Kürt siyasetçi İbrahim Güçlü, milletvekili Şerafettin Elçi'nin PKK'nın infazlarına yönelik açıklamalarına tepki gösterdi. Güçlü, Elçi'nin çıkarları gereği PKK hakkındaki gerçekleri sakladığını söyledi.
Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı tarafından terör örgütü PKK'nın infazlarına yönelik başlatılan soruşturma, Kürt aydınlar arasında tartışma başlattı. BDP'nin desteklediği ve genel seçimlerde Diyarbakır'dan bağımsız milletvekili seçilen Şerafettin Elçi'nin 'Şimdi ben PKK'nın öldürdüğü Kürtleri izliyorum. Hepsi itirafçı olup ihanet edenlerdir. Kendi dışından ona muhalefet edenlere PKK dokunmuyor. Yıllardır bunu yaşıyorum. Benden çok rahatsızlar, ama hiç tehdit almadım. Düne kadar PKK'nin eteği altında olan, sonra aniden anti-PKK'ci olanlara haliyle kızıyorlar.' açıklamalarına tepki geldi.
Cihan Haber Ajansı muhabirine konuşan Kürt siyasetçi İbrahim Güçlü, PKK'nın 'hain ve işbirlikçi' denilenleri öldürmesinin meşru kabul edilmesinin suça ortak olma anlamına geldiğini belirtti. Elçi'nin de açıklamalarıyla ölümlerden yana olduğunu ortaya koyduğunu dile getiren Güçlü, PKK'nın kendi dışında ve kendi içinde muhalifleri öldürdüğünün somut bir olgu olarak karşılarına çıktığını ifade etti.
PKK'nın grup yapısı aşamasında bile kendi dışındaki tüm Kürdistanlı örgütleri, onların yöneticilerini ve üyelerini, hain, işbirlikçi kabul ettiğini vurgulayan Güçlü, toplumun yönetici sınıflarının tümünü kendisinden yana olmayan tüm Kürtleri de hain ve işbirlikçi kabul ettiğini kaydetti. Bu anlayışını da kuruluş manifestosunda açıkça ifade ettiğini dile getiren Güçlü, Elçi'nin PKK'nın infazları konusundaki gerçekleri gizlediğinin tartışılmayacak kadar açık olduğunu söyledi.
Elçi'nin, 'PKK'nın terörist ve cinayet işleyen bir örgüt olduğunu, Öcalan'ın devletin adamı olduğunu, PKK'nın sıradan Kürtleri, Kürt yurtseverlerini öldürdüğünü' birçok röportajında dile getirdiğini hatırlatan Güçlü, kendisiyle uzun yıllar birlikte ortak siyasi çalışma yaptıklarını ve PKK infazları hakkında bilgi sahibi olmamasının mümkün olmadığını belirtti. Kürt aydınları ve PKK yöneticilerinin değişik yerlerde yüzlerce kanaat önderi ve sıradan Kürdün öldürülmüş olmasının Elçi'ye anlatmamış ve kendisiyle konuşmamış olmalarına ihtimal vermediğini ifade eden güçlü, PKK'nın İran, Irak ve Suriye'nin desteğiyle Irak KDP ve KYB'ye saldırması sonucunda en az 3 bin 500 Peşmergeyi öldürdüğünü hatırlattı.
ÖCALAN'IN DİREKTİFİYLE MİLLETVEKİLİ ADAYI OLUNCA BİAT ETMEYE BAŞLADI
"Elçi bunlardan da habersiz olabilir mi? Eğer habersizse o zaman bir Kürt siyasetçisi değildir. Gerçi paraşütle Kürt hareketine lider olarak geldiği için, bunları bilmemesinden dolayı mazur görmek gerekir." diyen Güçlü, şöyle devam etti: "Elçi, bütün bunları bilmiyorsa, kendi yardımcısı Lütfi Baksi'nin bacısı Lamia Baksi ve 47 arkadaşının PKK tarafından infaz edilmiş olduğunu da bilmiyor olamaz. DKP ve hatta KADEP, PKK'nın alternatifi olarak özellikle de PKK'nın Kürtleri katleden özelliğine karşı alternatifler olarak kurulduğu biliniyor. Elçi bunu inkar etse de yazılanlar bunu anlatır. Elçi, kendisinin PKK'ya muhalif olmasına rağmen, tehdit edilmediğini söylüyor. Bununla da doğru söylemiş olmuyor. Geçmişe gitmeye gerek yok, Öcalan'ın İmralı'ya gelmesinden sonra yaptığı açıklamaların incelenmesi bu konuyla ilgili onlarca gerçeği insana anlatır. Elçi'nin bu tutumu, BDP milletvekili adayı olmasında sonra gelişmeye başladı. Elçi, BDP'de Öcalan'ın direktifiyle milletvekili adayı olduktan sonra, Öcalan'a biat etmeye başladı. Geçmişini inkar etti. Kendisi için yeni bir tarih ve dünya yarattı. Elçi, BDP milletvekili olmadan önce, Kürdistan Parti Hareketi, Demokrat Kürtler Arayışı, Kürt Devrimci Demokratlar Hareketi ile yeni bir alternatif parti oluşturma çalışması içindeydi. Bu çalışma aynı zamanda Hak-Par ile de ilişkiliydi. Elçi, bu çalışmayı milletvekilliği için provoke etti. Bunun derin güçlerin bir planı olduğu zaman içinde ve özellikle de bu aşamada yapılan açıklamalarla açığa çıkıyor. Elçi'nin milletvekilliği uğruna çok şeyi ayaklar altına alacağı, kendi siyasi tecrübesiyle de ispatlanmış durumda."
Şerafettin Elçi'nin Demirel'in partisinden milletvekili olduğunu anlatan Güçlü, daha sonra 11'ler olarak bilinen Demirel'in milletvekilleriyle CHP'ye büyük karşılıklarla transfer olduğunu ve CHP'nin de hepsini bakan yaptığını dile getirdi. Elçi'nin herhangi bir özelliğinin onu bakan yapmadığını vurgulayan Güçlü, "DKP'nın kuruluşundan sonra, CHP'de Şırnak'ta milletvekili adayı oldu ve kaybetti. Daha sonra Erbakan'ın partisinden milletvekili olmak istedi. Belirli rekabetlerden dolayı olamadı. 2002 yılından sonra AK Parti'yi açıkça destekledi. Recep Tayyip Erdoğan'ı peygamber olarak nitelendirecek düzeyde destekleme mektupları yazdı. AK Parti ile milletvekilliği konusunda pazarlık yapsın diye KADEP'i kurdu. AK Parti isteseydi, orada milletvekili olacaktı. AK Parti değil de BDP teklif ettiği için, koşa-koşa ve hem de Öcalan'a biat etmek için oraya gitti. Dolayısıyla bütün bu aktarımlarım, Elçi için sözün bittiği yeri gösteriyor. Bu noktadan sonra, PKK infazları, benim 'Devlet-PKK Ortak Kürt katliamı' dediğim konuda, vicdanını ayaklar altına alması, gerçekleri çarpıtması ve gizlemesi de oldukça doğal bir insan/Elçi hali olarak ortaya çıkıyor." diye konuştu.
(CİHAN)