"Kendine menfaat ve avantajlar sağlarken araya bir kısım hayır-hasenat işlerini sıkıştırmak, dava iddiasını canlı tutmaya yetmez. Boşuna aldatmayın kendinizi. Devlet imkanları kullanılarak “dava aşkı” yaşatılamaz."
Ya “dava adamı” olursun; yahut heva adamı. İkisi birden olunmaz! Onca yalanı, yanlışı, iftirayı, ihtikarı “dava” tezleri ile örtbas edemezsin. Aklın sıra günü kurtarsan bile “Dava”ya yazık olur! Zulmünden dolayı inandırıcılığını kaybedersin. Ve ne yazık ki temsil iddiasında bulunduğun davanın saffetine, ismetine zarar verirsin.
Bir “dava”nın özü şefkate, merhamete, adalete, muhabbete dayanırken; kimin haddine düşmüş ki o kavramları hiddete, şiddete, zulme dönüştürülebilsin. “Dava”nın ana mesajı herkesi kucaklamaya, gönüller kazanmaya, toplumsal barışa çağırıyorsa ve siz tam ters istikamete giderek insanları kamplaşmaya, ötekileştirmeye, nefretleşmeye itiyorsanız hangi cüretle “dava”dan bahsedebilirsiniz.
(...)