tr724 yazarı Ahmet Dönmez Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şaibeli referandum sonrası söylediği 'Atı alan Üsküdar'ı geçti' sözlerini eleştirdi ve uyardı...
İşte Ahmet Dönmez'in tr724 yayınlanan o yazısı:
BU KEZ DURUM FARKLI: EL ATINA BİNEN TEZ İNER
“Atı alan Üsküdar’ı geçti”, bu referandumun konsantre arsızlık drajesiydi. Satır arasından, müztehzi kıkırdamalarla “Zııttt Tokai” ünlemleri duyuluyordu. Arkasından AGİT ve Batı’ya hitaben gelen “Sür eşşeğini Niğde’ye” de o drajenin şişirilip yanakta patlatılmış haliydi. “Gel onu benim külahıma anlat” vecizesini de katarsak aslında referandumun özeti ortaya çıkıyor. Bütün bu jargon bize bir şey çağrıştırıyor: “Ne sihirdir ne keramet; el çabukluğudur marifet.”
Türkiye’nin değişik seçim bölgelerinden gelen videolarda net olarak gördük o el çabukluklarını. At sahibine göre kişner; bunlar da hoyratça ve umarsızca ama darphane gibi de hızlıca mühür basıyorlardı. Türkiye’nin ‘hayır’ tarafı “Bağla atını, ısmarla Hakk’a” naifliği ile hareket ederken birileri de dört nala haydutluk peşindeydi. Ne de olsa alışmış kudurmuştan beterdi. Atın ömrü arpadan olsundu. Yeni Türkiye ne de olsa mızrağın çuvala sığdırılması gibi gereksiz ve zaman kaybı uğraşları ortadan kaldırmıştı. Oy çuvalıyla mızrak taşısan ne olurdu ki!
İyi ama buna rağmen neden bazıları 16 Nisan gecesi attan düşmüş gibiydi? Suratlar 15 Temmuz gecesi bile o kadar endişeli, o kadar asık değildi. Çünkü referandum haritası başka bir şey söylüyor. Atı alan Üsküdar’ı geçti, geçti ama oymak beyi mi atı kaçırdı yoksa at mı ‘oynak beyi’ni kaçırdı göreceğiz. Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanırmış. Manzara Erdoğan’ın sunduğundan farklı olabilir. Bu memleketin ‘Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan’ tarafları pek bir huysuz. Hatay’dan başlayarak İzmit’e kadar bütün sahil şeridi, Tayyip Erdoğan’ın tek adamlığına ‘hayır’ dedi. Aynı şekilde Doğu sınırı da zaten karşısında. At, biniciden huylanmış vaziyette. 2003 yılında Erdoğan’ı sırtından atan Cihan gibi giderek hırçınlaşıyor. Allah sonunu benzetmesin. Cihan’ı kastediyorum. Sonuçta bu memleket bizim.
EVET DİYEN İLLERDE BİLE AKP OYLARI DÜŞÜŞTE
5 gündür sonuçlar analiz ediliyor. Başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere 17 büyükşehir Erdoğan’a ‘Hayır’ demiş durumda. 13 tanesi ise ‘Evet’. AKP, 1 Kasım’da 64 ilde birinci çıkmıştı. Bu defa 48 il ‘Evet’ dedi; 33 il ‘Hayır’. Hatay, Adana, Mersin, Antalya, Denizli, Uşak, Manisa, İstanbul, Çanakkale, Bilecik, Yalova, Balıkesir, Ankara, Eskişehir, Zonguldak, Artvin ve Ardahan’ı kaybetti. Buna karşılık Bitlis ve Muş’u kazandı.
Elma ile armutları kıyaslama yanlışlığına düşmeyeceğim. Milletvekili seçimleri ile referandum aynı şey değil, biliyorum. Fakat burada altı çizilmesi gereken başka sonuçlar da var. Örneğin ‘Evet’lerin önde çıktığı AKP’nin kalesi olarak nitelenebilecek birçok ilde, oy oranları 1 Kasım’ın altına inmiş vaziyette. İstanbul, Ankara, Antalya, Bursa, Bolu, Çanakkale, Denizli, Eskişehir, Giresun, Konya, Ordu, Rize, Samsun, Trabzon, Karaman ve Kilis bunlar arasında. Bunlardan 10 tanesinin ‘Evet’ diyen illerden olması daha da düşündürücü. Bu iller de Bursa, Bolu, Giresun, Konya, Ordu, Rize, Samsun, Trabzon, Karaman ve Kilis.
KAZANDIĞI YERLERDE BİLE KAYIPTA
Yani aslında kazanmış gibi göründüğü yerlerde bile ciddi erime var. Örneğin 1 Kasım seçimlerinde AKP’nin İstanbul’da aldığı oy oranı yüzde 48,7 idi. Toplam oy sayısı 4 milyon 379 bin 223’tü. Bu referandumda bütün ‘Evet’ oylarının toplam oranı yüzde 48,6’da kaldı. 4 milyon 479 bin 272 ‘Evet’ oyu çıktı. MHP’nin yüzde 8,5 oy oranı ve 772 bin 254 seçmeni vardı. Sadece bu 2 partinin toplam oy sayısı 5 milyon 151 bin 477 idi. Artan seçmen sayısından bağımsız olarak sadece iki rakam arasındaki fark 672 bin 172. Bir de bunlara artan seçmen sayısını ve CHP’nin tespit ettiğini öne sürdüğü yüzde 1’lik şaibeyi de katarsak makas biraz daha açılıyor.
Ankara’da da AKP’nin 1 Kasım oyları yüzde 48,8 idi. Referandumda da evet oyları yüzde 48,8 oldu. 1 Kasım’da AKP’ye oy veren seçmen sayısı 1 milyon 618 bin 498 idi. Referandumda bütün ‘Evet’ cephesi 1 milyon 668 bin 565 oy çıkardı. MHP’nin 1 Kasım’da Ankara’da aldığı oy sayısının 470 bin olduğunu; yani yaklaşık AKP’nin dörtte biri olduğunu hesaba katarsak iktidar partisinin başkentte de ciddi oy kaybettiğini söyleyebiliriz.
Bir diğer önemli büyükşehir de Antalya. Farkın en bariz göründüğü illerden bir tanesi. Belediyesi AKP’nin elinde olan bir şehir. Referandum sürecinin önemli figürlerinden biri haline gelen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da seçim bölgesi. 1 Kasım’da AKP bu ilde birinci çıkmıştı. Oy oranı yüzde 41, 3’tü. 16 Nisan’da Evet yüzde 40,9’da kaldı. 1 Kasım’da AKP’nin oy sayısı 560 bin 294’tü. Referandumda ‘Evet’ cephesine 574 bin 421 oy çıktı.
Bir diğer önemli kayıp da Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin memleketi Denizli. 1 Kasım’da AKP’nin oy oranı yüzde 45,5’ti. 16 Nisan’de yüzde 44,5 ‘Evet’ çıktı. 1 Kasım’da aldığı oy sayısı 289 bin 68 iken bütün ‘Evet’ cephesinin aldığı oy sayısı 289 bin 984’te kaldı.
Evet’lerin önde çıktığı bazı illere de bakalım. Mesela Bursa’da AKP’nin oy oranı yüzde 54’tü. Referandumda çıkan ‘Evet’ oranı ise yüzde 53,2. 1 Kasım’da AKP bu ilden 975 bin 492 oy almıştı. 16 Nisan’da toplam ‘Evet’ oy sayısı 987 bin 904.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın memleketi Rize’de AKP’nin oy oranı yüzde 75,9’du. 152 bin 923 kişi oy vermişti. Bu referandumda ‘Evet’ oranı yüzde 75,5. Oy sayısı ise 155 bin 28. MHP’nin bu ilde 1 Kasım’da aldığı oy sayısı 10 bin 815’ti.
AKP’nin kalelerinden Trabzon’daki manzara biraz daha kötü. 1 Kasım oy oranı yüzde 66,8 idi. Oy sayısı ise 315 bin 194’tü. MHP’nin ülke ortalamasının üzerinde aldığı illerden biriydi Trabzon. Yüzde 13 oranında oy alan MHP’nin seçmen sayısı da 61 bin 598’di. 16 Nisan’da Evet yüzde 66,4’te kaldı. Oy sayı da 316 bin 308.
Konya yüzde 74,4’lük oy oranı ve 937 bin 103 seçmen sayısı ile AKP’nin 1 Kasım’daki en yüksek illerinden biriydi. 16 Nisan’da Evet oyları yüzde 72.8; oy sayısı da 928 bin 602 oldu. MHP 1 Kasım’daki yüzde 11,4 oy oranı ve 143 bin 515 oy sayısı hesaba katılırsa en ciddi erimelerden birinin Ahmet Davutoğlu’nun memleketinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
‘ÇOK ARPA AT ÇATLATIR’
Çok arpa at çatlatır derler. Hırsızlık, şaibe, pervasızlık, kaba kuvvet üzerine kurulu sistem çatırdıyor. Üsküdar’ı geçen atın bir zaman sonra ‘Oynak Bey’ini sırtında geri getirip getirmeyeceğini, sadece bu rakamlar üzerinden sorgulamıyoruz. Erdoğan’ın ‘değerli dostu Putin’in, açıkça verdiği mesajı herkes okudu. Daha önceki seçimlerin Anadolu Ajansı’ndan bile önce müjdeyi verip Erdoğan’ı arayan lideri Vladimir Putin gitti, referandumdan 2 gün sonra ‘lütfen kabilinden’ arayan bir Putin geldi. Ki Erdoğan onun uğruna bütün Avrupa ve Amerika’yı karşısına alıp bağları koparmaya hazırlanıyordu. Avrupa liderleri ise kutlamak bir yana, seçimdeki şaibeye vurgu yapan ve Erdoğan’a açıkça kapıyı gösteren demeçler veriyor. Bir tek ABD Başkanı Trump aradı, o da aradığına pişman oldu. Beyaz Saray, “Trump’ın araması, referandum sonuçlarını onayladığı anlamına gelmez” açıklaması yapmak zorunda kaldı. Dışarıya ‘Sür eşşeğini Niğde’ye’ derken Erdoğan giderek Niğde ve çevresine sıkışıp kalacak gibi görünüyor.
İKİ AT BİR KAZIĞA BAĞLANMAZ; EĞİTİMLİLER BU YOLLA KAZANILMAZ
15 Temmuz gazıyla bu kadar… Darbe rüzgarı daha kaç seçim eser? Tabii eğer yeni “Allah’ın lütufları” olmazsa. AKP, “Gençler, eğitimliler ve kentliler bizden uzaklaşıyor.” tespiti yapmış. Ve bu kesimlere ulaşabilmek için politika üretmeleri gerektiğinin farkına varmışlar. “Yani geçti Bor’un pazarı” demeyelim biz de sadece şunu soralım: E siz bunu özellikle istememiş miydiniz? İki at bir kazığa bağlanmaz, biliyorsunuz. Eski Enerji ve Tabii kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Eğitim seviyesi arttıkça oylarımız düşüyor. Yeni üniversiteler açmak ne kadar mantıklı?” diye sormamış mıydı? “Okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor” diye dert yanan Prof. Dr. Bülent Arı, YÖK Denetleme Kurulu üyeliği ile ödüllendirilmemiş miydi? Erdoğan’ın da katıldığı cenaze töreninde Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii imamı, “Bilhassa okumuşların şerrinden koru bizi Ya Rabbi” diye dua etmemiş miydi? Şimdi o okumuşların ‘şerrine’ mi sığınacaksınız?
Bu kadar akademisyeni üniversiteden attınız, bu kadar yetişmiş beyni ya hapislere tıktınız ya da yurt dışına kaçırdınız. Hayvanat bahçesi müdürünü TÜBİTAK’a yönetici atadınız. Arık ata kuyruğu yüktür; bu saatten sonra size bu eğitimli ve kentli kesimler ağır gelir. Zira ontolojik bir sorunla karşı karşıyasınız. Yani bu akıllara zarar komplo teorilerine, insan zekasına hakaret eden söylemlere, ancak zır cahillerin inanabileceği martavallara başvurmadan yola devam edebilecek misiniz gerçekten? Sabah akşam yalan söyleyen pandispanya kanallarınızı ne yapacaksınız? Dini ve milli sembolleri sömürmeden, şehitleri istismar etmeden, hamaset yapmadan devam edebilecek misiniz?
ATIM TEPMEZ, İTİM KOPMAZ DEMEYİN; BELLİ OLMAZ
At nallanırken kurbağa ayağını uzatırmış. Siz bu kesimleri çoktan kaybettiniz. Sanki bu okumuş, şehirli, kentli seçmen dediğin şey Üsküdar Cuma pazarında satılıyor da hazır atla uğramışken ‘atıvereyim terkisine’ diyeceksiniz. Kupon arazi gibi bir şey de değil ki istediğin zaman kapatabilesin. ‘İlla ki gelip senin kucağına da oturacak’ değiller. Eee nasıl olacak bu iş? Bu vakitten sonra demokrasiye, hukuka, AB müzakerelerine, basın özgürlüğüne vesaire de dönebilecek değilsiniz. “Hollanda Dışişleri Bakanı’nı aradım, ‘Bert’ dedim, ‘Saçmalama sana insan gibi söylüyorum’ dedim.
Sen ne lalesisin ya!” diye somun pehlivanlığı yapmadan dış politika idare edebilecek misiniz mesela? Monşer demesinler size sonra.
Eğitimli, genç ve kentli kesimi kazanmak demek yalandan, ucuz kasaba siyasetinden, yolsuzluktan, çalıp çırpmaktan, ahbap çavuş nepotizminden vazgeçmek demek. Eee bu kadar ‘ekmek’ bekleyen yandaşlar ne olacak peki? Onların gözünü kim doyuracak? Kitaplar mı? “Atım tepmez, itim kopmaz” demeyesiniz. Bu sefer de oradan çifte yemeyesiniz sakın.
AKP Grup Başkan Vekili Bülent Turan, referandum sonuçları için, “Halk zamanla kabul eder” dedi. Bülent Arınç da daha önce “Üç gün, beş gün konuşur unuturlar” demişti. Bu kez durum farklı gibi. Çalıntı oylar ayan beyan ortada. Eğreti ata (el atına) binen tez iner demişler, bekleyelim görelim…