler zikredilmeye başlandı. Hatta hatırlıyorum; Vecdi Gönül’ün ismi de geçiyordu. O haberler çıktığında çok iyi hatırlıyorum Paris'teydim, UNESCO'da bir toplantı vardı. Orada Milliyet muhabiri sormuştu, ben de “Benim gündemimde böyle bir şey yok” demiştim. Arşivlere bakabilirsiniz.
- Bu bahsettiğiniz 2007’de Abdullah Gül’ün adaylığı ve sonrasında cumhurbaşkanlığı seçilmesiyle nihayetlenen süreç. Ve aslında cumhurbaşkanlığı için isminizin ilk AKP çevrelerinde zikredildiğini hatırlatmış oluyorsunuz. Devam edelim ve 2014’e gidelim.
İşte biz Türkiye’ye dönük, yerleşmeye çalışıyoruz. Bu ‘çatı aday’ fikri çıktı ortaya.
“‘ÇATI ADAY’ İŞİNİN MİMARI BAHÇELİ’DİR”- Kimden çıktı fikir?
Cumhurbaşkanlığı adaylığı teklifi ilk defa MHP’den geldi. Bana MHP’den gelenler oldu. Bu teklifi getirdiler. Ben kendilerine “Sadece MHP’nin adayı olursam yeterli oy alamayız, ancak CHP ile ortak aday çıkartırsanız başarılı olabiliriz” dedim. “CHP bu işin içinde yok” dediler. Ben de teşekkür ettim. Böyle söyledim, çünkü eğer bu tek başına MHP’nin teklifi olsaydı tek partinin oyları belli. Eğer bu iki partiyi bir araya getirecek bir şeyse -ki birisi sosyal demokrat diğeri de muhafazakâr milliyetçi bir parti- bu Türkiye'nin muhtaç olduğu uzlaşmayı sağlayacak bir şey. Bunu böyle gördüm. Ama daha sonra MHP Genel Başkan Yardımcısı geldi, görüştük. CHP’nin benim adaylığımı ortak aday olarak kabul ettiğini, anlaştıklarını aktardı. Sonrasını ise hepiniz biliyorsunuz zaten.
- Yani aslında bu işin mimari Devlet Bahçeli'ydi, öyle mi?
Evet, benim gördüğüm prizmadan böyle.
- Oysa bazıları sanıyor ki sizi ‘çatı aday’ olarak gösterme fikri Kemal Kılıçdaroğlu'ndan çıktı.
Şimdi, çatı adayı olarak gösterme konusunda iki taraf arasında nasıl inisiyatif alındığı hususunda ayrıntıya sahip değilim.
“12 AĞUSTOS’TAN BERİ HİÇBİR SİYASİ KONUYA GİRMİYORUM”- Bütün bu süreçte sizin adaylığınız üzerinden Kılıçdaroğlu’nun hedef alınması sizi rahatsız etti mi?
Evet bunun farkındayım, bu şüphesiz en azından nezaketsizliktir ve kadirşinaslıkla alakası yoktur. Fakat gördüğüm kadarıyla bu eleştiriler partinin ana akım görüşleri içinde olmayıp, birtakım dar kliklerin yıpratma çabalarıydı. Çünkü Kemal Bey, partiyi toplumun farklı kesimlerine de açmaya çalışıyordu. Bakınız 11 Ağustos 2014 günü seçim yapıldı, değil mi? Zamanımız çok dardı ve elimizde çok az imkanlar vardı. Hazırlığımız yoktu. Buna rağmen 12 parti destekledi bizi. Gayet nezih ve haysiyetli bir kampanya yürüttük. Nezaket ve haysiyet dışı hiçbir davranışta bulunmadık. Seçim yapıldı, akşam neticeler ortaya çıkmaya başladı. Büyük şehirlerin durumu da belli olunca ben arkadaşlara, “Artık netice belli oldu, biz kazanan sayın Erdoğan’ı tebrik edelim” dedim. Ve yaptığım basın açıklamasında kendisini tebrik ettim. Ayrıca bu açıklamada hakkımızda “Yüzde 10 bile alamaz” diyenlere rağmen yüzde 40’a yaklaşan oy aldığımızın altını çizdim. Ertesi gün eve gelen gazetecilere; “Ben dün söyleyeceğimi söyledim, bundan sonra laf bitti” dedim. 12 Ağustos'taki son beyanatım budur; bende laf bitti. Ve ben o günden bugüne hiçbir siyasi konuya girmiyorum.
- Ama neden?
Lüzum yok ki. Bir misyon üstlenmişsiniz, muhalefet için yük altında girmişsiniz, bunu elinizden gelen en iyi şekilde yapmak gerekir. Ben bu mücadeleyi, Türk siyasetinde bir örnek teşkil edeceğine inandığım bir edeb içerisinde yürüttüm. O mücadeleyi hafife alanlar, 2014’ten sonra yapılan iki cumhurbaşkanlığı seçiminde ne olduğuna baksınlar.
“BUGÜN CHP BİR NOKTAYA GELDİYSE KEMAL BEY’İN SAYESİNDE”- Son olarak CHP’nin 31 Mart Yerel Seçimleri’nde ortaya koyduğu performansı sormak istiyorum. 1977’den beri ilk defa bir seçimden birinci parti olarak çıktı CHP. Seçim sonucu analizleri gösteriyor ki CHP artık ‘Cumhuriyet elitlerinin partisi’ gibi görülme eşiğini atlamış, yavaştan da olsa muhafazakâr seçmen için de bir seçenek haline gelmeye başlamış. Nitekim seçim kazanan belediye başkanlarının bir bölümü sosyal demokrat gelenekten gelmiyor bugün. Kemal Bey ile birlikte yaşadığınız politik sürecin de bugün gelinen noktada bir rolü olduğunu düşünüyor musunuz?
Düşünüyorum tabii, gayet tabii. Bugün CHP bir noktaya geldiyse bu Kemal Bey’in partiyi geniş kitlelere açma anlayışı sayesinde olmuştur. Bunu da görmek lazım.