"Gazeteciliğin arka planı ve felsefesi üzerine teorik tartışmaları ve somut gelişmeleri bilmedikleri uzun zaman hissedilmedi. Çünkü “siyasal İslam” çevrede konuşlanıp “merkez”i eleştiri bombardımanına tutuyor ve statükoyu -belli bir oranda- sarsıyordu. İslamcı medya da tam orada mevzilendi."
Yakın bir tarihte “Siyasal İslamcılık bitti mi?” tartışması yapıldı. Zihin açıcıydı. Çok sayıda düşünür o tartışmaya katıldı. Öyle ki çeşitli gazetelerde neşrolan yazıları toplayıp kitap haline getirdiler. İyi de oldu; kalıcı tesadüm-ü efkar bırakıldı geriye… Görünen o ki onca ciddi yazıya rağmen siyasal İslam'ın yaşayıp yaşamadığına dair daha çok yazı yazılması gerekiyor. Özellikle AK Parti'nin demokratik söylemlerle başlayıp feci bir otoriterliğe ve statükoya savrulmasından sonra…
Siyasal İslamcılık bitti mi bitmedi mi; tartışılır. Peki İslamcı gazetecilik? Havuz medyasına bakarak net bir hüküm verebilirsiniz: İslâmcı gazetecilik bitti. Belki de hiç var olmamıştı. Hep bir taklidin, özentinin içinde debelenmişti. İslamcı medyanın yöneticileri büyük çoğunluğu itibariyle gazetecilik mesleğinin felsefî arka planını, geçirdiği tarihî değişimi bilmiyordu zaten. Merak da etmiyordu. Bu nedenle çıkardıkları gazete “merkez medya” diye allanıp pullanmasına rağmen uluslararası gazetecilik standartlarından hayli uzaktı. Problem, bir ideoloji sahibi olmaları değil; bir türlü terkip yapamıyor olmalarıydı.
(...)