Uluslar arası piyasalarda artan petrol fiyatları yurtiçinde rekorlar kıran döviz kurlarıyla birleşince Türkiye ekonomisi için ölümcül bir kokteyle dönüşüyor. Akaryakıttan doğalgaz ve elektriğe kadar enerji alanında zam zincirine yol açıyor.
Söz konusu etkenler nedeniyle Aralık başından bu yana sanayici ve elektrik üretim santrallerinin kullandığı doğalgaza üç ayrı seferde yapılan zammın toplamı yüzde 25’i bulurken, tüketiciye yansıyan elektrik zammının toplamı yüzde 12’ye ulaştı. Elektrik Mühendisleri Odası’na göre son zamların ardından 4 kişilik ailenin asgari elektrik faturası 100 TL’nin üzerine çıktı.
Tabii hem iç hem de uluslar arası piyasalarda ürün satmak için maliyet rekabeti yaşayan sanayicinin yükü daha da ağır. Enerji tüm sanayi ve tarımsal üretimde maliyetleri doğrudan etkilediği için enflasyonla mücadeleyi de doğrudan etkiliyor.
Enerjiye gelen zamlar son üç aydır 2 puandan fazla artıp yıllık yüzde 14.38’e ulaşan Üretici Enflasyonu’nun da en büyük nedenleri arasında yer alıyor. Üretici fiyatındaki bu artış tüketici fiyatlarının da çift hanede kalmasına neden oluyor.
Yeni yılda enerji fiyatlarına yapılan zamlar büyük problemler yaratsa da henüz bitmiş değil. Yazının girişinde belirttiğimiz hampetrol ve kur fiyatlarından kaynaklanan tehlikeli karışım gaz ve elektrikte yeni bir zam fırtınasının da habercisi.
Buna ek olarak bir başka tehlike de Türkiye’nin hala ısınma ve elektrik üretiminde en önemli kaynağı olan doğalgaz ithalatı yaparken kullandığı formül. Buna göre doğalgazının yarısından fazlasını Rusya’dan yapan Türkiye, ithalat fiyatını 6 ay gecikmeli olarak alım fiyatlarına yansıtıyor.
Gaz tedarikinde yüzde 30’la ikinci sırada yer alan İran’la yapılan anlaşmaya göre de bu süre 9 ay. Yani uluslar arası piyasada petrole fiyatı bugün 1 dolar yükselse Rusya bu farkı 6 ay, İran ise 9 ay sonra sattığı gaz fiyatına yansıtıyor.
Bu formülasyon göz önünde bulundurulup petrol fiyatlarının geçmiş 6-9 ay öncesi fiyat seviyesine bakıldığında, o dönem uluslar arası piyasalarda Brent türü petrol fiyatının ortalama 50 dolardan işlem gördüğü ve ardından hızla tırmanışa geçerek birkaç ay içinde 65 doların üzerine çıktığı görülüyor.
Bu da diğer tüm şartlar aynı kalsa bile sadece petrol fiyatlarındaki artış yüzünden Türkiye’nin doğalgaza ödediği faturanın yüzde 30 artması anlamına geliyor. Ancak diğer şartlar da aynı kalmadı. Dolar söz konusu dönemde 3.40 TL’den kademeli olarak 3.80 ve 4 TL’ye yükseldi.
Bu durum Türkiye’nin geçen Eylül ayı başında ortalama 1 birime aldığı doğalgazın fiyatının TL bazında bugün en az 1.5 birime tekabül etmesine yani yüzde 50 zamlanmasına neden oluyor. BOTAŞ bu zammın yarıya yakınını sanayici ve santrallere yansıtırken kalan bölüm hala bekletiliyor.
Özetle elektrik ve doğalgazda birikmiş zamlar söz konusu. Ancak bu zamların ne düzeyde yapılacağını sadece maliyet değil AKP’nin seçim öncesi sübvansiyon politikaları da belirleyecek.
AKP doğalgaz ve elektrik fiyatlarına yapılan rekor zamlar nedeniyle son 15 yıldaki en düşük oy oranını yüzde 38.8’le 2009 yerel seçimlerinde almış ve daha sonra seçim dönemlerinde enerji fiyatlarına sübvansiyon uygulamıştı.
Buna karşın seçimlerin 2019’dan önce yapılmayacağının açıklanması nedeniyle enerji fiyatlarında uzun süre sübvansiyon uygulamak bu kez bütçe dengeleri için büyük bir probleme dönüşebilir.