"İnsanların kalbini kırdıktan sonra seçim kazanmışsın ne çıkar! Toplumu birbirine düşürdükten, vatandaşları kamplaştırdıktan sonra seçim zaferi kazanmışsın; ne anlamı var ki! Sırf koltuğunu koruyabilmek, ortaya çıkan pisliklerini kapatabilmek için masum insanlara suç uydurarak sandıktan başarı elde etmişsin; ne işine yarar ki!"
Hiçbir seçim ölüm-kalım savaşı değildir. Sandığı varoluş sebebi sayarak her türlü kirli işe bulaşanlar hem dünyalarını berbat ediyor hem ahiretlerini.
Siyasetçilerin “Sizin verdiğiniz vergilerle oluşacak bütçeyi en iyi ben yönetirim. Size en iyi hizmeti ben getiririm” iddiasından başka bir şey değildir. Halk bütün taliplilerin programlarına göz atmak, “en iyi” bulduğu partiye ya da adaya oy vermek zorundadır.
Ne var ki bizde seçimler bazı siyasetçilere ve onların büyüsüne kapılmış partizanlara göre bir hayat-memat meselesidir. Öyle olunca yalan, iftira, kara propaganda gibi en aşağılık işlere bile tenezzül edenler çıkıyor. Oysa hiçbir seçim insandan, insan onurundan, toplumsal barıştan daha değerli değildir. Sırf seçim kazanacağım diye “iç düşman” türetmek, halkın bir bölümünü “hain” ilan etmek suretiyle partizanlarının saflarını sıklaştırmak büyük bir vebaldir. Bu günahı irtikâp edenleri tarih asla affetmez… Etmemiştir de!
İnsanların kalbini kırdıktan sonra seçim kazanmışsın ne çıkar! Toplumu birbirine düşürdükten, vatandaşları kamplaştırdıktan sonra seçim zaferi kazanmışsın; ne anlamı var ki! Sırf koltuğunu koruyabilmek, ortaya çıkan pisliklerini kapatabilmek için masum insanlara suç uydurarak sandıktan başarı elde etmişsin; ne işine yarar ki!
(...)